Ben suya girmiş yeni yeni serinlemeye başlamışken Yiğit de peşimden gelmiş ve o da suyun içine girmişti. Onun olduğu tarafın zıttı yönüne yüzmeye başlarken kendimce, kendimi cezalandırıyordum. Çünkü o, o kelimeleri söylediğinde ben gerçek olduğunu düşünmüştüm. Bunu düşünüp heyecanlanmama kızıyordum içten içe.
Aralıksız yüzmeye devam ederken, yarası artık tamamen iyileşmiş sadece izi duran ayağımdan tutulup çekilmiştim, suyun dibine doğru.
Korkarak yüzeye çıkmak için çırpınmaya başladım. Ne tür bir canlının beni tutup çektiğini bilemiyorumdum ve bu beni delicesine bir hazla korkutmuştu.
Korkudan gözümü bile açamazken kendimi geri çekerek yüzeye çıkarmaya çalışıyordum. Artık nefesimin tükenmesiyle çırpınmayı bıraktım. Ben çırpınmayı bıraktıktan sonra bir şey tarafından yüzeye çıkarılmıştım zaten.
Yüzeye çıktıktan sonra derin bir nefes alıp kaçmaya çalışmıştım ki soğuk bir el belime sarılarak beni durdurdu. Korkuyla kapanmış olan gözlerimi sonunda araladığım zaman karşımda sırıtan Yiğit'i bulunca omuzuna sertçe bir yumruk atıp kendimden uzaklaştırdım. "Ne yapıyorsun ya sen?" Hâlâ sırıtan yüz ifadesiyle bana bakmaya devam edince kaşlarımı çattım. "Ödümü patlattın, Yiğit. Seni köpek balığı sandım." Dedim sinirle. "Oh, aslında senin tek eksiğin, bir balık olmaman."
Suratı düz bir ifade alırken gözlerini kısarak bana baktı. "Sen az önce bana köpek mi demek istedin?" Suyun yüzeyinde üzerime gelmeye başladı. Yerimden kıpırdamadım. "Demek istemedim Yiğit." Dedim. Gözlerimi kocaman açarak gözlerinin içine baktım. "Dedim." Gözleri kısılırken birden üzerime atıldı.
Şok ile geriye kaçmaya çalışırken ayaklarım suyun içinde birbirine dolandı ve Yiğit'i de kendimle çekerek yeniden suyun içine daldım. Gözlerimi suyun içinde açıp, biraz yanmasına alıştıktan sonra tam anlamıyla Yiğit'e döndüm ve suyun içerisinde birbirimizle güreşmeye başladık.
Bir suyun yüzeyine çıkıyor bir içine giriyorduk ve o sırada da birbirimizle güreşip, hangimizin daha iyi daha güçlü olduğunu kanıtlamaya çalışıyorduk. Sonunda yorularak pes etmiş ve suyun yüzeyine çıkmaya çalışmıştım.Yiğit de benim ile aynı anda suyun yüzeyine çıkmaya çalışınca birbirimize toslamıştık. Elim çarpışmanın etkisiyle boynuna dolanırken onun eli de belime gitmişti.
Derin suyun yüzeyinde birbirimizden destek alarak ayakta duruyorduk. Klasik film sahnelerinde olduğu gibi birbirimizin gözlerine kilitlenirken, gerçekten de gözümü amber rengi gözlerden ayıramıyordum. Her zamankinden daha sıcak bir bakış vardı gözlerinin içinde.
İlk günlerdeki kaba adamın duvarları günden güne aşınmıştı ve şimdi de tüm çıplaklığıyla gözlerime bakıyordu.
Aramızda tek bir dialog bile geçmezken sadece karşımızdaki gözlere seyredalmıştık. Gözlerinde dolanan gözlerim ıslak ve anlına yapışmış saç tutamlarına uğradı saçları hafif dalgalar halinde alnına yapışmıştı. Saçlarından damlayan suları takip ederek düzgün hatlı burnuna geçiş yaptı gözlerim. Oradan sert geçişli çene hattını sarmalamaya başlayan kirli sakallarına ve ne ince ne de dolgun olan şekilli dudaklarına geçti, kararmaya başlamış göz bebeklerim.
Yüzünü tepeden tırnağa inceleyen gözlerim yeniden gözlerini bulunca amber gözlerinin koyu bir tona büründüğünü gördüm. Boynuna sardığım elimi sıkarken soludum. "Bu çok yanlış." Gözleri gözlerimi terk etmezken o da benim gibi soludu. "Kimin umrunda. Her şeyden daha doğru hissettiriyor." Ona biraz daha yanaştım. "Ben nişanlıyım, kurtulduğumuzda, tabi kurtulursak evleneceğim." Dedim, yüzüne karşı fısıldayarak. Belimdeki elini sıklaştırdı ve beni kendine doğru çekti. "Yinede hep yanında olacağım." Boynundaki elim ensesindeki saçlarının arasına karıştı. "Olmayacaksın, pes edeceksin ve kendi hayatına bakacaksın." Dedim yeni bir fısıltıyla. Başını iki yana sallayarak bana doğru uzattı. "Bunu o zaman göreceğiz, şimdi sadece önümüze bakmalıyız. Hım?" Dedi gözleri kısılarak yüzüme yaklaşırken. Başımı salladım. Olacak şeyleri zamanı geldiğinde düşünürdük. Şimdi önümüze bakmamız en doğrusu olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Gökkuşağı (BxB)
RomanceBir ada, iki farklı insanı ne kadar değiştirebilirdi? "Yan tarafımızda harlanan gamsız ateş, ikimiz arasında geçen ruhani dansa, çıkardığı çıtırtı sesleriyle eşlik etti. Sessiz gökyüzü bizi tüm şefkatiyle izlerken, uçsuz okyanus hırçın dalgalarıyla...