35. Bölüm

2.7K 208 890
                                    

Hoşgeldiniss renkli kanatlı, güsell kuşlarımm 💗💗✨

Bu bölümü güzel kuşumm takemetoheavenifidie'a ithaf ediyorumm 🥺💕💕

Umarım keyifle okursunuz, iyi okumalar dilerimm 🍀

Her şeyi göze alıp birbirlerine sırtını yaslayan bedenlerin geride kalan özlemlerini ve korkularını günün sonunda katil maviye bırakması varken, o katil mavide kaybetmiş oldukları gülüşlerini ve neşelerini dalga dalga arayışları olmuştu, en can yakan ayrılıklar tutsaklığı. Soyut ve somut tutarsızlıklar.

Son birkaç zorlu zamandır her anında bir diğerinin uğruna gözlerini aralayarak her günde yine, yeni umutlar yeşertenin gün geçtikçe yıkımına aşina olan beyaz duvarların sisli ruhsuzluğu olmuştu bu sefer de, iki bedenin yorgun simasında dalga dalga yayılan asıl suretleri. Kayıplar ve kaybolmuşluklar çilesiydi, son direnişleri.

"Zeynep," Gözlerim bembeyaz örtüler arasında soluk bir tenin ruhsuzluğunda uzanan, kırılgan kemikleri belirginleşmiş olan kadının üzerinde akıcı doluluğuyla gezinirken, titrek dudaklarıma yakarış olmuş ismi usul bir yankıyla sızmıştı özlem aralığımdan.

Ben uyanalı iki gün hızla geçip gitmişti ve Yiğit henüz yeni yeni ayaklanmama izin vermişken, sonunda Zeynep'i görmeme de yardımcı olmuştu. Her an kırılıp da avuçlarının arasında toza dönecekmişim gibi bir korku ve itinaya sahipti bana olan yaklaşımları ve tedbirleri. Bu iki gün içerisinde tuvalet ihtiyacım dışında, yatağın üzerinde doğrulmama dahi müdahale ediyordu. Kırılacak değildim ya, oturabilir ve ayaklanabilirim diyordum lakin Yiğit'in nezdinde yankı bulamıyordum.

"Lütfen uyan artık. Bak, yakında ülkemize döneceğiz, yine hep birlikte hayalini kurduğumuz o güzel ailemizi yaşatacağız." Titrek, yorgun parmaklarım usul bir temasla Zeynep'in ince, solgun bileğine dokunurken, hemen yanımda, sol kolu belime sıkıca sarılmış olan beden de usulca benim belimi okşamaya başlamıştı. Aynı zamanda da yorgunluğuma destek olmaya çalışırcasına, güzel dudaklarını uzamış saçlarımın köşesine doğru hisli bir temasla bastırmıştı.

"Değil mi Yiğit'im?" Gözlerimin içerisine acının buharı sinip buğular oluştururken boştaki elimi, destek olmak amacıyla belime sarılmış kolun güneş yanığı esmerliğine sıkıca, destek almak istercesine sarmıştım. Dudakları saçlarımın arasında kendisine yazgı yolları çizmiş adam ise sözlerimi duyduktan hemen sonra başını usul bir onaylamayla saçlarımın arasında oynatmış ve burnunun derinliklerine doğru, kir ve ter koktuğuna emin olduğum saçlarımın kokusunu çekmişti.

"Öyle, öyle Gökyüzüm." Hala daha, sargılı yaralarım ve ayağa kalkmaktan yana yorgun düşmüş bedenim yüzünden sadece ıslak bezlerle temizlemeye çalıştığımız bedenimin gerisinde bıraktığı kirleri asla umursamadığını belirtircesine, bu sefer de açıktaki boynumun sağ köşesine burnunun ucunu baskılı bir şekilde yaslayarak derin bir nefes alan ve derin nefesinin yolunda da boyun derimi sıkıca öpen adamın ruhumda açtırdığı çiçeklerin coşkusu kalbimdeki cümbüşler şerefiydi.

"Çok pisim ben, nasıl öpüp koklayabiliyorsun beni? Neredeyse bir buçuk yıl oldu, duş alamadım Yiğit'im." Hayıflanırcasına duyulan sesimin tonuna yayılmış olan acizlik boğazıma atılan düğüm düğüm kayıp zamanlar olurken, benim sözlerimi asla umursamadan daha derin bir öpücük ve nefes çekişle belimden kavradığı bedenimi çekerek, daha çok göğsüne doğru yaslanmama neden olan beden burnundan verdiği sıcak buharlarla beraber kalbimin ritmini arttırmaya devam etmişti.

"Benim mis kokulum, sen hep güzel koktun, kokuyorsun. Benim nefsimin de nefesimin de kendinde tutulmasına neden olacak kadar efsunkar senin bahar kokun." Bir elimle sıkıca kavradığım kolunu daha baskılı bir şekilde uzatırken yana doğru, elinin sırtını hisli bir iç çekişle kavramış ve boynumun kıyısında kokumu şereflendiren sözlerini bir bir duyuran adama gönlümün kapılarını bir kere daha açmıştım.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin