Aaa ciddili bölüm ve yazar kul gelmiş lxğdüsüdüd hoş mu gelmiş?
Bilincimin son yolculuğuna adımlar kala derime birer zamkmışcasına yapışmış güçlü parmakların, suyun soğukluna karşın alev alev yanan dokusunu hissetmiştim.
Gözlerimin akı göz kadrajımın önüne yansımış, gözlerimdeki mavi tonun gizine ortak olmuşken, sıcak parmak uçları bu sefer boynumun derisine geçerek oradan da bir dokunuşun o gerçekçi somutluğunu kapmıştı.
Dokunuşlar ısrarcıydı, lakin bedenim de ışığa karşı olan geri dönüşünü gerçekleştiremeyecek kadar umarsızdı.
Bedenimin sürdürdüğü inadın zıttına, atışları seyrekleşmiş kalbim baskıcıydı. Pes etmek lügatında yokmuşcasına kendini zorlayarak da olsa atışına ket vurdurmuyordu.
Kısa bir sürenin ardından kulaklarıma boğuk boğuk sesler gelmeye başlamıştı. Atmak için inatlaşan kalbimin hemen altına, göğüs kemiğimin üzerine baskı yapan dokuların ağırlığını duyumsamaya başlamıştım. Hemen ardından başımın altına bir şeyler koyularak dudaklarıma dayanan yumuşak sıcaklığı.
Ağzımdan içeri akarak ciğerlerime doluşan sıcak hava dalgası ciğerlerimi içerdiği sıcak karşısında büzüştürürken, ani bir güç tarafından itiliyormuşcasına yerimden yükselmiş ve acının yakıcı yaşları gözlerimden akarken, sonu yokmuş gibi bir acının kirli sesini boğazımdan çıkarmaya başlamıştım.
Öksürük seslerim kulaklarımdaki uğultuya komşu olmuşken, sessizliğe and içmiş ses tellerim zorlanma sonrası sızısını bedenime bahşetmişti. Boğazım fazla aşınmaktan yana bitkindi.
Kirpik uçlarımın altına kadar işlemeye başlamış ısrarcı güneş ışınlarına bir dur diyemezken, yavaşça göz kapaklarımı aralamaya başlamıştım. Kendiliğinden öylece kapanmış gözlerim, yakıcılığını hissettiği güneşin narin dokunuşlarıyla ve ilahi bir gücün ısrarıyla desteklenir gibi, açılmaya itilmişti.
Gözlerimi araladım, bu eylemin hemen ardından göz kadrajıma serilen amber rengi gözler, bilincime atılan en şiddetli tokattı.
Yiğit, içerisinde fırtınaların koptuğu gözlerini gözlerime dikmiş bir şekilde, içinde bir kaos oluşturarak birikmiş olan o isyanını gözlerimin derinliklerine bakarak suskunluğuyla bağırıyordu.
Böyle şeylerin olmasını asla istemediğini bağıran gözleri, irislerime hissettiği kırgınlığı yansıtırken, tir tir titreyen dudakları ilk defa sessizdi. Böyle olmasındı. Onun bana bağırıp çağırmış olmasını şu anki sessizliğine yeğleyecek benliğim, bu acılı ve katıksız sessizliğinde çarptırılmıştı.
Gözlerinin içine zamanın ağırlığı çökmüş adam, omuzlarıyla da paylaşmıştı o katlanılmaz ağırlığı.
"Yiğit?" Omuzları çökmüş öylece gözlerimin içerisine titreyen hareleriyle bakan adamın bakışları, dalgındı. Dağılmıştı. Sevdiğim adamı yine kayboluşumun hayaliyle sarsmıştım. Aklanmazdım.
"Yi-yiğit, bir şeyler söyle sevgilim." Titreyen ses tonuma öksürüğümün gürültülü tonu ortak kesilmişken, karşımdaki bu adamın uğruna ortak olduğum dal, kesilmişti.
Enseme sarılmış eller yavaşça bedenimden uzaklaşırken, Yiğit oturduğumuz sıcak kumdan ayaklanmıştı. "Yalnız kalmak istiyorum Feza." Vücudumuzun ıslaklığına zıt, sesindeki o kuruluk da neydi öyle?
Bir dağ kadar dik bildiğim omuzların her yeni adımın ardından yavaşça çöküşünü, temelimin sağlamlaşması için dikilmiş suntaların çıtırtılı yankısıyla gözledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gökkuşağı (BxB)
RomanceBir ada, iki farklı insanı ne kadar değiştirebilirdi? "Yan tarafımızda harlanan gamsız ateş, ikimiz arasında geçen ruhani dansa, çıkardığı çıtırtı sesleriyle eşlik etti. Sessiz gökyüzü bizi tüm şefkatiyle izlerken, uçsuz okyanus hırçın dalgalarıyla...