31. Bölüm

2.7K 251 543
                                    

Benim en güzel kuşlarımm, her biriniz çok bi hoşgeldiniz kii 💜💜

Umarım keyifle okuyacağınız ve az bir şekilde yaş akıtacağınız bir bölüm olur 👀🤧

Keyifli okumalar dilerimm 🍀💕

Esareti ezelde, ruhu ebedde olanın aşkı dağları delip denizlerde yankı bulurmuş. Ben esaretiyle yandığımın aşkında huzuru şad etmiştim. Canıma denk düşenin gönlünün refahı sarmıştı, cefalar kapısı olmuş yüreğimi. Tek bir ifadesi uğruna yıllar eksiteceğim adamın yüzünden düşen o bin parçadan biri olmuştum. Hüznün de, acının da, umutsuzluğun da adı olmuştum.

Bedenim cayır cayır yanarken ölümün kuyusunda, bir yudum su olup Yiğit'e kavuşmak isteyen olmuştum. Gözünün yaşı olmuş o bir damlanın önünü kesmek, ferah ferah denizleri bardak bardak doldurmak istiyordum o her anında andığı gökyüzüsünden. Ağıtlar yakılan değil, şen kahkahaların yankılarında avunmak istiyordum. İstiyorduk.

Saçlarımda nefes olmuş soluklarındaki acıyı hissetmektense, birçok yolun sonuna başvurmak istiyordum, yine onunla biten. Korkunun ecele faydası yok zamanına dayanmıştı artık düşüncelerim. Korkunun ecele faydası yoktu belki ama, ruhumun derinliklerinde çığlık çığlığa bağıran adamın serabı sararken yüreğimi, nasıl ola ki korkmazdım?

Ben, çok korkuyordum.

En çok da geç kavuştuğumu erken kaybetmekten korkuyordum. Ardımdan ağıtlar yakacağını bilişimden korkuyordum. Kendi sonuma adım adım yürürken, ayaklarımla sürüdüğüm hasret tozları boğazında düğüm olan adamın yarınından korkuyordum.

"Gökyüzüm?" Kapalı göz kapaklarımın ardından duyulan bitik sesin taraklarına acıdan kopuk saç telleri dolanırken, oldukça uzamış bakır rengi saçlarımı büyük bir şefkat ve korkuyla okşayan adam sayesinde hafifçe aralamıştım, etrafı kurumuş çapaklar sarmış göz bebeklerimi. "Hadi biraz su iç." Enseme dolanan parmakları hafifçe baskı uygulayarak narince bedenimi doğrultmuş ve Zeynep'in titrek parmakları ile uzattığı su kabını belimi sıkıca sarmış parmaklarıyla kavramıştı.

Yiğit'in yardımıyla birlikte üzerinde uzanır vaziyette duran bedenimi hafifçe doğrultmuş ve kuruluğu çöllerin emeli olmuş dudaklarımı hafifçe aralamıştım. İçimin dışıma vurduğu yangınlar her anımda bedenimi kuruturken, kısa aralıklarla dudaklarıma dayanan su yudumları adaletsizlikti

Sırf benim yüzümden zaten az bir miktarda olan içilebilir sularımızı hiç ediyorduk. Hepsi benim suçumdu. Bahtsızlığım sarmıştı dört bir yanımızı.

Gün yeni yeni ışımaya başlamışken ve gökyüzü kızıllık ile kutsanmışken, boğazımdan kayıp giden her yudum benim kendi içimdeki mahcubiyetimdi. "Kızım hala gelmedi, Yiğit'im." Kenarlarını çapaklar sarmış gözlerim kısık bir şekilde kızıl göğe dalmışken, dudaklarımın arasından akıp giden yudumların ardından oldukça kısık bir seste, çokça da zorlanarak fısıldamıştım. Bu durum içimi yakıp yıkan bir diğer nedendi.

Aurora'm, o günün ardından neredeyse iki gün geçmesine rağmen gittiği yer her neresiyse, geri gelmemişti. Benim güzel kızım, babasını terk mi etmişti?

Kuru gözlerimin içi yakıcı bir sızıyla birlikte göz yaşlarını doldurmaya başlamışken, sözlerimin ardından derin bir iç çeken beden elindeki, içinde hala daha biraz su olan kabı Zeynep'e vermesi ardından iltihaplı yarama dikkat ederek bedenimi hafifçe biraz daha doğrultmuş ve kollarını bacaklarımın altından sıkıca sararak bedenimi de iyice kucağına doğru çekmişti.

Adaya düşmemizin öncesinde oldukça yapılı olan bedenim zayıflamış, kolları arasında küçücük kalmıştı. Adaya ilk gireceğimiz zaman, yaralı ayağım neticesinde bedenimi kucaklamış adamda biraz zorlanma belirtileri yaratmış vücudum bugün kuş tüyünden hallice, güçlü kolların arasında kayıplara karışmıştı.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin