23. Bölüm

353 58 14
                                    

Hayatın ne getireceğini bilemediğimiz gibi ne götüreceğini de bilemiyoruz. Ne zaman ne olacak, kim girecek hayatımıza veya kim çıkacak hayatımızdan belli değil. Her an beklemediğimiz şeyler yaşıyoruz. Doğrularımız yanlış, yanlışlarımız doğru çıkıyor biz ne yapacağımızı bilemiyoruz, bir bakıyoruz ki hayatımız allak bullak olmuş. Her şey mükemmel giderken tam tersine dönmüş yada her şey çok kötü giderken çok güzel bir hal almış.

Benim hayatım, anladığım kadarıyla, ilk başta normal bir şekilde ilerlerken birden bire çok kötü bir hale geliyor, daha sonrada mucizevi bir şekilde geçirdiğim trafik kazasıyla tekrar düzelmeye başlıyor. Kim tahmin eder ki hafıza kaybıyla hayatının düzeleceğini? Ben tahmin etmezdim.

Önce sevgilim tarafından kaçırılıp, daha sonra onun elinden kurtulup trafik kazası geçirerek hafızamı kaybedeceğimi, sonrada bana çarpan kişiyi seveceğimi tahmin etmezdim. Hatta biri bana bunu söylese güler ve 'aklından zoru var' herhalde derdim ama az öncede dediğim gibi her an her şey değişebilir, her an her şey olabilir. Hayatımızın sorunsuz bir şekilde olacağının garantisini kimse veremez bize.

Şimdi ise tam dedemi aramaya karar verdiğim sırada o karşıma çıkıyor. Evimin kapısını çalıyor ve 'Ben senin dedenim.' diyor bana. Siz böyle bir şey yaşasanız ne yaparsınız? Ben karşımdaki bu adamı eve alıp, salonuma sokuyorum. Şuan karşımda oturuyor ve beni izliyor.

Arden boğazını temizliyor. "Hoş geldiniz." Karşımdaki adam gülümsüyor. "Hoş bulduk evladım."

Arden yerinden kalkarak dedeme ilerliyor ve elini uzatarak konuşuyor. "Ben Arden." Yaşlı adam, Arden'in ona uzattığı eli sıkıyor. "Bende Fuat, Arden oğlum. Evren'in dedesiyim." Acıyla gülümseyerek ekliyor. "O beni hatırlamıyor ama olsun, ben hatırlıyorum onu ve onunda beni hatırlayacağını biliyorum."

"Tanıştığıma memnun oldum efendim." diyerek tekrar yanıma oturuyor. "Bende genç adam."

"Beni nasıl buldunuz Fuat Bey." diye soruyorum gayet resmi bir şekilde. Fuat Bey'in, yani dedemin, gözlerine acı doluyor. "Beril söyledi. Adresi verdi ve yaşadıklarını anlattı, Evren. Yapma böyle, benimle böyle resmi konuşma. Ben senin dedenim."

"Üzgünüm Fuat Bey. İster istemez bu şekilde konuşuyorum. Az önce annemin günlüğünü okuyordum da. İçinde ne kadar üzgün olduğu, sizi ne kadar özlediği, ölmeden önceki son birkaç gününde yanında olmanızı istediğini ama sizin onun yanında olmadığınızı, uzun bir süre önce sebepsiz yere aranızı bozduğunuz yazıyordu. Eh, durum böyle olunca size dede diyesim gelmiyor pek."

Kafasını eğerek ayaklarına bakıyor çünkü diyecek, kendini savunacak bir şeyi yok. "Evren, o günlerden mutlu değilim. Kızımdan ayrı geçirdiğim o zamanla gurur duymuyorum. Onu hayatının son günlerinde yalnız bıraktığım için övünemem, övünmem. Çok büyük bir hataydı ve ben bundan utanç duyuyorum.

Aylin senin annendi, benimde kızım. Senin onu sevdiğin kadar bende seviyorum. Canımdan bir parça o benim, benim kanımdan. Bir parçamdı o benim ve o parçam artık yok. Bir parçam eksik artık ve hep eksik kalacak.

Onun ölmeden önceki son günlerinde onun yanında olmak isterdim ama o kadar salaktım ki bir hata yaptım ve yanında olmadım, olamadım. Unu telafi etmek çok istiyorum. Şimdi elimden gelse geçmişe döner ve onu hiç bırakmazdım ama bazı hatalar geri alınamıyor. Elimi şıklattığımda zaman geri akmıyor.

Ben her gece yattığımda acı çekiyorum Evren. Evladını kaybetmek çok kötü bir şey. Hele ki onun ölmeden önceki yedi yılında yanında değilsen. Çektiğim acıyı anlayamazsın ama ben seninkini anlarım. Ben annemi de kaybettim. Annesizliği bilirim Evren. Acıtır annesizlik, içini yakar. Tam şuraya," eliyle göğsünü, tam kalbini gösteriyor. "Bir şey oturuyor ve asla kalkmıyor. Oradaki ağırlık gitmiyor, bitmiyor."

ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin