🌸 10. Bölüm 🌸

3.8K 147 20
                                    

Marcus beni yere indirip gelen kişiye kaşlarını çatarak bakmıştı annem ise gördüğü şeyle şoka uğramış ve kızgın bir şekilde bizi izlerken ben utancımdan kıpkırmızı kesilmiş bir şekilde alt dudağımı kemirip durmuştum, sertçe yutkunup anneme baktığımda tek kaşını kaldırıp bir bana bir Marcus'a bakıp duruyordu bu beni iyice germişti garip bir sessizlik vardı ve ardından çıkacak olan fırtınaya tutulmak istemesem de bu olası görünüyordu ne yazık ki lanet olsun.

Bakışlarımı nefretle Marcus'a çevirdiğimde o gayet rahat bir şekilde anneme bakıyordu bakışlarını bana çevirince ona iyice nefretle bakabildiğim kadar baktım ve dişlerimi sıktım oda bana aynı şekilde bakınca annem konuştu. "Birbirinize nefret bakışlarınızı sonra atsanız da, az önceki olanları açıklasanız olmaz mı?" diye sorunca yutkundum ve anneme döndüm, bana ters ters bakıp bir adım öne gelince Marcus kollarını göğsünde kavuşturdu nasıl da benim başımı belaya soktuğundan dolayı memnundu ama!

O görecekti gününü, ama önce annemi halletmem gerekiyordu.

"Anne gördüklerini açıklayabilirim?"

"Zaten birbirinize ezeli düşman gibi bakmanızdan anladım bir şeyler olmadığını? Ama kucağına almakta ne demek?"

"O salak benim düşmeme yakın gelip tuttu ve engelledi, o sırada sen geldin"

"Ne işi var evde peki?" diye sorunca alt dudağımı ısırıp bakışlarımı ona çevirdiğimde gayet rahat bir şekilde kollarını indirip anneme gülümseyerek baktı.

"Akşam kızlarla toplanıp parti yapacağız benim evimde, o yüzden onu da davet etmek istedim numarası bende yok kızlar da aramama cevap vermedi? Bende buraya gelip kızınıza haber etmek için geldim"

"Peki kızlar geldiğinde söyleyemez miydin?"

"Parti için gerekli şeyleri almak adına arabayla geldim, o sırada yolumun üstüydü" Marcus usta bir yalancı ve gerçekten de köşelerden çok iyi sıyrılıyordu!

Ona şaşkınca bakıp öylece ayakta dururken annem tek kaşını indirip hafifçe gülümsedi ve bana döndü.
  
"Yeni arkadaşlar edinmişsin ve bana söylemedin kızım, bu çocuğu sevdim" dediğinde bir şoka daha girip anneme döndüm ve ona sinirle baktım.
  
"O benim arka..."
  
"Biz gerçekten çok iyi anlaşırız" diye araya Marcus girince tekrar ona öfkeli baktım, annem derin bir çekip ellerini havaya kaldırdı.
  
"Tamam birbirinize düşmanca bakmayın siz arkadaşsınız olur böyle? Ben raporları almayı unutmuşum onları alıp gideceğim" deyip yanımızdan ayrılınca arkama bakıp annemin iyice gittiğinden emin olunca öfkeyle Marcus'a dönüp ona baktım gördüğüm şeyle biraz daha şaşırdım.

Tezgahın üzerine oturmuş eline elma almış kütür kütür yiyordu, onun bu rahat tavrı ve egolu hali beni gerçekten deli gibi çileden çıkarmıştı.
  
"Arkadaş öyle mi? Hemde çok iyi anlaşan!" dediğimde omzunu silkip umursamazsa yüzüme baktı.
  
"Şüphe mi etmesini tercih edersin? Bence böyle daha iyi durumu iyi toparladım, çoğunlukla benim sayemde unutma iyiliğimi bedavaya yapmam, karşılığını isterim" deyip tek kaşını kaldırdı ve alaycı bir şekilde gülümseyip yüzüme bakınca yüzümü buruşturdum ve sinirle ona baktım.
  
"Senin yaptığın yardımı isteyen olmadı ki karşılık da bekliyorsun?"
  
"Bu beni alakadar etmez, sonuçta yardım ettim mi? Ettim" deyip kollarını havaya kaldırdı ve tekrar serbest bırakınca ona tam bir şey söylemek üzere ağzımı açmıştım ki annem yanımıza gelince hemen sustum, Marcus'ta hemen tezgahtan inip elmayı yemeye devam edince annem bize gülümsedi ve bana döndü.
  
"Çok fazla geç kalma ama"
  
"Ne için?" diye sorduğumda hemen saatine baktı o sırada Marcus araya girdi.
  
"Merak etmeyin ben onu sağ salim eve bırakırım"
  
"Teşekkürler canım, şimdi ben gidiyorum geç kalmak üzereyim görüşürüz çocuklar" deyip hızlıca evden çıkınca daha konuşamadan annem gitmişti, şaşkınca ayakta dikilmiş bir kapıya bir Marcus'a bakıyordum hala elindeki elmayı yiyor ve bana bakıyordu sabrım taşmış bir şekilde ona bakıp elimle kapıyı gösterdim.

"Az kalsın yanlış anlaşılmalara sebep oluyordun şimdi gitmelisin artık"

"Dediğim gibi, benim sayemde kurtuldun"

"Sana 'Git' dediğimde gitseydin böyle olmayacaktı dövmeli sürüngen!"

