69

2.9K 257 44
                                    

2 ay sonra..

Zamanın su gibi akıp gitmesi iyi bir şey değildi. Her ne kadar güzel geçmiş olsa da.. Mart ayı da bitmişti. Ve ben Ali'nin üniversite sınavı ne kadar yaklaşsa o kadar geriliyordum. 1 aydır ona İngiltere'den bulduğum 2 üniversiteyi övüyordum. Veterinerlik için en iyi eğitimi veren üniversitelerdi. Cerrahi ve bilimsel yönden çok gelişmiş ve çok donanımlılardı. Ali'nin sırf benden ayrılmamak için kendini buraya hapsetmesini istemiyordum. İleri de hedeflerinden vazgeçtiği pişmanlığı olmak istemiyordum. Tabi bir yandan da üzülüyordum ama ileri de mutlu olmamızdan daha önemli değildi. Ali ise en fazla İstanbul'a gideceğini söyleyip duruyordu.

Ayrı kalma korkumuz dışında her şey yolundaydı ama. Havalar ısınmıştı. Artık kar yağmıyordu. İkinci dönem okul çok eğlenceli başlamıştı. Ahmet, Pınar ve Tuğberk'le de kavuşmuş gibi olmuştuk. Antrenmanlarda, okul çıkışlarında, hatta ders çalışmaya ara verdiğimiz hafta sonlarında bile yan yanaydık.

Kuzey ve Meriç düzenli olarak kütüphaneye ders çalışmaya gidiyorlardı. Bazen biz onlara eşlik ediyorduk bazen de Egemen ve Sera. Egemen ve Sera demişken.. Onlar da hâlâ ara ara didişmelerine rağmen çok iyi olmuşlardı. Utangaçlıkları ve didişmeleri onların birbirlerine daha yeni yeni aşkım demelerine sebep olmuştu ama hallerinden memnunlardı.

Ufaklık ise benim gözümde kocaman olmuştu. O kadar sevimliydi ki. Onunla oynarken kendimi kaybediyordum resmen. Bana çok alışmıştı. Hatta Kuzey ne zaman buluşsak köpeğimin bana aşık olduğunu söylüyordu. Ara sıra hep beraber Pars ve Ufaklık'ı da alıp sahile gidiyor deli gibi eğleniyorduk.

Emre'yle ara ara mesajlaşıyor bazen de görüntülü konuşuyorduk. Ali'nin bu konudaki tavrı değişmişti. Hâlâ tam anlamıyla Emre'ye ısınamamıştı ama arkadaşlığımıza saygı duyuyordu. Yani en azından ters bir tepki vermiyordu.

Piyano kursumsa.. Kurs çok iyi gidiyordu. Bu kadar geç keşfettiğime üzülüyordum. Hocamla çok iyi anlaşıyordum. Her gece bir basketbol bir solo piyano videosu izlemeden uyumuyordum.

Tek bir sorun vardı.. Selim, ikinci dönem başladıktan 1 hafta sonra piyano kursuma başlamıştı.

Şimdiye kadar bir sıkıntı çıkmamış olsa da, her an bir şey yapacakmış gibi olan bakışları, başta beni, sonra da bizimkilerin hepsini geriyordu. Sude'den kurtulmuştuk ama Selim o büyük kavgadan beri sesini çıkarmasa da hayatımızdaydı. Ali'yle aynı sınıfta.. Benimle aynı kursta.. Hepimizle aynı okuldaydı işte.. Ve ben bir olay çıkmasından deli gibi korkuyordum. Çünkü Selim'e benimle konuştuğu ilk günden beri hiç güvenmiyordum. En az Sude kadar hastalıklı geliyordu gözüme.

Her şeyi aklımızdan sildiğimiz bir sabahtaydık şimdi. 2 aylık yoğun geçen tempomuzun üzerine, Ali beni kahvaltıya gitmek için arabasıyla almaya geliyordu. Saat 11'i gösteriyordu ve hafta sonundaydık. 2 gün sonra Türkiye Şampiyonası'na gideceğimizi bile aklımızdan çıkarıp doğum gününden beri ilk kez baş başa takılacaktık.

Evden çıkacakken aklıma gelen doğum günüyle deli gibi gülümsemeye başlamıştım..

🏀🏀🏀

''Bakalım bugün nasıl bir iddiaya gireceğiz..'' dedim Ali'nin sağında otururken. Arabayı dikkatli ama hızlı sürüyordu. Bu da ayrı bir heyecan sebebiydi benim için. O da uzun süre sonra baş başa kalacağımız için mutlu görünüyordu. Maç telaşına girmeden vakit geçirebilecek olmak bize iyi gelecekti. Kaşlarını kaldırarak bilmem der gibi gülümsedi.

Önce kahvaltı edecektik. Sonra Ali'nin nasıl ayarladığını bilmediğim bir salona gidip baş başa basketbol oynayacaktık. O mezun olmadan önce oynayacağımız son oyuna da hazırlık yapıyorduk. Onu, o mezun olmadan yenmem gereken bir maç vardı. Sonrasınaysa sonra bakacaktık.

Son OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin