15. Bölüm

8K 625 235
                                    

Kulaklarıma ilişen tatlı mırıltılarla gözlerimi araladım. Biri sanki ağzını açıp kapatıp, sesli bir şekilde şapırdatıyordu. Gözlerimi aralamamla hâlâ dünkü pozisyonda yattığımızı gördüm. Yiğit, boynuma doğru sokulmuş ve bana sıkıca sarılmıştı. Şapırtı sesleri ise diğer taraftaki boynumda uzanan küçük bebektendi.

Ada, çoktan uyanmış gayet canlı bir şekilde boncuk gözlerini etrafta dolaştırıyor ve ağzını şapırdatıyordu, tüm bunları sadece gözümün kenarıyla gördüğüm kadarıyla algılayabilmiştim.

Yiğit'i uyanmamasına dikkat ederek, boynumdan ve sardığı belimden yavaşça uzaklaştırdım. Ondan ayrıldığımda kaşlarını çatıp homurdanan adam arkasını dönüp uyumaya kaldığı yerden devam etmişti. Küçük bey'i dikkatlice tutarak, uzanmaya devam ettiğim yerden yavaşça doğruldum.

Ada'nın ağzından belli belirsiz sesler çıkarken yanaklarını sıkıp ısırmamak için büyük bir irade örneği gösteriyordum. Ayaklandıktan sonra tam kulübeden çıkacağım sırada bir koku dolmuştu burnuma. Yüzüm gelen berbat koku sayesinde buruşurken Ada'ı havaya kaldırarak alt tarafını koklamıştım.

Daha yakından hissedilen kokuyla beraber zaten buruşuk olan yüzüm daha da buruştu. "Ah be, oğluşum. Yapılacak iş mi bu?" Diye isyan edip boncuk gözlerini de gözlerime dikmiştim. Benim yüzümü buruşturarak konuşmamla bir hayli eğlenen küçük bey tatlı bir şekilde ağzını şapırdatarak gülmüştü.

Onun bu denli sevimli olması kaç aydır bir türlü alışamadığım alt temizlenme olayını bile katlanabilir kılıyordu. Ama çekilecek dert değildi.

Yönümü küçük kulübemizin en arka bölgesinde kalan ortalama boşluğa, yıkadığımız kıyafetleri kuruması için serdiğimiz yöne yöneldim. Ada bey rahatsızlanmasın diye kaynar suda fazlaca bekletip, iyice çitileyerek temizlediğim kıyafetleri ve bezlerini diğerlerine oranla daha da temiz olan yerden aldım. Elime aldığım temiz bezler ile birlikte çıkışa yöneleceğim sırada yanından geçtiğim Aurora, burada olduğunu belli etmek için ötmeye başlamıştı.

Kucağımdaki bebeğe dikkat ederek Aurora'ı omuzuma almadan önce rengârenk tüylerinin hüküm sürdüğü başına büyük bir öpücük bırakıp temiz tüylerinde burnumu gezdirmiştim. Omuzuma aldığım artık yavaşça büyümeye başlayan kuş da bana yaslanıp kafasını kulağımın arkasına sürtünmeye başlamıştı.

Kucağımda ve omuzumda iki küçük varlıkla birlikte diğer ikiliyi uyandırmaktan korkarak, çıplak ayaklarımla sessiz adımlar atarak kulübemizi terk ettim.

Sahile geldiğimde henüz güneşin tam doğmamasından yararlanarak yere bir örtü sererek, kundaktaki bebeği dikkatlice kuma yatırdım. Herhangi bir rüzgar olmamasından faydalanarak bu saatlerde Ada'ı kulübe dışına çıkarıyordum. Kuma yatırdığımda rüzgar olmamasından hareketle, herhangi bir kum tanesinin Ada'nın bir yerlerine gelmesi yada gözüne falan girmesi düşük bir ihtimal oluyordu.

Ada'ı incitmemeye dikkat ederek, vücuduna sıkıca sarılı olan kundağı açmaya başladım. Bu eyleme başlamadan önce omuzumda hareketlerimi kısıtlayan kızımı da hemen yan tarafıma koymuştum. Aurora, öne eğilip kalkmam sıralarında fazlaca sarsıldığından bu gibi hareketlerde onu omuzumdan indiriyordum.

Tamamen açılan kat kat kundakların sonunda Ada hemen küçük, üzerinde eldiven olan ellerini havaya doğru kaldırmıştı. Küçük ayakları ise çoktan hareketlenmeye başlamıştı. Yüzümü küçük, tatlı yüzüne yakınlaştırarak değişik surat ifadeleri yapmaya başladım. Her ifade değiştirişimde önce aniden donuyor sonra birden daha da heyecanlanıp elleri ve ayaklarını sallamaya başlıyordu. "Hanimiş baba?" Diyerek, ellerimle yüzümü kapatmıştım. Ben bu hareketlere başladığım sırada, küçük paytak adımlarla Ada'nın yanına tam karşıma geçen Aurora ise sanki ne yaptığımı anlamaya çalışıyormuş gibi kafasını aşağı eğip, üzerini kapattığım yüzüme bakmaya çalışan sapsarı gözlerini üzerime dikmişti.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin