Geniş uçağın içerisine adımımı atarken bir yandan da içimdeki kötü hissi def etmeye çalışıyordum. Tüm bu hisler uçak korkumdan olsa gerekti. Endişelenecek bir şey yoktu.
Elimdeki uçak biletine bakarak yerimi aramaya başladım. Öyle çok bakınmama da gerek kalmamıştı. Çünkü birinci sınıf bir yolculuk edecektim ve uçağın bu tarafında pek koltuk bulunmuyordu.
Gözlerim koltuk üstlerinde yazan numaralardan başka yöne kaymazken birine çarpmamla hemen gözlerimi koltuklardan çekip çarptığım kişiye çevirdim. "Affedersiniz, benim hatam." Karşımdaki adamın amber rengi olan gözlerine bakarak konuşmuştum ama adam hâlâ bana donuk bakışlar atmaya devam edince yabancı olduğunu düşünüp ingilizce tekrar denemiştim. "Sorry, thi-" Adam beni dinlemeye bile tenezzül etmeden önünde durduğum koltuğun bir arkasına geçip koltuğuna oturmuştu. "Hayret bir şey, şu yabancılarda da hiç saygı kalmamış." Kendi kendime söylenerek adamın bir arkasındaki kendi koltuğumu sonunda bulmuş ve az önceki kaba adamın çarprazına denk düşen cam kenarına oturmuştum.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra orta yaşlarda bir adam sinirli bir surat ifadesiyle yanıma gelmiş ve önümde durmuştu. "Kaç kere diyorum şunlara yerim cam kenarı olsun diye. Başlayacağım yapacakları işe." Söylenerek yanıma yerleşmiş ve bana bakmaya başlamıştı. "Delikanlı." Bana seslendiğinde salladığım ayaklarımın üzerindeki bakışlarım adama kaydı.
"Efendim?"
"Yer değiştirelim." Adam emrivaki bir şekilde konuştuğunda biraz kızmıştım ama yine de surat ifademi dizginleyerek ona bakmayı sürdürdüm. "Üzgünüm beyefendi ama benim uçak korkum var ve dışarıya bakarak kendimi rahatlatmaya çalışacağım." Ben derdimi adama anlatmaya çalışırken o aniden hiddetlenmiş ve hem uçak çalışanlarına hem de bana yönelik sesli ithamlarda bulunmaya başlamıştı.
Adamın fazlaca çıkan despot sesinden rahatsız olan A-Plus yolcular da şikayet etmeye başlamışlardı. Hostesler gelerek adamı sakinleştirmeye çalışmış ama başaramayınca ne yapacaklarını bilemez bir şekilde bakmaya başlamışlardı.
"Ben bu koltuğu istiyorum, bana derhal bu koltuğu temin edin." Adam host ve hosteslere bağırarak konuşmuş ve benim ne yapacağımı bilemez haldeki durumumla yerimi göstermişti.
Ne yapacağını bilemez bir hostes bana yaklaşarak hemen önümde olan ve boş olan koltuğu işaret etmişti. "Beyefendi kusura bakmayın sizden bir önünüzdeki koltuğa geçmenizi talep etmek durumundayız." Genç bayan eliyle göstermiş olduğu koltukla utana sıkıla konuşmuştu.
Koltuğa baktığımda az önceki kaba adamın yanındaki, pencere kenarı koltuk olduğunu gördüm. Yerimden kalkarak uçak koridoruna çıkmıştım. "Önemli değil hanımefendi, ben oraya geçebilirim." Kadın minnetle bana bakmış ve gülümsemişti. Ben de gülümseyerek o koltuğa ilerlemeye çalışmıştım. Geçebilmem pek mümkün olmamıştı çünkü az önceki kaba adam yerinden kalkıp da yol verme nezaketi göstermemişti. Bugün bu uçaktaki yolcuların neyi vardı.
Kalçamı neredeyse adamın yüzüne sürterek ve ayaklarım ayaklarına dolanarak sonunda yerime geçmiş ve derin bir nefes vermiştim.
Yerime oturmanın verdiği rahatlamayla yerime iyice yayılmıştım. Az önce olay çıkaran adam da sakinleşmiş ve sonunda susmuştu. Ama hâlâ daha ağzının içinden homurdandığı duyuluyordu. Ne değişik insanlar vardı.
Yanımdaki adam boğazını temizleyerek yerinde kıpırdanmıştı. Adama şöyle bir baktığınızda ne kadar iri olduğu gözünüze çarpıyordu ve iki koltuk arasındaki küçük mesafeye sığması zor olmuş gibi duruyordu. Ben de cılız bir insan değildim ama bu adam gerçekten bayağı iriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gökkuşağı (BxB)
Roman d'amourBir ada, iki farklı insanı ne kadar değiştirebilirdi? "Yan tarafımızda harlanan gamsız ateş, ikimiz arasında geçen ruhani dansa, çıkardığı çıtırtı sesleriyle eşlik etti. Sessiz gökyüzü bizi tüm şefkatiyle izlerken, uçsuz okyanus hırçın dalgalarıyla...