Üç saatin ardından Rusya'ya iniş yapmıştık annem hostesle beraber giderken ben sadece uçağın penceresinden etrafa bakıyordum şimdiden buranın ne kadar iğrenç bir yer olduğunu düşündüm, resimlerde gördüğümde elbette hoşuma gidiyordu ama gitmek isteyeceğim ülkeler arasında değildi kendi ülkemde daha rahat ve özgür hissediyordum elbette ki ırkçı bir insan değildim.
Her ülke elbette ki güzeldir ama dediğim gibi ben buraya gelmek istemiyordum, annem sağ olsun tabi.
Hosteslerden biri yanıma geldi ve gülümseyerek yüzüme baktı bende ona ağlamaya hazır kız çocuğu gibi bakıyordum annem hemen hostesin arkasında belirince derin bir iç çektim. "Kızım geldik ama sen hala oturuyorsun, hadi çabuk kalk bak kızlar ve arkadaşım seninle tanışmak için bekliyor"
"İstemiyorum" dediğimde oflayıp hostese baktı oda bize gülümseyerek bakıyordu, annem elimi tutup zorla kaldırdı ve ilk beni öne doğru geçirip iteledi.
"Geldik artık bir kere, istemiyorum falan yok alışsan iyi olur, hem Yavuz on gün sonra gelecek, sana yüz kere söyledi çocuk" dediğinde sadece bu umuda sığınmıştım,Yavuz'un gelip beni alıp beraber vakit geçirme düşüncesini sürekli kendime hatırlatıyordum her defasında içime kasvet çöktüğünde, derin bir iç çekip ilerlemeye devam ettim. Taksiye binip bir sokağa girdiğimizde annem Rusça bir şeyler konuşuyordu şöförle annemin bu kadar akıcı ve güzel konuşmasına hayran kalmıştım açıkçası, ben bir kelime bile bilmiyordum kesin boku yemiştim zaten buraya gelmekle üstüne bir de dilim yoktu bakalım neler olacaktı?
Bir binanın önüne geldiğimizde gözlerimle etrafı süzdüm, hayal ettiğiniz gibi tek ev ve zengin evi değildi bildiğiniz şehirin içinde bir binaydı işte, Türkiye gibiydi ve aklıma gelince tekrar içime bir sıkıntı bir burukluk çökmüştü, annem arabadan inip valizleri çıkardı bende taksiden inip hala etrafa bakıyordum.
Arkamda bir gürültü bir şamata duyunca hemen başımı çevirip baktım o sırada sarışın bir tane kadın sevinçli bir şekilde annemin ismini söyleyip kollarını açmıştı annem valizleri yere bırakıp arkadaşına deli gibi sarıldıklarında gözlerimi bayarak bakmıştım, en çok anneme yaramıştı bu Rusya arkamı dönüp oflayarak yere bakarken ismimi duyduğumda tekrar başımı çevirdim.
Bu sefer o kadının yanında iki tane kız daha gördüğümde çekinerek yüzlerine baktım, kızlar bana el salladıklarında bende aynı karşılığı verdim, annem hemen elimi tutup kızların yanına getirdi saçları hafif kısa ve sarışına çok yakın gözleri renkli kızı işaret etti ve sevinçle tanıttı. "Bak kızım bu tatlı kızın adı Dora, yanındaki kızda ablası oluyor adı Natalia" dediğinde hafifçe gülümseyerek ikisiyle de el sıkıştım.
"Memnun olduk seninle İncir" Türkçe konuştuklarına şaşırmıştım ve gözlerimi hafifçe büyütmüştüm.
"Türkçe biliyor musunuz?"
"E kızım ben sana dedim ya Türkler onlar diye? Ne çabuk unuttun" dedi annem, kaşlarımı çatıp başımı kaşıdım.
"İsimlerimizi değiştirdik sadece" dedi Natalia, hafif koyu saçlarını arkaya atıp mavi gözleriyle yüzüme içtenlikle bakınca bende gülümsedim, anneleri bana kocaman sarılınca beklemediğim bu yaklaşım yüzünden şaşırmış ve kollarım havada kalmıştı annem kaş göz işareti yapınca bende kadına sarıldım ve hafifçe gülümsedim.
"Senin ben bebekliğini biliyorum, sen daha yeni doğduğunda sana bir altın takıp hemen Rusya'ya gelmiştik" dedi, gülümsedim ve geri çekilip kadının yüzüne baktım. "Annen benden sana bahsetmiştir illa ki ama ben yine de seninle yeniden tanışmak isterim, ben Zoya" dediğinde uzattığı elini sıktım ve gülümsedim.
"Memnun oldum"
"Bende öyle, hadi geçin eve gidelim acıktınız mı bir şeye ihtiyacınız var mı?" diye sordu içtenlikle anneme dönerek, annem gülümsedi ve başını iki yana sallayıp elini Zoya ablanın omzuna attı.
"Yok kuzum aç değiliz, zaten iki buçuk - üç saat falan sürdü yolculuğumuz gelmeden kahvaltı ettik ama kahve varsa içerim"
"Ay olmaz mı kız gelde Rus kahvesi yapayım sana" deyip gülüşerek içeri girdiklerinde kızlar da bana bakıp gülümseyerek davet etmişlerdi, bende buruk bir şekilde mecbur peşlerinden gitmek zorunda kalmıştım.Akşam olduğunda yemeği yedikten sonra bütün kızlar balkona çıkmıştı herkes eline birer kahve almıştı ve sohbet ediyorlardı ben onların aralarında salak gibi kalmıştım, kız kardeşler birbirlerine telefonları gösterip dedikodu yapıyorlardı Zoya abla ve benim annem çene çalıp duruyordu bende oflayıp puflayarak balkondan dışarı bakıyordum her şey çok farklıydı evler, arabalar, şehir...değiştikti insana tuhaf geliyordu sonuçta hayatımda ilk defa yurt dışına çıkmıştım.
Annemin benim hakkımda Zoya ablayla konuştuğunu duyduğum sırada kızlar bana seslendiler, başımı çevirip baktığımda hepsi bana bakıyordu bende hafif şaşırmış hepsinin yüzüne 'Bir şey mi oldu' der gibi bakmıştım.
"Ne oldu?"
"Eğer kendini yorgun hissetmiyorsan kızlar sana şehiri gezdirsinler istersen?" diye aktivite de bulundu Zoya abla, omzumu silkip taraftar olmadım oda hemen anlayıp elini sırtıma koydu ve okşadı kızlar da yüzüme kocaman gülümsemeyle bakıyordu derin bir nefes aldım. "Sen alışmaya çalışıyorsun anlıyorum, yarın istersen kızlar seni gezdirsin öyle daha iyi hissedersin ve daha iyi alışmaya çalışırsın" dediğinde yine omzumu silktim.Annem oflayıp kahvesinden içerken Zoya abla ona ufak bir bakış atıp başını eğdi hafifçe, kızlar kahvelerini bitirdiklerinde ikisi de ayağı kalkıp ellerimi tuttular.
"Hadi gel odaya geçelim, film izler ve birbirimizi tanırız geldiğinden beri odadan çıkmadın bir yemek için çıktın, seni tanımak istiyoruz" dediğinde hafifçe gülümsedim annem kocaman gülümsemeyle bize bakarken beni götürmelerine izin vermiştim.
Bütün abur cuburları toplayıp aksiyon filmi izliyorduk kızlar Jason Statham'a olan aşklarını dile getirirlerken ben ise sadece filme odaklanmıştım Dora başını çevirip bana bakınca bende gülümseyerek ona baktım.
"Sıkıldıysan eğer başka bir aktivite de yapabiliriz? Dolaşabiliriz mesela"
"Onu yarın yapsak olur mu? Şuan gayet iyi" dediğimde ikisi de başını salladı.Gecenin sonunda Dora ve Natia baya sıkı fıkı olmuştuk ailelerimizden konuştuk Dora ve Natalia pek birbirlerine benzemiyordu bunu sormaya çekinsem de kendileri zaten aklımı okumuş gibi söylemişlerdi, anneleri farklıydı babaları birdi ama babaları onları bırakıp gitmiş Zoya abla Dora'yı kendi evladı gibi bakıp büyütmüştü adam iki kadını birden bırakıp gitmişti ne kadar adi bir şerefsizdi!
Dora'nın annesi de hiç öz kızını görmeye gelmemişti bir kere bile, dünden razıymış oda adam gibi bırakıp gitmeye.
"Eee senin hikayen nedir, hazır dram konusu açılmışken" diye sordu Natalia, burukça gülümseyip omuz silktim.
"Sizinle aynı, ben beş yaşındayken babam gitti, burada olsaydı ne olurdu bilemem ama annem onun sürekli alkolik olduğunu söylediğinde ve anneme şiddet uyguladığını söylediğinde babamın olmadığına biraz sevindim" dediğimde ikisi de burukça gülümsedi ve ellerimi sıkıp tuttular.
"Sakın üzülme, hayat devam ediyor kötü günler geride kaldı" dedi Dora, içtenlikle gülümseyip başımı salladım.
"Umarım öyledir"
![](https://img.wattpad.com/cover/237710862-288-k976926.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌸 Baş Belası 🌸
RomanceHiç istemediği bir ülkeye götürülmek zorunda kalan İncir annesine karşı çıksa da bir türlü uçak biletlerini iptal ettiremiyordu, Rusya gibi bir yerde ne yapabilirdi ki? Kendisine göre koca bir hiçti. Annesinin tayini üzerine ve orada çok yakın oldu...