27. Bölüm

3.9K 346 673
                                    

Eveytt bölüm geldi yeppiie 😋🍭

Bu bölümü her anımda yanımda olan ve derdimde sevincimde varlıklarını tattıran kuşlarıma ithafen yazdım -salads- 💙 KapKek17 💜

Bütün kuşlarıma keyifli okumalar dilerimmm 💞🕯️

Göğsüne çarpan kalbin hıncıdır kalakalmışlığın. Kalakalmış oluşundur belki de kalbine inen hınç timsali vuruşlar. Kulaklarda vuku bulan uğultular. İçine tıkanan nefeslerin iç yakan solukluğu...

Yanımda korkudan tir tir titreyen bedenin aksine tam anlamıyla hareketsizdim. Tüm hücrelerim en küçük yapı taşına kadar tutulmuştu. Tek bir hareket vardı öylece kalakalmış bedenimde. O hareketlilik ise, irisi kocaman bir siyaha bulanmış gözlerimin titrek çırpınışıydı.

Yiğit düştüğü yerden acı bir yakarış beraberinde ayaklanmaya çalışırken, bir çabanın ardından aniden yere düşmüştü. Daha ilk çabasında yenilmiş duran gözleri gözlerimi bulduğu anda dudakları bir haykırış için aranlamıştı. "Gidin!" Gitmek mi? Hemde seni gerimde bırakarak? Bu adam benimle dalga geçiyor olmalıydı.

Titrek bir şekilde, derin derin nefesler alırken kucağındaki bebeğe daha sıkı sarılmış bedene dönmüştüm Yiğit'in uyarı tonundaki sesinden hemen sonra. "Zeynep." Odaksız bakışları hala karşısında, gerimizde bir yerlerde daha da yükselmekte olan dalgalardayken titreyen bedenini sarsarak bir kere daha konuştum. "Zeynep! Tepeye gidin." Yiğit'in az öncesinde söylediği şeyin yankısını aktaran dilimde oluşan pürüzlü yapıyı damağıma bastırdım. Midemden yükselen ekşili tadın hiç sırası değildi.

"A-ama," Söyleyeceği her söze karşıt olan bedenim, hızla bedenini arkaya doğru döndürmüş ve bedenini ileri doğru iteklemiştim. "Sadece dediğimi yap!" Boşa gidecek yakınmalarla kaybedecek zamanımız yoktu. Zeynep sert ikazımın ardından burnunu titrekçe çekmiş ve başını yana çevirerek sol gözünden akan tek bir damla yaş ile gözlerimin içerisine bakmıştı. "Ne yaparsan yap Zeynep, ama bebeği kurtar." Zeynep'in irisleri titrek gözlerine bakarak, çoktan ağlamaya başlamış bebeğin sarı, gür saçlarına parmak uçlarımı değdirmiştim.

Zeynep burnunu bir kere daha çekerek başını sallamış ve yerden kopagelen, kulaklara ziyan o büyük gürültü eşliğinde sallanmaya başlayan ada parçası ile birlikte kucağındaki bebeğini sıkıca sararak adanın iç kesimlerine doğru koşmaya başlamıştı.

Zeynep'in arkasına bakmadan koşmaya başlamasının hemen ardından zorla ayaklanmış ve üzerine basamakta zorlandığı gayet açık ve net olan ayağı ile bana doğru koşturmaya çalışan adama doğru hiçbir anımda olmadığım kadar hızlı bir şekilde koşmaya başlamıştım.

Saniyeler içerisinde bana yaklaşmakta olan adama erişmiş ve hızla çıplak göğsüne tutunmuştum. "İyisin." Anında bedenine sıkıca sarılan bedenim fısıltısını ortama salar salmaz yürümekte zorluk çeken bedenini ormanın iç kesimlerine doğru hızla ilerletmeye çalışmıştım.

Biz Yiğit ile beraber elimizden geldiğince hızlı ama sarsak adımlarla ilerlemeye başlamışken, kızım başımızın üstünde bir oraya bir buraya hızla uçarak aralıksız ötmeye başlamıştı. Kötü bir şeyin olacağını hissettiğini biliyordum. "Ah!" Yiğit aksayan bacağına elini atarak dişlerini sıkarken, başımdan akan ter çenemde duraklarken aynı işlemi uyguladım. Dişlerim sertçe birbirine geçerken burnumdan derin bir soluğu serbest bıraktım.

Ormanın içerisine girdikten bir an sonra duraklayan adama yandan bir bakış atarken, onun amber rengi gözlerinin olağanca kısılmış bir şekilde karşıya baktığını fark ettim. "Sorun ne?" Yavaşlayan adımlarımıza hız kazandırmaya çalışırken gözümün önüne gelen terden sırılsıklam olmuş bakır rengi saçlarımın altından, kararsızlık yaşadığı oldukça belirgin olan yüzüne bakmaya çalıştım. "Bıçaklarım." Yiğit'in belli belirsiz fısıltısı ardından adımlarımızı daha da hızlandırmaya çalıştım. Ama bunca aydır adada kalan bedenim erimiş, gücünü göstermekten mahrum kalmıştı.

Siyah Gökkuşağı (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin