Bu bölümü, tüm kuşlarıma ithaf ediyorum. Keyifle okuyun güzel yürekli kuşlarım 🧡
Yiğit'in ve Zeynep'in bedenime seslenişi ardından korkak bir edayla başımı yukarı kaldırışım gözlerime, izlemeye bir daha erişemeyeceğime için için yandığım görseli sunmuştu. Auroram, rengarenk kanatlarını sonuna kadar açmış bir şekilde, o güzel kanatlarını hızlı bir asalet ile çırparken, ağzını bir kere daha aralanmış ve derin bir çığlık daha çıkmıştı iki gagası arasından.
Başımı iyice yukarıya doğru kaldırırken, bu görsel ile oturduğu yerden dahi sarsılmış bedenimi sandalımızın üzerinde habersiz bir hareket ile doğrultmuş, ayaklanmıştım. Gözlerim ise görmüş olduğuna inanamadığı bu görsel yanında, anında dolup taşmıştı. Sızım sızım sızlayan burnum kalbimdeki sancıya ortak olurken, burnumu çekerek başımı olabiliri varmış gibi daha da kaldırmıştım semaya doğru.
"Kızım!" Bu sefer okyanusu çınlatan yüksek çığlık benimki olurken benim sesimin yankısı henüz dinmeden, bu sefer de kızım işitmeye hasret kaldığım çığlığını duyurmuştu uçsuz semanın bağrında. Hala bayağı uzağımda olduğu için açık seçik bir şekilde göremememe rağmen, sarı harelerin bir şahin keskinliğinde onun için ayağa kalkmış bedenime odaklandığına dair and içebilirdim.
"Babana uç güzel kızım!" Dudaklarımdan derin bir hıçkırık daha kaçarken, Yiğit de oturduğu yerden dikkatli bir şekilde ayaklanmış ve kollarını belime sıkıca sararak, parmaklarını karnımın üzerinde birleştirmişti. Dudaklarım kızımın her an biraz daha bana doğru yaklaşışı ile daha da, oluru varmış gibi titremeye başlamıştı. "Kızımız geldi Yiğit'im. Bırakmadı bizi, gitmedi bizden." Sözleri ruhani bir titreklik taşıyan ses tonum boğuk çıkarken, Yiğit başını boynuma doğru eğmiş ve eğdiği yere derin bir öpücük bırakarak onaylar bir eda ile kafasını bir iki kere sallamıştı. "Geldi gökyüzüm, kim senden gidebilir ki."
Başımı arkamdaki bedenin gün aşırılığında olağanca ısınmış olan omzuna bastırırken, titrek kirpiklerimin sardığı gözlerimi yaklaşlatıkça yaklaşan ve baharı ciğerlerimin sıkışmış yapısına tattıran bedenin rengarenginden bir an için dahi olsa ayırmamıştım. "Güzel kızım benim." Gözlerim sululuğuna taşırılık eklerken, her akan damla yüreğime serpilen şükür yaşlarıydı.
Başımı Yiğit'in omuzuna doğru daha da bastırırken, karnımın üzerini sıkıca sarmış olan parmaklarının üzerine tir tir titreyen parmaklarımı sarmıştım. İçime dolan şükran bulutunun ferahlığı, üzerinde süzüldüğümüz okyanusun dinginliği kadar gerçekti.
Gözlerim hala, kızımın bize doğru fazlasıyla yaklaşmış olan siluetine odaklıyken, kulaklarıma doluşan hıçkırık sesi ile birlikte başımı hala sandalda oturan ve kucağındaki oğluna sıkıca sarılarak, burnunu her şeyden habersiz denizin dalgalarına merakla bakan bebeğinin boynuna bastıran ve içindeki hıçkırıklarını susturmaya çalışan kadına bakmıştım.
Bu görsel, bir kere daha içimdeki hüznümün tohumu olan heyecanımı canlandırırken, kızıma böylesine sarılarak rengarenk tüylerinde burnumu gezdirmek isteyişimin coşkunluğu, içimi lavların ahenginde kavurup durmuştu. Burnumdaki sızlayış azalmak bir kenara, o kadar yoğunlaşmıştı ki burnumdan nefes alıp vermek yakıcı bir çaba olarak çıkagelmiş, karşıma bir insanın gaddar tavrıyla oturmuştu.
Gözlerimi bir haykırış ile birlikte daha da açarak sallantılı bir adımla beraber Yiğit'in bedenimi saran kollarından uzaklaşmış ve istemsiz bir eylem ile havaya kalkan elimin işaret parmağı, kızımın üzerimize doğru hızla uçuşunu işaret etmişti. Bir an sonra tüm benliği ile karşımda kanat çırpan kızımın sarı gözleri gözlerimin içerisine tutunurken, duraksız kanat çırpışından yana oluşturduğu rüzgarı yumuşak tüylerini dalgalandırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gökkuşağı (BxB)
RomansaBir ada, iki farklı insanı ne kadar değiştirebilirdi? "Yan tarafımızda harlanan gamsız ateş, ikimiz arasında geçen ruhani dansa, çıkardığı çıtırtı sesleriyle eşlik etti. Sessiz gökyüzü bizi tüm şefkatiyle izlerken, uçsuz okyanus hırçın dalgalarıyla...