22. Bölüm

378 68 24
                                    

"Arden," diye mırıldanıyorum kollarının arasında. Kollarını belime dolamış, yanağını kafama yaslamış bir şekilde 'efendim' dercesine mırıldanıyor.

"Hiç aşık oldun mu?" diye soruyorum tek nefeste. Sorum üzerine duraksıyor ve ben bir süre nefes almadan durduğunu hissediyorum. Tekrar nefes aldığında belimdeki elleri biraz sıkılaşıyor, kalbi normalden az ama çok az daha hızlı atıyor. Bilemiyorum, emin olamıyorum bu konuda çünkü çok belirsiz, kim bilir belki de tamamen benim hayal gücümdür.

"Ben," derin bir nefes çekiyor. "Oldum mu, olmadım mı bilmiyorum. Aslında biliyorum ama emin değilim. Kabullenemiyorum galiba." Tekrar duraksıyor. "Olmuş olmalıyım." Sertçe yutkunuyor. "Oldum galiba ama aşk denilemez. Daha çok yeni, aşık olacak kadar zaman geçmedi. Ben bile yeni yeni fark ediyorken ona aşk demek yanlış bence."

Midemin ezildiğini, içime öküz oturduğunu hissediyorum. Canım acıyor ve ağlama isteğiyle dolup taşıyorum. Sevmek böyle bir şey mi? Acı çekmek midir sevmek? Sevgi bu mu? Hep acı mı çekersin sevgi de, hep üzülür müsün? Hiç mi mutlu olmazsın?

Olursun herhalde. Eğer o da seni seviyorsa mutlu olursun yada o mutlu olduğu için mutlu olursun. Sevmek bu değil mi? Eğer buysa; o başkasını severken, o başkasıyla mutluyken o mutlu diye mutlu olmaksa olurum. O mutlu diye mutlu olurum, üzüldüğümü belli etmem ona ama geceleri kafamı yastığıma koyduğumda ağlarım. Acılara ağlarım, onun bensiz mutluluğuna ağlarım ama bir yandan da mutlu diye sevinirim ben.

"Neden sordun?"

Gözlerimi yumuyorum. "Sadece merak." Havayı içime çekerek oksijenin akciğerlerime girip oradan da vücudumun diğer bölümlerinde dolaşmasına izin veriyorum. "Yani, sevdiğin kişiyle beraber misin? Tabi ki berabersindir ama bir sorayım dedim." Yutkunuyorum ve içim acırken ekliyorum. "Bizi tanıştırmayacak mısın?"

Ağzından 'hah' sesinin çıktığını duyuyorum. "Hayır, tanıştıramam çünkü onu sevdiğimi bilmiyor, ona karşı olan hislerimi bilmiyor, o kadar salak ki anlamıyor. Gözlerine bakıyorum, gözlerimle anlatmaya çalışıyorum ama anlamıyor. Bazen nasıl anlamadığını merak ediyorum ama sonra bunları anlamayacak kadar saf, temiz kalpli olduğunu hatırlatıyorum kendime. Sonra beni sadece yakın arkadaşı olarak gördüğü aklıma geliyor." Sözleri bittiğinde gülümsüyor ve benim dudaklarım arasından bir kahkaha çıkıyor. Sinirle gülüyorum.

"Saçmalıyorsun, seni nasıl fark etmez. Cidden salak olmalı." Benim olmasını istediğim şeye sahip bir kız ve bunun farkında değil. "Kesinlikle salak güzelim, kesinlikle." Bana güzelim demesine sevinsem mi yoksa başka birini sevdiği için üzülsem mi bilemiyorum ama 'bardağın dolu tarafına bakın' lafına uyarak bana güzelim dediği için seviniyorum ve Arden'e dediği lafa uygun güzel bir gülümseme bahşediyorum.

Bir-iki dakika daha sessiz bir şekilde Arden'in kollarının arasında kaldıktan sonra istemeye istemeye çıkıyorum kollarının arasından. Yataktan kalkıyorum ve kafamı aşağıya eğip, gözlerimi ayaklarıma dikerek konuşuyorum. "Şey, ben annemin günlüğünü okumalıyım biraz. Yani geçmişimi öğrenmek istiyorsam, ki istiyorum, onu okumam gerek."

Kafamı kaldırdığımda ellerini iki yanına koymuş, onlardan destek alarak yatakta durduğunu ve bana anlayışla gülümsediğini görüyorum. Yatağımdan kalkarak önümde dikiliyor ve tek elini yanağımı koyuyor. "Tamam. Ben kütüphanede olacağım. Bir istediğin olursa veya başka bir şey olursa bana haber verirsin." dedikten sonra kafasını kafama yaklaştırıyor ve kalp atışlarım hızlanıyor. Dudakları yanağıma değdiği zaman heyecandan öldüğümü hissediyorum ve o benim hissettiklerimden habersizce yanağıma bir öpücük kondurarak benden uzaklaşıyor.

Kendime geldiğimde Arden'i odada göremiyorum ve bende odamda bulunan çalışma masasına ilerliyorum. İkinci çekmeceyi açarak, çekmecenin en arkasına koyduğum annemin günlüğünü alıyorum ve camın önündeki pofuduk koltuğa geçip oturuyorum.

ÇığlıklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin