Yanağımda hissettiğim dokunuşla gözlerimi hafifçe aralayıp kaşlarımı çattım etrafa bakmak istesem bile hiç bir şey göremiyordum çünkü her yer karanlıktı yanağımdaki dokunuşlar hala devam edince panikle geri çekilmeye çalıştım her kimse hemen elini çekip derin bir soluk alıp verince ellerimle önümü aramaya çalıştım sert bir şeye değdiğimde ufak bir çığlık atıp geri çekilmeye çalıştığımda belimde hissettiğim kollarla iyice panik olmuştum. "Sen kimsin bırak!"
"Benim, Marcus" dediğinde rahatlamış bir şekilde derin bir iç çekip alnımı bir yere yasladım nereye yasladığımı bilmiyordum ama sanırım çenesine dayamıştım, hemen geri çekilip belimdeki kollarını tuttum ve çekmeye çalıştım.
"Ne böyle ahtapot gibi sardın kollarını?"
"İyilik yaranılmıyor, korkuyordun"
"Şimdi iyiyim çok şükür" deyip geri çekildiğimde oda hemen ellerini üzerimden çekti, esas olaya odaklanıp gözlerimi kırpıştırdım ve elimi boğazıma götürüp derin bir soluk çektim. "Neredeyiz biz?"
"Bilmiyorum"
"Bizi neden kaçırdılar?"
"Bilmiyorum" dediğinde oflayarak ayağı kalktım o anda arkamdan bir hışırtı gelince panikle arkamı döndüm, belimde hissettiğim dokunuşla hemen elimi o tarafa götürüp kaşlarımı çattım.
"Ne yapıyorsun?"
"Karanlıkta düşebilirsin"
"Ne kadar düşüncelisin? Ayrıca senin gece görüşün mü var? Kendini korudun da beni mi korumak istiyorsun düşmemem için?" diye sorduğumda hafifçe kıkırdadı sonra derin soluk çekti.
"Kendimi düşürürüm seni düşürmem" dediğinde onun görmediğini bildiğim halde yüzümü buruşturdum.
"Ne kadar romantik"
"Pek beceremem aslında"
"Ormantik" dediğimde tekrar kıkırdadı ayak seslerini duyduğumda uzağıma gittiğini anladım, oflayarak ellerimle etrafa bakındım sert ve dümdüz bir şeye elimi koyunca sırtımı yaslayıp güvenle kollarımı göğsümde birleştirdim. "Bu adamlar kimse senden bir şey istiyorlar ama anlayamadığım beni neden hedef alıp da beni de seninle beraber kaçırdılar? Sen ne işler çevirdin de bu adamlar peşimize düştü? Bana diyorsun ama esas sensin baş belası olan! Ne güzel ülkeme gidecektim sen mani olmasaydın!" diye kızgınlıkla söylediğimde hiçbir şey dememişti.Aradan baya bir zaman sonra kapı sesi duymuştuk ayak sesi işittiğimde yanımda bir sıcaklık hissettim ufak bir çığlık attığımda bir el ağzımı kapattı.
"Benim" dediğinde rahatlamış bir şekilde gözlerimi kapatıp açtım, elini ağzımdan çekip iç çektiğinde karanlıkta göremediğim için her hangi bir yerine vurdum.
"Ödümü patlattın"
"Böyle bir durumda nasıl gelmemi bekliyorsun bayan korkak? Fener yakıp el sallamamı falan mı?"
"Bir sus ya her şey senin yüzünden zaten..."
"Kapa çeneni bir..."
"Esas sen..." eliyle ağzımı kapatmasıyla bir ışık gördük, nefesimi tutup dikkatle baktığımda boyu Marcus'tan biraz kısa ve yapılı bir adam sırtı dönük bir şekilde bir sağa bir sola bakıyordu.
Kolonların arkasında olduğumuz için adam bizi görmüyordu Marcus etrafında bir şeyler aradı ama yerde hiçbir şey yoktu sadece bomboş bir odaydı ve rutubet kokusu genzimi iyice yakarken adam bizi fark etmişti.
Rusça bir şeyler söyleyince Marcus alayla gülümseyip adama doğru hızla yürüdü ve bir tane yumruk çakıp belindeki silahı aldı adamın, ve adama doğrulttu gözlerim büyüdü ve korkuyla elimi kalbime götürüp adını söylediğimde duraksadı ve başını bana çevirip baktı sonra dişlerini sıkıp derin bir soluk çekti ve silahın arkasıyla adamın kaşına bir tane indirince adam yere serildi, bende ufak şaşkına uğramış öylece ayakta beklerken kollarını havaya kaldırıp bıraktı ve bana baktı.
"Orada öylece duracak mısın?"
"Dans ederek mi gelmemi bekliyordun? Korktum ben..."
"Gel buraya" deyip silahlı eliyle çağırınca yutkundum, oda hemen silahı beline koyup elini bana doğru kaldırdı ve bekledi yutkunarak yanına doğru gidip korkuyla yüzüne baktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Baş Belası 🌸
RomanceHiç istemediği bir ülkeye götürülmek zorunda kalan İncir annesine karşı çıksa da bir türlü uçak biletlerini iptal ettiremiyordu, Rusya gibi bir yerde ne yapabilirdi ki? Kendisine göre koca bir hiçti. Annesinin tayini üzerine ve orada çok yakın oldu...