Yeni bölüme hoş geldiniz güzel kuşlarım 💓
Tek derdim okullar açılmadan önce Siyah Gökkuşağı'nda finale kadar bölüm biriktirmekken, şimdilerde ne halde olduğumu dahi bilmiyorum. Gerçekten hani derlerdi ya, yaşamadan bilemez insanoğlu diye. İnsan gerçekten de yaşamadan bilemezmiş. Yaşamadan anlayamazmış hiçbir şeyi. Sadece anladığını düşünürmüş, empati yaptığını. Bir sabah uyandığımda her şeyi, herkesi, çok şükür ailem sağ. Bin şükür buna. Ama tüm o tanıdıklarımı, memleketimi kaybedeceğimi nasıl bilebilirdim ki?
Neyse, umarım keyifle okuyacağınız bir bölüm olur güzel kuşlarım 💞
Oy vermeyi unutmayın lütfen 📖
Veee, iyi bayramlar diliyorumm. Bol bol şeker toplayın ama çok yemeyin 💖💖 benim yerime de ailenize sıkıca sarılınn 🤍
Şeytan çokça oyunlar oynar, çokça vesveseler fısıldardı kişinin kulaklarına. Sesinin tonu öylesine gaddar, öylesine hilekar olurdu ki, kanardı fısıltılar gözcüsü aciz kulaklar sahibinde. Şeytan vesveseleriyle, bir şeyleri başaramayacağını içten içe söyleyerek kendine olan güveninden vururdu öncelikle aciz insanoğlunu.
Bir başkasının onu asla sırf kendisi olduğu için sevemeyeceğini tekrar tekrar fısıldayarak, o bir başkasına karşı olan güveninden yaralardı bir sonraki zamanda ise. Her yaptığı işte, her yaklaştığı kişide sorunlar ve sorular yaratırdı içten içe gerçeklik payı çıkmazlarında. Kişi artık kendinden şaşar, ne doğrusunu bilir ne de yanlışını görürdü artık.
Şeytan bendeki son kozunu, öleceğime ve sevdiklerimi gerimde perişan bir halde bırakıp gideceğime dair vesveselerle aklımı ve kalbimi bulandırarak oynamıştı. Öyle ki, içten içe direnişlerime rağmen en yıkık halimle vesveselerine baş eğmiş, sonumu sorgusuzca kabullenmiştim bir zaman sonra. Ta ki bir umut ışığı, bir gün ışığı tadında günüme ayan adamın ismimi semaya haykırırcasına fısıldadığı zamanlara kadar. Adımı sorsalar söyleyemeyeceğim zamanlarda, onun adı uğruna ateşlere yürür, korlardan kaçar olmuştum.
"Gökyüzüm? Feza'm uyan hadi, bak geldik." Şeytanın vesveseleriyle dolmuş ve uykumu kabus kaçışlarına çevirmiş günümde, Yiğit'imin bedenime doğru seslenen sesini duyduğum zaman, uyku esnasında çatılı duran kaşlarım düz bir çizgi halini almış ve elime sıkıca sarılan parmakların ten ısısı imzası, dudaklarımın kısa bir kıvrımla, oldukça da yorgunca oynaşmasına neden olmuştu. Güne sevdiğimin ten sıcaklığı ve temasıyla başlamakla aymıştı işte içimde, gün ışığım.
"Yiğit'im..." Beni kendisindenmişcesine anlayan, sırılsıklam titrediğim katil mavi koynunda boğulurken, yine beni kendi fedakar koynunda soluklandıran adamın ismi bir şükür busesindeki nahiflikte çıkarken kıvrımlara gebe dudaklarımın arasından, kapalı göz kapaklarımın altında ışıl ışıl parlamıştı hayali ışıltılar harelerim. Yiğit'im yanımdaydı, nefesi nefesimde buhar, sesi soluğumda yankıydı. Şükürler olsundu.
Kağıttan bir kayığa binip yolumuzu çabalar ve direnişler sonunda bulurken, kayıplar seli akıntılarda yitirmemiştik kendimizi, birbirimizi. Öylesine şükür, öylesine büyük bir mutlulukla günlerime başlayacaktım işte ben de bu andan mütevellit. Ardıma dönüp baktığım her anda, eskilere daldığımda her ne kadar kalbim hıçkırıkların histerikliğine bulansa da, yüzümdeki buruk gülümsememle tutunacaktım her daim benimle olacaklara, aileme.
"Ağlama gökyüzüm, ağlama yaşlarına kurban olduğum. Bak, kurtulduk. Memleketimizdeyiz sonunda... Kurtulduk Feza'm!" Kapalı gözlerimin arasından sızarak yandan bir kayıplıkta akıp giden gözyaşlarımın farkına dahi Yiğit'imin ellerini yüzüme sarmasıyla varmıştım. Onun tıpkı benim içten içe ettiğim şükürlerin yankısında fısıldamasıyla beraber ise işittiğim sözlerin gerçeklik vurgunu tonlaması sahici aydınlanmalarım olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gökkuşağı (BxB)
RomanceBir ada, iki farklı insanı ne kadar değiştirebilirdi? "Yan tarafımızda harlanan gamsız ateş, ikimiz arasında geçen ruhani dansa, çıkardığı çıtırtı sesleriyle eşlik etti. Sessiz gökyüzü bizi tüm şefkatiyle izlerken, uçsuz okyanus hırçın dalgalarıyla...