Ne yapacağımı bilmiyorum. Bir araftayım sanki. Bir yanım git diyor, orası senin evin. Git anılarına, ailene git diyor. Diğeri yapma, canın acıyacak, acı çekeceksin Evren diyor.
Bilmiyorum. Hiç bilmiyorum, ne yapmam gerekiyor? Gitmeli miyim yoksa gitmemeli miyim? Gerçeklerle, ailemle yüzleşmeli miyim? Yoksa her şeyden kaçmalı mıyım?
Eve girmem gerektiğini biliyorum ama içimden yapmak gelmiyor. Yoruldum, acılardan yoruldum ve artık bitsin istiyorum. Daha fazla acı çekmek istemiyorum ama inadıma her gün daha da artıyor bu acılar.
Bitsin diye uğraşıyorum, daha fazla artıyor. Kaçmaya çalışıyorum, kaçamıyorum. Bunalıyorum, düşünmek bile yoruyor artık beni. Düşünmek istemiyorum. Gitmek istiyorum. Hiç kimsenin bilmediği, hiç kimsenin olmadığı bir yere gitmek istiyorum. Sadece ben olayım ve hiç acı çekmeyeyim istiyorum.
"Evren." diye Arden'in sesini duyuyorum sonra. Bankın boş tarafına oturduğunu hissediyorum ama ona bakmıyorum.
"Beni nereden buldun?" diye soruyorum karşımdaki uçsuz bucaksız denize bakarken.
"Çok da zor olmadı aslında. Kendime 'Rahatlamak, düşünmek için nereye giderdim?' diye sordum ve aklıma ilk gelen yer sahil oldu."
Hafif gülümsüyorum ama belli belirsiz. "Bak Evren. Seni anlayamam, bunu asla yapamam ama sana yardım edebilirim."
Kafamı sallıyorum. "Biliyorum, edersin ve ettin de. Sana ne kadar teşekkür etsem az biliyorsun değil mi?" Ona bakıyorum ve yüzünde küçük bir gülümseme olduğunu görüyorum. Şefkatli bir gülümseme.
"Teşekkür etmene gerek yok Evren. Herkes yapardı bunu. Hem hafızanı kaybetmen benim suçum, en azından bunu yapmam gerekliydi."
"Hayır, herkes yapmazdı. Senin yerinde başka biri olsaydı ya beni kazadan sonra orada bırakıp kaçardı, yada hastaneye bırakıp giderdi. Ama sen kaldın, bana yardım ettin, evini açtın, alışveriş yaptın, ailemi bulmama yardım ettin. Bunları ödeyemem. Ve şey, teşekkür ederim. Hepsi için."
"Önemli değil Evren, önemli değil. Belki de haklısın. Başkası olsa bırakıp giderdi ama inan bana, bu dünyada benim yaptığımı yapacak çok fazla insan var. Ayrıca bana hiçbir şey ödemek zorunda değilsin." derin bir nefes alıyor. "Bir de, senden yararlandığım için özür dilerim. Yani, sen zor durumdayken sana yardım etmek için senden bir şey istedim. Umarım beni affedersin. Yapmamam gerekti."
Gülüyorum. "Saçmalama. Benden özür dilemene gerek yok. İlk başta kızmıştım sana, ama bir yandan da haklı bulmuştum. Sonuçta kim karşılıksız bir şey yapar ki? Ama sana teşekkür ederim. Sayende Duru gibi bir arkadaş kazandım. O mükemmel biri."
"Kimin kardeşi?" Kahkaha atıyorum. Elimi ona uzatarak, "Bak bu iyiydi." diyorum.
"Eee Evren hanım ne sandınız? Tabi ki iyi olacak." Kocaman gülümsüyorum. Sonra birden yerinden kalkıp elini bana uzatıyor.
"Hadi, kalk bakalım." Bir eline bakıyorum, bir ona bakıyorum.
"Ne bakıyorsun şaşkın ördek? Kalk diyorum, gezeceğiz. Buraya kadar kaç saat yol geldik. Bence azıcık gezmek hakkımız." Elimi yavaşça bana uzattığı eline bırakıyorum. Soğuk ellerim, sıcacık olan elini hissedince ayak parmak uçlarımdan, saç diplerime kadar ürperiyorum. Aynı anda kalp atışlarımın değiştiğini hissediyorum ama hiçbir şey yokmuş gibi elinden destek alıp kalkıyorum.
Elimi sıkıca kavrayıp yürümeye başlıyor. Şaşırıyorum bu haline ve kalp atışlarım daha da hızlanıyor. Neden böyle olduğunu anlamıyorum. Neden kalbim bu kadar hızlı atıyor? Neden bu kadar terliyorum? Bu heyecan niye?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlıklar
ChickLitŞimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı bilmiyorum. Kim olduğum ile ilgili bildiğim tek şey ise ismim ve bu bana hiçbir şey ifade etmiyor. H...