"Ayyy. Bugün ne yapsak Evren?" diyen Duru'ya bakıyorum.
"Evde oturmaya ne dersin?" Gözlerini devirerek bana bakıyor. "Saçmalamayı kes lütfen. Bütün gün evde ne yapacağız? Genciz kızım biz. Yaşlı kadınlar gibi evde pinekleyip örgü örmeyeceğiz. Lütfen böyle bir şey düşünmediğini söyle."
"Hadi ama Duru. Böyle bir şey düşünmediğimi biliyorsun. Sadece dün zaten dışarıdaydık. Bugün de evde oturup dinlenelim."
"Ya. Lütfen Evren. Bu kadar sıkıcı olma." diyerek dudaklarını büzüyor. Daha sonra ise aklına gelen fikir ile konuşmaya başlıyor. "Hazır ol. Bugünkü planımızı buldum." İtiraz etmeme izin vermeden. "Ben hazırlanmaya gidiyorum. Senden çabuk hazırlan. Yarım saat içinde kapıda buluşalım." diyerek mutfaktan çıkıyor.
"Ha, bu arada rahat bir şeyler giy." diye bağırıyor merdivenlerden çıkarken. Oflayarak yerimden kalkıp odama çıkıyorum.
Dolabımı açıp ne giyebileceğime bakıyorum. Duru rahat bir şeyler giy dedi. O yüzden siyah keten bir pantolon alıyorum. Üzerime de beyaz sade bir tişört geçiyorum. Saçıma şöyle bir şekil verip odadan çıkıyorum. Bu kadar. Hazırım ben. Ama tabi ki Duru hazır değil. Yarım saatte aşağıda ol dedi ama o yarım saate hazır olmayacak. Rahat bir on beş dakika daha bekleyeceğim onu. Bu yüzden vakit geçirmek için sabah keşfettiğim kütüphaneye gideceğim.
Evet kütüphane. Arden evin bir odasını kütüphaneye çevirmiş ve içi tamamen kitap dolu. Her yer, santim santim. Keşfedeli çok olmadı ama gördüğüm andan beri o güzel kütüphanenin içerisindeki kitapları karıştırmak istiyorum. Açıkçası Duru'nun yavaş hazırlanması benim için büyük fırsat.
Kütüphanenin kapısını açıp içeri girdiğim anda kayboluyorum sanki bu cennette. O kadar güzel ki... Allah'ım. Nasıl da güzeller. Kim bilir kaç bin kitap var burada diyerek kitapların arasına karışıyorum. Aralarından gözüme en eski görünen kitabı alıp açıyorum. Yavaşça burnuma götürerek, o tarif edemediğim mükemmellikteki kokuyu derin derin içime çekiyorum. Burnumdan, ciğerlerime inen koku üzerimde uyuşturucu etkisi yapıyor. Saman kağıdının o güzel kokusu. Herhalde hiçbir şey bu kokudan daha güzel olamaz.
Sayfalarını kokladığım kitabı yerine koyuyorum ve diğer kitaplara bakmaya başlıyorum. Allah'ım. Burası gerçekten cennet gibi bir yer. Bu kitaplar. Ne kadar da güzel?
"Evren. Ben hazırım." diye yukardan sesleniyor bana Duru.
"Aşağıdayım Duru." diyerek ona haber veriyorum. Çıkmam gerek buradan ama çıkmak istemiyorum. O kadar güzel ki.
"Çok güzeller değil mi? Hepsi Arden'in. Yani benim de var ama çoğunluk Arden'in." diyor arkamdan Duru.
"Çok güzel."
"Aynen öyle." diyor Duru ve peşine ekliyor "Ay. Hadi gel gidelim artık. Eve gelince bakarsın buraya." diyerek kolumdan çekip evden çıkartıyor beni.
***
"Hadi ama Evren. Bu kadar sıkıcı olmazsın." diyor Duru gülerek. Ne olmuş yani sokağın ortasında birden bire dans etmiyorsam.
"Hey! Sokağın ortasında durup dururken dans etmemem sıkıcı olduğum anlamına gelmez."
"Evet öylesin. Ne olur yani benimle beraber dans etsen. Sana söz veriyorum çok eğleneceğiz."
"Hayır." Diyorum itiraz kabul etmeyen bir sesle.
"İyi. O zaman bende tek başıma yaparım."
"Saçmalama." Omuz silkiyor.
"Saçmalamıyorum. Sen olsan da olmasan da yapacağım. Çünkü eğlenmesini biliyorum." Telefonunu çıkarıyor. Bir süre telefonunda bir şey arıyor ve en sonunda aradığı şeyi bulup telefonunu yere bırakıyor. Saniyeler sonra ise kulağıma müzik sesi doluyor. Daha sonra ise Duru müzik ile beraber saçma hareketler yapmaya başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlıklar
Chick-LitŞimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı bilmiyorum. Kim olduğum ile ilgili bildiğim tek şey ise ismim ve bu bana hiçbir şey ifade etmiyor. H...