"Her neyse...akşam gelirim" deyip kapıya doğru gidince kaşlarımı çatıp ellerimi belime koydum ve sinirle arkasından onu süzdüm.

"Neden geliyorsun?"

"Duymadın mı? Akşam parti veriyorum..."

"Ben onu yalandan söylediğini..."

"Evet yalandı, inan annene yalan söylemek istemezdim bu beni kötü göstermiş olmalı ama umurumda değil? Sonuçta yanlış anlamasını engellemek için yaptığım küçük masum bir yalandı..."

"Masum ha?" arkasını dönüp yüzüme baktı ve tek kaşını kaldırdı.

"Lafımı kesmeden dinleyemez misin sen?"

"Bence artık gitsen diyorum?"

"Akşam evimde parti olacak yalanda olsa en azından eğlenmiş olacağız..."

"Gelmemi düşünüyorsan hayır, kalsın"

"Lafımı kesme!" diye sertçe konuşunda karşısına geçip öfkeyle gözlerinin içine baktım.

"Birileri kızmış anlaşılan?" dediğimde bana doğru bir adım atınca titredim ve geriye doğru bir adım attım, o tekrar bana bir adım adınca ben yine geriye doğru bir adım attım, tek kaşını kaldırıp alaycı bir şekilde gülümsedi.

"Birileri yakın olmama karşı rahatsız anlaşılan?" dediğinde alaycı gülümseme sırası bana gelmişti şimdi.

"Rahatsız değilim..."

"Şu an rahatsızsın"

"Senden hoşlanmıyorum"

"Bende senden hoşlanmıyorum"

"Ne güzel, o zaman tutan yok" deyip kapıyı işaret ettiğimde kıkırdadı ve dişlerini sıkıp arkasını döndü.

"Akşam sekizde parti olacak, yemekli"

"Güle güle"

"Sende orada olacaksın"

"Gelmeyeceğim demiştim"

"Bu bir teklif değildi"

"Emir miydi?" diye sorduğumda duraksadı, sonra kapıyı açıp gidince öfkeyle gidişini izleyip burnumdan soludum ve yerdeki aşk mektubumu alıp sakin olmaya çalışarak telefonumu da elime aldım ve Yavuz'u aradım, hemen cevap vermişti.

"Aşkım beğendin mi hediyeleri?"

"Hemde çok, teşekkür ederim ayıcığım"

"Rica ederim, işlerimi neredeyse halletmek üzereyim babamla konuştum bir mahsuru yok seni görmeye gelmem için? Yani az kaldı"

"Burada kafayı yemek üzereyim ayıcığım, orayı şimdiden çok özledim"

"Biliyorum, ama yapacak bir şey yok? Annenin tayini oraya çıktı, orada çalışacak artık...ama bu birbirimizi görmemize engel değil merak etme" dediğinde gülümsedim, öyle havadan sudan klasik konuları konuşup kapattıktan sonra Dora ve Natalia gelmişti, gülüşerek salona girdiklerinde bende koltukta oturup onları izledim başlarını bana çevirdiklerinde gülümsedim ilk konuşan Dora olmuştu.

"Naber, biz yokken neler yaptın?"

"Marcus buraya geldi" dediğimde ikisi birbirine şaşkınlıkla bakıp kocaman gülümseyerek bana döndüler, Natalia heyecanla konuştu.

"Eee, ne oldu sonra?"

"Aşk mektubumu eline aldı bende onun elinden kapmak için öne atıldım düşmemem için beni tutarken annem geldi ve bizi gördü, yanlış anladı ama durumu o toparladı, akşam evinde parti olacakmış falan filan deyip geçiştirdi şimdi de yardım ettiğinden dolayı beni partisine resmen zorla çağırdı? Benden nefret eden insan neden beni partisine çağırsın ki?"

"Belki de o kadar nefret etmiyordur?" diye araya girdi Dora, yüzümü buruşturdum.

"Buna asla inanmam"

"En azından nezaket gösterip partisine çağırdı, orada yeni insanlarla arkadaş olabiliriz" dediğinde omzumu silktim ve kollarımı göğsümde kavuşturdum.

"Bilmiyorum, bana çok sıkıcı geliyor"

"Bence gitmeliyiz, hem onun ağzına laf olmamış olursun? Gelmeyeceğini düşünüyor şuan ama onu şaşırtabilirsin" dediğinde bu fikir bana uymuştu doğrusu?

Akşam olduğunda hemen sağlam bir akşam yemeği yiyip üzerine güzelce kahvelerimizi içtikten sonra hazırlanmak için odaya girdik, kızlar iki saattir ne giyeceklerini düşünürken ben ise siyah bir kot pantolon ve üzerime beyaz hafif göğüs dekoltesi açık olan kısa kollu tişörtü giydim ve uzun anahtar şeklinde kolyemi takıp saçlarımı arkaya attım hafif bir makyaj yapıp kızlara döndüğümde ikisi birbirinin üzerine elbise tutmuş karar vermeye çalışırken gülümsedim.

"Bence gayet iyi" dediğimde ikisi de bana bakıp sevimlice gülümsediler.

"Tamam o zaman, zevkine uyuyoruz" deyip üzerlerini çıkardıklarında utandım ve yanlarından gittim, onlarda olan şeyler bende de vardı elbette ama yine de insan utanıyordu.

🌸 Baş Belası 🌸Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin