Bölüm 27

2.2K 104 7
                                    


-Eve gidiyorsun.

-Hayır, anladın mı sende benimle gelirsen ancak eve dönerim. Yoksa cesedimi çiğnemen gerekecek.

Genç adamın bağırması ile Nazarin'in ensindeki tüyler havalanmıştı. Adamın gözleri kızgınlıktan koyulaşmıştı.

-Hayır, Binbaşım ölmeye ve öldürmeye hazırım. Arz ederim.

Topuk selamı verdi Gözleri doldu genç kadının ama ağlamıyordu.

-Asker! Geri döneceksin.

Nazarin, tekrar nizami selam verdi.

-Ben hazırım ölmeye öldürmeye. Arz ederim efendim.

-Anlamıyor musun aşkım müsait değilsin. Karnında bebeğimiz operasyona katılmana engel. Senin ölmeni istemiyorum.

Sarp'ın sesi yumuşadı, yüzü yumuşadı. Etrafındakilere aldırmadan genç kadını kollarının arasına aldı. Sarıldı.

-Gelemezsin aşkım. Bu sefer olmaz.

-Sarp ne olur izin ver. Eğer gidersen yemin ediyorum şayet dönebilirsen beni ve bebeğimizi hayatında göremeyeceksin. Yok olurum. Bu tehdit değil. Gitme. Ya da beni de al takıma. Kendimi ve bebeği korurum.

-Olmaz.

Eli ile soğumuş yanaklarını okşadı.

-Bu sefer olmaz. Ve kadınım verilmiş sözlerimiz var. Evimizde olacaksın. Aklım bir de sende kalmasın.

-Bırak yeminim var durduramazsın.

Sarp genç kadının hırsla dudaklarında öpmeye başladı. Etrafta sadece kuru soğuğun sesi vardı.

-Üzgünüm yapacaklarım için aşkım. Görüşünceye kadar.

-Hayır.

Sarp genç kadını geri savurdu. Ve olanca gücü ile suratına tokat attı. Nazarin beklemediği saldırı karşısında hazırlıksız yakalanmıştı. Önce yerinde sallandı. Gözleri karardı ve genç adamın kolları arasına yığıldı. Sarp kollarının arasındaki kadının yanağını okşadı.

-Affet!

Kucağına aldı hızla araca taşıdı.

-Gözleriniz üzerinde olsun.

-Emredersiniz efendim.

Araç uzaklaşırken Sarp sessizce elinden giden mutluluğuna baktı. Operasyon zorluklarla doluydu. Beklide haklıydı Nazarin. Dönemeyebilirlerdi. Gerçi genç kadının ve ailesinin hayatı tamamen güvence altına alınmıştı. İçi rahat uçağa bindi. Vatan her şeyden önce geliyordu. Anadan, çocuktan ve kalbini bıraktığı yardan. Belki az önceki davranışı yüzünden sevdiği kadın tarafından hiç affedilmeyecekti. Ama onu riske atamazdı.

Nazarin, gözlerini açtığında evdeydi. Yatağının yanında Sarp'ın annesi oturuyordu. Yaşlı kadın Nazarin'in uyandığını görünce saçlarını okşamaya başladı.

-Yavrum nasılsın?
Nazarin, yataktan doğrulup kadına sarıldı. Kollarının arasında ağlamaya başladı.

-Operasyon tehlikeli efendim. Durduramadım.

-Ah kızım. O kimseyi dinlemez.

-Çok korkuyorum.

-Ben de canım. Ama...

Dedi Yaşlı kadın sesini neşeli çıkartarak. Önce kendi gözlerini sonra kolları arasındaki kadının sildi.

-Muhakkak ilk fırsatta arar. Kim bilir belki bu akşam.

-Gerçekten mi?

Gözleri parladı.

-Hadi çabuk aşağı kata inelim.

Saçmalamıştı o an

-Telefonun yanında. Sabit telefonda başucunda. Korkma her zaman sağ gelmiştir.

-Gelir değil mi?

-Deli kız. Kalk ta üzerini giyin Torunum açlıktan ölecek.

Yaşlı kadın kapıya doğru yürürken buruk kahkaha attı.

-Sıcak çay hazır. Gel de taze yaptığım kekten ye bakalım.

-Tamam.

İstemeye- istemeye giyindi Cep telefonunu yanına aldı. Saatler sinir bozucuydu arayan yoktu. Üs gizli tutuluyordu. Bir hafta boyunca telefonun başından ayrılmadı. Televizyondaki hiçbir haberi kaçırmıyordu. Belki, bir haber. Ama hiçbir zaman böyle haberler deşifre edilmezdi. Sürekli idman yapıyordu. Doktoru hareketleri kesmesini söylemişti. Yalnızca çok zorlandığı hareketleri yapmıyordu. Lara hafta sonları neşe kaynağıydı. Küçük kız babasını durumunda habersiz genç kadını eğlendiriyordu. Fikret'i arıyordu O da pek bir şey bilmiyordu.

Altıncı ayını doldurmuştu. Hala haber olmadığı gibi tek bir telefon dahi gelmemişti. Ne ölü, ne diri hiçbir bilgi yoktu. Fikret'te aynı durumdaydı. Sır olmuşlardı. Genelkurmaydaki güvenilir dostlarına ulaşabilmişti. Ancak aralarındaki beraberliği bildiklerinden sanki bilgi saklıyor olabilecekleri şüphesi galip, geliyordu. Bebek zaman –zaman sıkıştırıyordu. Hala hafiye gibi önemli yerdeki tanıdıklarından takımın akıbetini öğrenmeye çalışıyordu. Hiç mutlu değildi. Melda ara sıra ziyaretlerine geliyordu. O da olmasa koca evde patlayacaklardı. Kötü bir şeyler olduğu aşikârdı ve kendisinden saklanıyordu. Sarp'ın annesi bile konuşmamak için yanında durmuyordu. Pencerenin önüne gitti. Hala koşup zıplayabilirdi. Bebeği hiç zorluk vermiyordu. Dışarıdaki kar diz boyuydu. Bu şartlarda ne çok çatışmalara katılmıştı. Hava şartları vız gelirdi. Bebeği karnında olmasa çoktan Iraktaydı ama karnını okşadı.

-Bebeğim hiç fazla değilsin, ama biliyorum baban yaşıyor. Bilmem hangi mağaradadır şimdi. Kurtarabilirim. Bir an önce dünyaya gelebilir misin? Gitmem lazım.

Gözyaşları karnına akıyordu. Bebeği annesinin acısını duymuş gibi karnında hareketlendi. Ne hareket. Sanki bebeği ters dönmüştü.

-Yavrum sen de mi sıkıldın?

Bebek içinde kıpır- kıpırdı gerçi rahatsızlık vermiyordu.

Sarp'ın gittiğini bebekleri bile hissetmişti. Her gün babası bebeğini sever okşar onu çok sevdiğini anlatırdı. Cinsiyetini öğrenmek her nedense istemediler. Gelişi sürpriz olsun istemişlerdi. Gün içinde gelen maillerine baktı. Yeniden Fikret'i aradı.

-O... Kardaş hayrola.

-Kes Fikret.

-Çok sinirlisin ya.

Aslında onun da sesi her nedense gergin gelmişti.

-Sen!

Kükredi sinirle

-Ne yapmışım gene? Kızım sen kesinlikle zır zır delisin. Biliyorsun değil mi? Hamilelik hiç yaramamış sana.

-Sen başına ne geldiğini biliyorsun?

-Kimin?

Hala anlamamazlıktan geliyordu alçak.

-Fik--ret!

SON TANGO +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin