34. Bölüm

230 23 4
                                    

Hülagü, kapıyı açmak için anahtarını çıkardı ve karşısına geçip gülümseyen Dokuz'un vücuduna baktı ve ardından "bilerek yapıyorsun değil mi?" diye sordu. Dokuz "neyi?" diye sorarken dudaklarına yapıştı. Boşta kalan elini kalçasına attı ve anahtarı deliğe soktu. Alt dudağını bir süre emdi ve ardından kendisine çekip bıraktı. Dokuz'un gözlerinin içine baktı.

"Sana her zaman hayran kalayım ve sana her zaman sahip olmak isteyeyim diye yapıyorsun."

Dokuz, başını iki yana salladı ve "hayır."  dedikten sonra alt dudağını ısırdı ve diliyle ıslattı. 

"Bana her zaman sahip olmanı istediğim için yapıyorum." 

Hülagü, "o zaman olacağım." dedi ve Dokuz'un dudaklarına yapıştı. Kapıyı açtı ve Dokuz'u içeriye sürükleyip kapıyı kapattı. Dudağını Dokuz'un alt dudağından üst dudağına kaydırdı. 

Dokuz, bir süre Hülagü'nün alt dudağını öptü ve ardından kendini geri çekip Hülagü'ye arkasını döndü. Başını arkaya çevirip güldü ve işaret parmağıyla kendisini takip etmesini işaret etti. 

Hülagü, Dokuz'a yaklaştı. Kollarını beline dolayıp boynuna öpücükler kondurarak erkekliğini kalçasına bastırdı ve sürttürmeye başladı. Saçını kenara çekerek dudaklarını omuzlarında ve sırtında gezdirdi ve ardından gülerek inleyen Dokuz'un dudaklarına yapıştı. Ellerini göğüslerine attı ve göğüslerini avuçlayarak, sıkarak inlemesini arttırmasını sağladı.

Dokuz, inlemeyle başını yukarı doğru kaldırdı ve gülerek elbisesinin askılarını indirdi.

Hülagü, Dokuz'un göğüsleri çıplak kaldıktan sonra tekrar göğüslerini avuçlamaya başladı ve yine dudaklarına yaptıştı. Onu salona doğru itekledi. Salonda sağ elini kızlığına götürdü ve erkekliğini arkadan sürterken kızlığını okşamaya başladı ve göğüslerini okşayıp üst dudağını sömürmeye devam ettim.

Dokuz, bir süre  inledikten birden Hülagü'ye doğru döndü. Güldü ve kollarını omuzlarından sarkıtarak dudaklarına yapıştı. Kontrolü bu sefer ele geçiren Dokuz olmuştu.

Hülagü, elini kalçalarına attı ve avuçlayıp sıkmaya, okşamaya başladı. Tek elini kalçasından bacağına doğru indirdi ve bacağını tutup havaya kaldırdı. Diğer elini de kalçasından çekti ve Dokuz'un elini tuttu. Parmakları parmaklarına kenetlendi. Bacağını okşamaya başlarken onu ihtirasla duvara yapıştırdı. Başını boynuna gömdü ve vampir gibi emdi. Bağrına ve göğsüne de öpücükler kondurdu. Ardından hemen kendi üzerindekileri çıkardım. Dokuz'un arkasına geçti ve sırtı ile belinin her yerine öpücükler kondurdu..

Dokuz, elbisesini yavaşça aşağıya doğru indirdi ve ayaklarını havaya kaldırarak elbiseden kurtuldu. 

Hülagü, Dokuz'un arkasından ona ilk günkü hayranlığıyla baktı. Ardından ellerini bacaklarına götürdü ve  onu koltuğunda önüne doğru sürükledi. Sırtına, omuzlarına ve boynuna öpücükler kondurarak içine girdi. 

Dokuz, inleyerek koltuğun önündeki masaya doğru eğildi.

Hülagü, sırtını ve omuzlarını bir süre daha öptükten sonra dudaklarına yapıştı. Bu sırada beline sarılmış ve fazlasıyla hızlanmıştı.

Dokuz, kollarını yana doğru açarak dudağını çekti. Çığlık atmaya başladı.

Hülagü böylelikle Dokuz'un üzerine iyice abandı ve o da kollarını yana doğru açtı. Dokuz'un ellerini tuttu ve okşayarak, tenini hissederek yavaşladı ama sertleşerek içine girmeye devam etti. Yanaklarına öpücükler kondurdu ve tekrar dudaklarını dudaklarıyla kapatarak içine boşaldı. Dudağını geri çekti ve gülümseyerek Dokuz'a baktı ve onun da rahatlayarak gülümsediğini gördü. Burnuna bir öpücük kondurdu. Kollarını beline doladı ve Dokuz'u kendisine çekerek koltuğa oturdu. Dağınık saçlarını topladı ve yanağına bir öpücük kondurdu. 

"Seni çok ama çok seviyorum. Seninleyken bir saniye bile mutsuz olamam ben." 

Dokuz, gülümsedi ve Hülagü'nün karnındaki ellerini tuttu. 

"Hislerimiz karşılıklı aşkım. Senin aşkın beni dünyanın en mutlu kadını yapıyor." 

Hülagü, gülümsedi ve Dokuz'un boynuna uzun bir öpücük kondurdu. Bu sırada telefon çalmaya başladı. 

"Şimdi kalk da hem telefona bakmış hem altında ezilip ölmemiş olayım." 

Dokuz, Hülagü'nün şakasına gülmedi. Şaka yaptığını bilse de kaşlarını çattı ve dirseğini Hülagü'ye geçirdi ve ardından ayağa kalkarak  "kalktım." dedi. 

Hülagü, canı yanmasına rağmen ayağa kalktı ve Dokuz'un arkasından sarılıp "şakaydı." dedi. Yanaklarına, boynuna ve dudağının kenarına öpücükler kondurdu. "Affettin mi beni?" diye sordu. 

"Vızır vızır çalan, önemli olduğu belli olan telefonu açmadığına göre çok pişmansın anlaşılan."

Hülagü, "hem de çok." dedi ve Dokuz'u öpmeye davam etti. 

"Affettim affettim. Haydi bak artık şu telefonuna! Yoksa, bu öpüşlerin karşısında seni yatak odamıza götürürüm. Suçlular kaçar." 

Hülagü, "hiçbir suçlu senin yanındayken umurumda olmaz." dedi ve tekrar Dokuz'u öpmeye koyuldu  ama Dokuz ileriye doğru atılarak kendisini Hülagü'nün kollarından kurtarıp telefonu aldı. Hülagü'ye verdi. 

"Ama sen polissin. Bu yüzden olmalı." 

Hülagü, gözlerini devirdi ve "haklısın." diyerek telefonu Dokuz'un elinden aldı. Açtı ve "ne var la?" diye sesini yükseltti.

Karşıdaki ses bir an şaşırdı ve ardından konuşmaya başladı.

"Amirim, evde bulunan cesetlerin hiçbirisi Tyler'ın kayıtlarıyla uyuşmuyor."

🦅Bölüm Sonu🦅

Ölüm Fotoğrafı Koleksiyoncusu (+18) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin