Medya: Murat Bulut (İrem Elis'in babası)🏀🏀🏀
Kızılcık: Heyecanlı mısın?
Ben: 50. kez söylüyorum Meriç değilim
Kızılcık: En azından biraz meraklı olamaz mısın?
Ben: Yeni okulum nasıl acaba öğrenciler çok şımarık mı acaba hemen basketbol oynar mıyım acaba çatlıyorum..
Kızılcık: Oha ciddi misin İrem?
Ben: Tabi ki
Kızılcık yazıyor..
Ben: HAYIR
Kızılcık : Of İrem off. Sabah 7 çeyrekte kapınızdayım ayıq ol piliis
O günden beri Meriç'le her gün buluşmuş, gezmiş, dertleşmiş, iyice kaynaşmıştık. Hatta babamın pabucu bir ara dama atılmıştı. Buna üzülür sanmıştım ama benim adıma çok sevindiğini söylüyordu. Bazı akşamlar maç yapıyorduk zaten, arayı kapatmaya çalışıyorduk oynarken.
Bizim yakışıklı koca adam, babaannemin ayarladığı iş görüşmesi başarılı geçmiş ve Bursa'nın büyük bir inşaat şirketinde işe başlamıştı. Sabahtan akşama kadar işte olduğundan akşamları onu yormadan takılabildiğimiz kadar takılıyorduk.
Emre'nin profiline de hikayelerine de bakmıyordum. Zaten Meriç'leyken pek aklıma gelmiyordu. Kız bir gün fotoğraf çekilmeye bir yerlere götürüyordu, bir gün ona zorla basketbol öğretmemi istiyordu -ama umutsuz vakaydı- bir gün babaannemle muhabbete geliyordu.
Ben onun anneannesiyle tanışmaya gitmiştim. Dünya tatlısı göçmen bir kadındı. Hatta bir gün babaannem, ben, Meriç ve anneannesi hep beraber kahve içip dedikodu yapmıştık. Saçma ama çok güzel bir gündü. Böylece düşünmek için çok vaktim kalmıyordu. Bu da Meriç'i iyice sevmeme hatta bu zamana kadar neden yakın olmadığımızı sorgulamama sebep oluyordu.
Sonunda da malum güne gelmiştik işte.. Yarın okul başlıyordu. Heyecanlı mıydım? Hayır. Ama Meriç'e söylediğim kadar da meraksız değildim. Okulun basket takımını merak ediyordum. Benden daha iyiler var mıydı? Maçlar nasıl olacaktı? Eski okulumla maç yapar mıydım mesela? Spor salonu nasıldı? İstediğim kadar çalışabilir miydim? Bunları merak ediyordum işte.
Meriç'e bir şey yazmadan telefonumu komodinin üzerine bıraktım. 7 çeyrekte kapıda olma meselesini şimdilik takmamıştım. İlk gün olduğu için ilk ve son kez bu kadar erken gidebilirdik. Zaten bizi babam bırakacaktı. Önceki gün aldığımız formama göz ucuyla baktıktan sonra gözlerimi kapadım.
🏀🏀🏀
''Dikkatli sür yakışıklı.''
Babamı öpüp arabadan indiğimizde Meriç'le okulun kapısında dikildik bir süre. ''Güzelmiş..'' diyerek ilerlediğimde Meriç hayal kırıklığına uğramıştı.
''Ya İrem ruhsuz musun sadece güzel miymiş?''
Hala daha okulun giriş kapısındayken Meriç'e gözlerimi devirerek baktım. Ne diyecektim başka acaba? Büyük bahçesi olan güzel mimarili klasik özel bir okuldu işte.
''Besmeleyle gireyim mi?'' diyerek kahkaha attım benden beklenmeyecek bir şekilde. Meriç'in bozulmasını bekledim ama o da kahkahama eşlik etti. Sonra da koluma girip beni çekiştirerek içeri sürükledi.
İlk günlerden nefret ederdim. Herkesin 5 dakika sonra unutacağı isimlerini filan söylerdi yeniler. Zaten zamanla herkes herkesi tanıyacaktı ne gereksiz bir uygulamaydı bu. Benimle beraber iki kişi daha yeniydi. Kısa sürmüştü tanışma olayı sonrasında da hoca gidişatın nasıl olacağını anlatmıştı biraz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Oyun
Novela Juvenil"Sen.. sen bana verilmiş en güzel hediyesin Elis.." demişti çocuk. Kızın da gözleri dolmuştu şimdi. Öksürmeye başlamıştı hastalığının verdiği dürtüyle. Çocuk ona telaşlı gözlerle bakarken toparlandı. "Seni çok seviyorum.." dedi Elis, çocuğun yanağı...