Üç gündür Hakan'dan mesaj ve Ardenden de iyileşmesini bekliyorum. Hayatım resmen bir şeyleri beklemekle geçiyor. Yorucu, beklemek çok yorucu... Özellikle merak ettiğin bir şeyi bekliyorsan daha da yorucu... Hakan'ın bana diyeceği, anlatacağı şeyi çok merak ediyorum.
Ona inanmalı mıyım? Güvenmeli miyim? Bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum. Bir süredir hiçbir şeyde emin değilim. Ay, yeter! Bıktım valla. Atacağım kendimi bir yerden kurtulacağım ama arkamdan üzülecekler var, üzülsünler istemiyorum. Sırf onları düşündüğümden yapmıyorum.
Neyse, zaten eğer Hakan yalan söylüyorsa her şekilde öleceğim. Büyük ihtimalle beni yakaladıklarında kaçtığım için öldürecekler ama olsun ondan da kurtuluruz. Artık hazırlıklıyım, benimle olan insanlar var. Bu sefer kolay değil, bu sefer bana zarar veremez, bu sefer onun nasıl biri olduğunu biliyorum.
Kimden : 05** *** ****
Evren, ben Hakan. Bir saat sonra ***** adreste seni bekliyor olacağım. Çok vaktimiz yok, hızlıca gel. Ayrıca tek gel.
Mesajı okuduktan sonra hızlıca üzerime bir şeyler geçiriyorum, ardından da evden çıkarak kapıyı kilitliyorum. Evde kimse yok sonuçta.
Gidebildiğim kadar hızlı bir şekilde Hakan'ın verdiği adrese geldiğimde daha buluşmaya on beş dakika olduğunu görüyorum ve bende etrafta dolaşmaya başlıyorum. Gezinirken ilerideki bir bankta oturmakta olan Hakan'ı gördüğümde temkinli adımlarla yanına gitmeye başlıyorum fakat bir tuzak olup olmadığını anlamak için şöyle bir göz gezdiriyorum etrafta. Tehlikeli kimsenin olmadığına inandığım anda adımlarımı hızlandırarak Hakan'ın yanına gidiyorum. Hakan'ın yanındaki boş yere oturduğumda güneş gözlüğümü çıkartarak ona bakıyorum. "Evet, dökül." Oturduğu yerde bana dönüyor.
"Bak Evren, çok zamanımız yok. Ateş'in adamları beni arıyor o yüzden çabuk çabuk anlatacağım, hemen anlamaya bak." Kafamı sallayarak onaylıyorum.
"Ateş hafıza kaybı geçirdiğini, her şeyi biliyor. Ah! Aslında o çok yakınında, uzun zamandır burnunun dibinde fakat doğru zamanı bekliyor." Yutkunuyor. "Evren, aynı şeyleri tekrar yaşamanı istemiyorum. Şuan burada olup sana her şeyi anlatarak ölüm fermanımı imzalıyorum ama artık çok geç. Az kaldı Evren, seni tekrar almasına az kaldı."
Sözünü kesiyorum. "Beni alamaz, bu sefer hazırlıklıyım."
"Değilsin Evren. Hiçbir şey bilmiyorsun, çok uzun zamandır burnunun dibinde ama sen saf gibi ona inanıyorsun. En başından beri yanındaydı, gerçekler gözlerinin önündeydi ama sen inanmak istemedin."
"Neyden bahsediyorsun? Daha açıklayıcı konuş."
Derin bir nefes alıyor. "Evren, Ateş harekete geçecek. Birkaç gün içinde seni tekrar alacak, kaçman gerek."
"Hiçbir yere gitmeyeceğim, kolaysa yine kaçırsın. Bu sefer yalnız değilim. Arden var, Duru var, Atakan ve Naz var, dedem var, ha birde Ateş var."
Hızla kafasını iki yana sallıyor. "Hayır, Ateş yok. Tanrım, ona cidden inanmışsın! O inandığın, güvendiğin, sana geçmişinde yardımcı olan Ateş, seni kaçıran kişi. Seni iki tane Ateş'in var olduğuna inandırdı."
İnanmıyorum, inkar ediyorum, kabul edemiyorum. Bu kadar saf olamam. "Hayır, hayır, saçmalama."
"İstediğin kadar inkar et demek isterdim ama hemen kabullensen iyi olur çünkü zamanımız kısıtlı."
Nefes almakta zorluk çekiyorum. "Ben... Ben..." Gözleri arkamda bir yere takılı kalıyor. Birkaç saniye nefes almıyor, ağzı şaşkınlı açılıyor. Ardından hızla yakalıyor kolumu ve bir anda kalkıp, beni çekiştire çekiştire koşmaya başlıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlıklar
ChickLitŞimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı bilmiyorum. Kim olduğum ile ilgili bildiğim tek şey ise ismim ve bu bana hiçbir şey ifade etmiyor. H...