33. Bölüm

297 44 4
                                    

Hayat çok zor, yorucu, acı vereci, yaralayıcı.

Sadece kendimiz için değil, karşımızdaki içinde. Ben... Ben ona zarar verdim, sevdiğim kişiyi yaraladım ve şuan onun sonuçlarını çekiyorum. Ona güvenmedim, onu incittim ve şimdi yalnızım. Daha önce hiç bilmediğim, daha önce hiç gelmediğim bir barda oturmuş barmenin içkimi hazırlamasını bekliyorum.

Biliyorum, acımı içkiyle unutmaya çalışmamalıyım ya da içmek zamanı geriye sarıp yaptıklarımı yok etmeyecek ama bir süreliğine unutmamı sağlayacak. Onsuz geçirdiğim günleri unutmamı sağlayacak, kafam iyi olacak ve ben onu göreceğim. Onun hayalini göreceğim, yanıma gelecek, ben özür dileyeceği o da bana içtiğim için kızıp ardından da affedecek ama sadece hayalimde. Gerçekte olmayacağını biliyorum. Beni gerçekte böyle görse büyük ihtimalle içtiğimi görüp bana kızar.

"Al bakalım viskini." diyerek içkimi önüme koyuyor barmen. Gözlerimi önümden kaldırıp barmeni inceliyorum. Daha on sekizini yeni doldurduğu belli. Bebek yüzlü bir çocuk fakat kim bilir neden burada çalışıyor? Bilmiyorum. Normalde olsa öğrenirdim ama bu sefer öğrenmek istemiyorum. Bu sefer sadece içmek istiyorum.

Önümdeki bardağı alarak kafama dikiyorum. Bir dikişte bitirdiğim içki boğazımı yakarken bardağını sertçe masaya bırakarak konuşuyorum. "Bir tane daha." Genç barmen kafasını sallayarak önümdeki bardağı alıyor ve tekrar dolduruyor. Doldurulup önüme bırakılan bardağa bakarken onu düşünüyorum.

Evren'imi.

İki haftadır uzaktan seyrettiğim sevgilimi. Ah, aslında hala sevgilim mi onu bile bilmiyorum. Ama o beni bırakmaz, yapmaz. Hata yaptığımı biliyorum fakat onu üzmek, canını yakmak istemedim. Beni affetmeli, ona kendimi affettireceğim.

Önümde dolu duran bardağı tekrar kafama dikerek boşalmasını sağlıyorum. "Barmen, artık adın her ne ise, bu bardak bittikçe doldur." Barmen kafasını sallarken bardağımı tekrar dolduruyor.

Bardağı işaret ve baş parmağımın arasına alarak yavaş bir biçimde sallıyorum. Boş olan kolumu kaldırarak tezgaha artık adına her ne deniliyorsa, yerleştirirken elimi de kafama yaslıyorum.

Elimdeki bardağa bakarken tekrar onu düşünüyorum. Onu uzaktan uzaktan izlediğim iki haftayı düşünüyorum. Evden ayrılalı iki hafta oldu ve ben onu her gün izliyorum uzaktan. Bazı günler bir saat, bazı günler iki ve eğer o gün şanssız günümdeysem sadece yarım saat. Onun Kuzenleri ile geçirdiği mutlu anları izliyorum, Ateş ile geçirdiği saatleri görüyorum ve her seferinde içimde ağlama istediği oluşuyor. Erkek olduğumu bir kenara bırakarak ağlamak istiyorum. Erkekler ağlamaz diye bir şey yok, ağlar, hem de öyle bir ağlar ki...

Sonra Duru ile olan konuşmalarını duyuyorum, bazen benden bahsediyorlar ama kısa sürüyor. Duru'ya benimle ilgili sorular sorduğunu anlıyorum ama çok konuşmadan değiştiriyor konuyu. Onu aramak istiyorum fakat ters teper diye korkuyorum. Korkmamam gerek, güçlü olmam gerek ama olamıyorum. Konu o olduğunda nevrim dönüyor, dünyam duruyor ve her şey birbirine giriyor. Doğru düşünemiyorum. Zihnim bulanıyor, her şey bir anda o oluyor. Daha önce hiç böyle olmamıştı, hiç kimse onun gibi olamamıştı. Onda bir şey var, ona her an daha fazla aşık olmamı sağlayan bir şey var ve ben ne olduğunu bilmiyorum.

Onu herkesten, her şeyden kıskanmamı sağlayan bir şey var içimde. Onu almak kalbimdeki en özel yere koymak, oraya saklamak istiyorum. Kimse bulamasın, kimse görmesin, sadece ben seveyim onu istiyorum ama onu sonsuza dek orada tutamayacağımı biliyorum. Bana kalsa ölene kadar orada dursun, sorun yok ama ya o kalmak istemezse?

Arden.

Kendine gel. Sen ne zaman bu kadar güvensiz oldun? Onunla tanıştığımdan beri. Sen ne zaman birine sırılsıklam aşık oldun? Onun gözlerine ilk defa baktığımda. Ne zamanda beri bu kadar kıskanç oldun? Ona aşık olduğumu fark ettiğim ilk andan beri.

ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin