Dıt...Dıt...Dıt...
Sesler duyuyorum. Değişik sesler. Etrafımda insanlar konuşuyor. Bir şeyler diyorlar ama anlayamıyorum. Gözlerimi açmaya çalışıyorum ama bir türlü beceremiyorum. Sanki üzerlerinde bir tonluk yük var.
Bir ışık görüyorum. Bembeyaz. Parıl parıl parlıyor. Bana gel diyor. Yavaş yavaş bana gel. Ona yavaşça çekildiğimi hissediyorum. Elimi uzanıp dokunmaya çalışıyorum ama dokunamıyorum. Ona ulaşmaya çalıştıkça etrafım kararıyor. En sonunda kendimi bir karanlığın içinde buluyorum.
Dıt...Dıt...Dıt...
Biraz uğraşın üzerine gözlerimi açıp etrafıma bakıyorum. Bembeyaz bir odadayım. Rahatsız bir yatağın üzerinde iki büklüm olmuşum. Sağa tarafıma döndüğüm zaman adını bilmediğim aletler çıkıyor karşıma. Yan tarafında koluma bağlanmış bir serum.
Serumu kolumdan kopartıp olduğum yerde doğruluyorum. Yataktan kalkıp ağır adımlarla bu lanet hastane odasından çıkmaya çalışıyorum. Çıkamayacağımı biliyorum ama yinede denemek istiyorum. Yürürken hafifçe başım dönüyor.
Neden burada olduğumu, nasıl buraya geldiğimi bilmiyorum. Merak ediyorum ama en çok merak ettiğim şey kim olduğum. Kim olduğumu hatırlayamıyorum. Adım ne, kaç yaşındayım hiçbir fikrim yok. Öğrenmeliyim. Bana ne olduğunu öğrenmeliyim. Öğrenemezsem çıldıracağım.
Bir an önce çıkmalıyım bu odadan. Odanın duvarlarının üstüme geldiğini hissediyorum. Hastanenin iğrenç kokusu midemi bulandırıyor. Ne kadar süredir boş olduğunu bilmediğim midem sanki yarım saat önce yediğim yemekleri çıkaracakmışım gibi hazır durumda.
Sonunda kapıya gelebildiğim de birden kapı açılıyor. Elinde dosyalar olan hemşire uyanmama şaşırmış bir şekilde bana bakıyor. Sonra neden yataktan kalktığımı düşünüp konuşmaya başlıyor.
"Hanım efendi lütfen yatağınıza dönün."
"Bakın. Ben gitmeliyim. Duramam burada." Deliymişim gibi bana bakıyor hemşire. Önce derin bir nefes alıyor, sonra ise konuşuyor. "İki dakika bekleyin. Doktoru çağırayım onunla konuşun. O sırada da kontrollerinizi yaparız olur mu?"
Tamam anlamında kafamı sallıyorum. Aklımdan hemşire odadan çıkar çıkmaz gizlice kaçmak geliyor. Kesinlikle kaçmalıyım. Duramam ki burada.Gitmem gerek. Çünkü rahatsız hissediyorum. İçimde kötü bir his var. Sevemedim burayı. Korkuyorum zaten. Kim olduğumu bilmiyorum. Hatırlamıyorum. İstesem de beceremiyorum bunu. Boşlukta gibiyim.
Kaçmaya çalışıyorum buradan ama beceremiyorum. Yine. Odaya bir adam giriyor. Kim olduğunu bilmiyorum. Çok da yaşlı durmuyor. 25 yaşlarında genç bir adam. Anlına dökülen koyu kahverengi, kıvırcık saçlarına ve kumral tenine tezatlık oluşturan yeşil gözleri var. Açıkçası çıkık elmacık kemikleri adamın yakışıklı yüzünde çok güzel duruyor ve giydiği tişörtünün altından belli olan kasları ile bildiğin modelleri andırıyor. Kim bilir adam belki de model ama burada ne işi var ki?
Hafifçe bana yaklaşıyor. Suratına kondurduğu çarpık gülüşü ile bana bakıyor ve elini uzatarak konuşuyor. "Ben Arden."
"Merhaba?" dedim sorar bir biçimde. Adının Arden olduğunu öğrendiğim genç adam tam ağzını açtığı sırada kapıdan içeriye 30'lu yaşlarının başında, kısa boylu, sarı saçlı, güler yüzlü bir bayan giriyor. Üzerindeki kıyafetlere bakılırsa bu sevimli bayan benim doktorum.
"Merhaba tatlım. Ben doktorun Hilal. Burada olduğun süre zarfı boyunca seninle ben ve asistanım Damla ilgilenecek. Küçük bir trafik kazası geçirdin. Adın, yaşın veya başka hiçbir şey bilmiyoruz. Kaza geçirdiğin zaman üzerinde hiçbir şey yoktu. Ne cüzdan, ne kimlik nede başka bir şey. Aslında seni sıkmak istemiyorum ama konuşmak zorundayız. Hatırlaya bildiğin hiçbir şey var mı?Adın, yaşın, kaza, kazadan önce ne olduğu veya başka bir şey?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlıklar
ChickLitŞimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı bilmiyorum. Kim olduğum ile ilgili bildiğim tek şey ise ismim ve bu bana hiçbir şey ifade etmiyor. H...