Ne hissediyorum, ne yapıyorum? Hiçbir fikrim yok. Gerçekten ondan hoşlanıyor muyum? Galiba. Bundan sonra ne yapacağım? Bilmiyorum. Onun yüzüne bakabilecek miyim? Ah, hiç sanmıyorum. Utanırım ben, kızarırım ona bakarken, belli ederim, kalp atışlarımı duyar hem. Kalp atışlarımı duymasa gözlerimden anlar.
Anlamamalı. Anlarsa kalamam burada, gitmem gerekir ve ben gitmek istemiyorum. Onları bırakmak istemiyorum, onu bırakmak istemiyorum. Hem öğrenirse ne tepki verir? İstemez ki beni, benimle beraber olmak istemez çünkü beni kardeşi gibi görüyor.
Şimdi anlıyorum. Beni Duru gibi gördüğünü söylediğinde kalbimin acıma nedenini şimdi anlıyorum. Onun beni kardeşi gibi gördüğünü düşündüğümde o yüzden mideme yumruk yemiş gibi oluyorum, o yüzden sanki yüz kişiden dayak yemiş gibi hissediyorum. Bu his geçer mi? Alışır mıyım bir süre sonra, bilmiyorum. Bildiğim tek şey Arden'in beni bıraktığı şezlongda, kollarım belime sarılı, derin düşüncelerin altında uyuya kaldığım.
Belimin ve bacaklarımın altına sarılmış bir kol hissediyorum ve beni yattığım yerden kaldıran kişiye doluyorum kollarımı. Onun sıcaklığını hissetmeye çalışıyorum ve biraz daha sokuluyorum ona. Burnuma tanıdık bir koku doluyor, tanıdığım ama uyku sersemliğinden tanıyamadığım. "Ah Evren, ah. Neden orada uyursun ki?" diye mırıldanıyor Arden.
Onun sıcaklığına biraz daha sokularak aralıyorum gözlerimi. Konuşmak için ağzımı açıyorum ama o kadar kuru ki konuşamıyorum, bende ağzımı geri kapatarak ona daha da yapışıyorum. Birkaç saniye sonra içeri giriyoruz ve soğuk bedenim evin sıcaklığıyla karşılaşıyor. Ürperiyorum bir an ve Arden'e daha sıkı sarılıyorum, onunda beni tutan kollarının sıkılaştığını hissediyorum.
Sessiz bir şekilde çıkıyoruz merdivenlerden ve ayağıyla odamın kapısını açıyor. Beni sıkıca tutarken sırtıyla ışığı açıyor. Birden gözüme dolan ışıkla gözlerimi kısıyorum, bu sırada da Arden beni yatağa bırakıyor. Yerimden doğrularak komodinde duran şişeyi alıyorum ve içiyorum. Su boğazımdan aşağıya doğru kayarken rahatladığımı hissediyorum.
Şişeyi ağzımdan çekerken Arden'in odadan çıkmakta olduğunu görüyorum. "Arden." Fısıltı şeklinde çıkan sesimi duymasına şaşırıyorum çünkü ben bile zar zor sesimi duyuyorum. "Efendim." diyerek yaklaşıyor yanıma.
Gözlerimi kırpıştırıyorum ve masum bir şekilde soruyorum. "Beni affeder misin?" Yatağıma oturuyor ve yüzüme bakıyor. Birkaç dakika ikimizde sessizce birbirimize bakıyorum. "Affederim." diye cevap veriyor bana. Mutlulukla doluyor içim, kalbim bedenime sığmıyor, mutluluktan patlayacakmış gibi hissediyorum.
Gülümsüyorum ve "Teşekkür ederim." diye fısıldıyorum. O da gülümsüyor bana ve oturduğu yerden kalkarak dibime giriyor. Kalp atışlarım hızlanıyor, ellerim terliyor. Yüzünü kafama yaklaştırarak saçlarıma minik bir buse konduruyor, daha sonrada beni yatağa tekrar yatırıp konuşuyor. "Hadi yat güzelim, yat ve güzelce uyu."
Arkasını dönüp odadan çıktığında ben burada, yüzümde bir gülümsemeyle bırakıyor. Bende yüzümdeki gülümsemeyle, içimdeki mutlulukla kendimi uykunuz kollarına bırakıyorum.
*****
Sabah kuşların cıvıldamasıyla uyandığımda gülümseyerek başlıyorum güne. Uzan zamandır ilk defa mutlu uyanıyorum bir sabaha. Dans ede ede kalkıyorum yataktan ve yine dans ede ede gidiyorum banyoya. Elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi fırçaladıktan sonra şarkı söyleyerek iniyorum aşağıya. Mutfaktan çok güzel kokular geliyor burnuma ve mutfakta beni şöyle bir manzara karşılıyor.
Kahvaltı hazırlayan bir Arden, masada onu gülerek izleyip bir yandan da emirler yağdıran bir Duru.
O kadar sevimli bir manzara ki... Ama bu sevimli manzara bana çok çok eski bir anıyı hatırlatıyor. Hatırlamaktan mutluluk duyacağım bir anıyı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çığlıklar
ChickLitŞimdi hiç bilmediğim bir yerde, doğru düzgün tanımadığım insanlara muhtacım. Ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Ailemi nerede ve nasıl bulacağımı bilmiyorum. Kim olduğum ile ilgili bildiğim tek şey ise ismim ve bu bana hiçbir şey ifade etmiyor. H...