Şuan kocaman bir alışveriş merkezinin, adını unuttuğum bir mağazasındayız ve Duru tam yarım saattir bu küçücük mağazayı geziyor. Küçücük bir mağazayı yarım saattir geziyor ve hala hiçbir şey beğenemedi. Tamam alışveriş yapmak eğlenceli ama bu kadarı kesinlikle fazla. Acı çekiyorum.
"Duru. Yeter artık. Lütfen çıkalım şu mağazadan da başka bir yere gidelim. Zaten bir şey beğenmedik buradan. Hem bütün günümüzü burada geçiremeyiz." diyorum sitemle.
Sitemli sözlerimi umursamadan bakınmaya devam ediyor. Allah aşkına. Neyim ben? Korkuluk mu? "Heey! Duru. Hadi başka bir yere gidelim. Burada güzel bir şey yok."
Derin bir nefes alıyor. Derin bir nefes alıyorum. Birbirimizin gözlerinin içine bakıyoruz. Uzun bir bakışmanın sonunda pes ediyor. "Tamam. Tamam. Çıkalım. Zaten bir şey beğenememiştim."
Gülümsüyorum. Elindeki tişörtü bırakıp koluma giriyor. Çıkışa doğru yürürken gülümseyerek konuşmaya başlıyor. "Üst katta çok güzel bir mağaza var. Hadi oraya gidelim. Çok güzel şeyler bulacağımıza eminim."
****
Aradan üç saat geçtiğinde yüzlerce mağazaya girmiş, binlerce kıyafet denemiş, onlarca kıyafet ve ayakkabı almıştık. Bu bildiğin on yıllık alışveriş. Bunu Duruya söylediğimde ise bana verdiği tepki, göz devirme ve 'Saçmalama.Bunlar çok gerekli şeyler. Hem benim bunlara ihtiyacım vardı hem de sen aileni bulana kadar benim kıyafetlerimle idare edemezdin. Elbette bir şeyler alacaktık. İyi oldu.' diyerek bakınmaya devam etti.
Şimdi ise saatlerdir alışveriş yaparak harcadığımız enerjiyi alabilmek için bir şeyler yemeye gidiyoruz. Açıkçası bunun için çok mutluydum çünkü karnım zil çalıyor. Biraz daha aç kalsam şuraya bayılacağım galiba.
"Ayyy! Evren. Dur dur." diye bağırıyor Duru.
"Duru. Bağırma durdum." diyorum hızla. Herkes bize bakıyor. Ne yani hiç mi birbirlerine seslenen insan görmemişlerdi?
"Ay Evren. Şu elbiseye bak. Ne kadar güzel. Of. Bana güzel olmaz ama sana çok güzel olur. Gel hadi girelim de dene." diyerek camına yapıştığı mağazadaki elbiseyi gösteriyor. Ardından benim yanıt vermeme izin vermeden elimi tutup beni mağazanın içine çekiştiriyor. Sonra birdenbire kendimi, elimde elbiseyle kabinin içinde buluyorum.
Eğer giymezsem Duru'nun çok kötü bir şekilde intikam alacağını bildiğim için elbiseyi hızla üzerime geçiriyorum. Elbise önü kısa, arkası uzun olan elbiselerden. Bel kısmında toprak rengi bir kemeri var. Rengi ise tam olarak adlandıramadığım bir pembe ama nasıl desem aynı zamanda pembe değildi de. Biraz pudra rengini andırıyor ama bilemiyorum. Adlandıramadığım bu renkteki elbise gerçekten güzel. Her ne kadar itiraf etmek istesem de üzerimde güzel duruyor. Süt beyazı tenime yakıştı.
Aynadaki yansımama bakıyorum. Galiba kazadan sonra ilk defa alıcı gözü ile kendime bakıyorum. Bundan öncekiler hep kısa bakmalardı. Hiç kendimi incelememiştim. Şuansa bakıyorum da güzel bir kızım. Aslında o kadar ahım şahım bir güzelliğim de yok.
Süt beyazı bir tenim var. Ela gözlerim var ve gözlerimle uyumlu kızıl karışımları saçlarım var. Yaklaşık 1.760 boylarında olmalıyım ve kilomla ilgili bir tahmin yapamıyorum ama yineden çok kilolu olmamalıyım çünkü ince bir belim var. Gözlerimin altı doğru düzgün uyuyamamaktan şişmiş ve hafifçe morarmışlar ama o kadar kötü durmuyor. Yada ben kendimi kandırıyorum. Bu konuda hiçbir fikrim yok ama herhalde çok kötü olsaydı Duru yanımda dolaşmazdı. Değil mi?
Eğer bu elbiseyi iki saat önce görmüş olsaydım kesinlikle alırdım ama şimdi almam, alamam. Zaten çok şey aldılar birde bunu aldırtamam.
"Evren. Hadi çık artık kabinden de bir bakayım nasıl olmuş." diyen Duru'nun sesi beni düşüncelerimden arındırıyor. Kabinin kapısını açıp dışarı çıkıyorum. Karşımdaki bana heyecanla bakan yüze gülümsüyorum ve yavaşça etrafımda iki tur dönüyorum. Duru'nun yüzüne baktığımda memnun bir gülümseme var.
"Bayıldım. Bayıldım. Bunu kesinlikle almalıyız ve alıyoruz. Sen çıkar ben ödemeyi yapıyorum." Kasaya doğru ilerlemeye başladığında kolundan yakalayıp bana bakmasını sağlıyorum. "Duru. Ben bu elbiseyi almayacağım."
"Ney?" Şaşkınlıkla suratıma bakarken dediğimi yineliyorum. "Bu elbiseyi alma—" Sözlerimi keserek konuşuyor. "Onu anladım. Ama neden almayacaksın?Yoksa beğenmedin mi? Bence çok yakışmış."
Derin bir nefes alıyorum. "Bak Duru. Elbiseyi beğendim ama zaten çok fazla şey aldık ve daha fazlasına gerek yok."
"Daha fazla almayacağız zaten Evren. Bu son."
"Duru. Lütfen." diyorum daha fazla ısrar etmesini engellemeye çalışarak. Duru cevap vermeden bir erkek sesi duyuluyor.
"Bence bunu almalıyız." Ses çok tanıdık geliyor çıkartmaya çalışırken sesin sahibi görüş açıma giriyor.
Arden.
Burada ne işi var? "Burada ne işin var?" diye soruyorum şaşkın bir şekilde. Onun şuan işte olması gerekmiyor muydu? Hadi işte değil burada olduğumuzu nereden biliyor?
"Sizi almaya geldim ve dediğim gibi bu elbiseyi almalıyız. Yakışmış."
"Teşekkür ederim ama bunu kabul edemem. Zaten sizi çok masrafa soktum."
Derin bir nefes alıyor. "Bak Evren. Bunu daha ne kadar konuşacağız bilmiyorum ama umarım daha fazla uzamaz çünkü sıkılıyorum. Bu sana son söyleyişim." Duraksıyor. Duru'ya bakıyor bizi dinleyip dinlemediğini anlamak için ve Duru'nun kıyafetlere baktığını görüyor ama yinede duymasın diye kısık sesle devam ediyor cümlesine. "Biz seninle bir anlaşma yaptık. Birbirimize bir söz verdik ve ben sözümde dururum. Sözlerimi yerine getirmek için her şeyi yaparım. Aileni bulmamız için masraf yapmamın gerekeceğini biliyordum ve buna hazırım. Yani isteyeceğin herhangi bir şey olursa çekinmeden söyleyeceksin bana."
Onun bu çıkışına karşı sessiz kalıyorum. Bir nevi haklı. Ama sadece azıcık. "Tamam."
"İyi. Git üzerini değiştir de sonra yemek yemeye gidelim."
Bir şey demeden kabine ilerliyorum. Üzerimdekileri çıkartıp, kendi kıyafetlerimi, daha doğrusu Duru'nun kıyafetlerini, giyiyorum. Kabinden çıkar çıkmaz Arden elimdeki elbiseyi alıp kasaya ilerliyor. Bir şey demiyorum çünkü dersem öldürebilir, o yüzden Duru'nun yanına ilerliyorum. Duru koluma giriyor. "Hadi biz yemek bölümüne çıkalım. Abim gelir şimdi."
"İyi. Ne yiyoruz?"
"Ayy. Ne yesek ki? Kumpir mi yesek? Yoksa pizza mı? Ay! Bilemedim ki? Ne yiyelim."
Duru'nun bu şaşkın haline gülüyorum. "Şapşal. Neden bu kadar heyecanlandın?"
"Ay bilmiyorum. Çok acıktım galiba ben."
"Tamam. Şey yiyelim o zaman.Kumpir."
"Oluur." Diye bağırıp hızla merdivenlere yöneliyor. Kahkaha atıp onun bu heyecanlı haline gülüyorum.
Merhabaaa.Yeni bir bölümle karşınızdayım :D Umarım beğenmişsinizdir.Bölüm biraz gecikti ama affedin ^_^ Sizleri seviyorum ve bu bölümü bir tanem Eda'ya ithaf ediyorum.Bu arada Evren'in denediği elbise multimedia'da :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlıklar
ChickLitŞimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı bilmiyorum. Kim olduğum ile ilgili bildiğim tek şey ise ismim ve bu bana hiçbir şey ifade etmiyor. H...