65. Bölüm

92 21 4
                                    

Hülagü, vişne suyunu kadehlere doldurdu ve kadehlerden birisini Dokuz'a verdi.

"Sen alkol tüketemeyeceğine göre vişne suyuyla idare edeceğiz."

Dokuz, gülerek elini karnına götürdü ve "bebeğimiz için bunu yapmak zorundayız." dedi.

Hülagü, gülümseyerek "aynen öyle." dedi ve vişne suyundan bir yudum aldı. Telefonun çalmasıyla telefonu cebinden çıkardı, bekletmeden açtı. "Efendim Erol?" dedi.

"Amirim, Kartal'ı takip ettim. Bir sitenin içinde bekliyorum. Abartmanı da biliyorum. Bu arada şunu da söylemeliyim ki Cengizhan Sena'dan haber alamıyormuş. Onun güvenliğinden endişe ediyor."

Hülagü, vişne suyunu bitirdi ve "Börte'ye sordunuz mu?" diye sordu. "Hayır." cevabını alınca "ben sorarım." dedi ve telefon görüşmesini sonlandırıp Börte'yi aradı.

"Sena'dan haberin var mı Börte? Cengizhan ulaşamıyormuş."

"Hayır amirim. Ben şu an Harun ile bürodayım."

Hülagü, "anlaşıldı." dedi ve bir süre sessizce neye karar vereceğini düşündü.

"Cengizhan'ın haberi olmadan bir kayıp ilanı ver. Cengizhan telaşlanmasın. Burnuma pis kokular geliyor. Harun'a da söyle; Erol ile haberleşsin, ona desteğe gitsin! Bir hareketlilik olursa bana haber verin!"

Börte, "emredersiniz." dedi ve Harun'un uzattığı raporu aldı. Ona Erol'u aramasını söyledikten sonra "amirim!" dedi.

Hülagü, bir kadeh daha vişne suyu doldurdu ve "efendim?" dedi.

"Arabadaki kanların kime ait olduğu belli oldu."

Hülagü, Dokuz'un yanına oturdu ve elini bacağına koyduktan sonra "kimlermiş?" diye sordu.

"Barış Alper Erdoğan ve Kerem Karaca."

Hülagü, gülümseyerek "güzel." dedi.

"Hemen bir yakalama emri çıkartılsın! Bu arada baskınlardan bir haber var mı?"

"Hayır amirim. Bütün adresler boşmuş."

Hülagü, "biliyordum." dedi ve gözleri uzaklara daldı.

"Amirim, Barış Alper Erol baş komiserimin evinin oradaki bakkaldan iki bira almış."

"Beyza'yı korumakla görevli olan polislere söyle, dikkatli olsunlar! Bir de bir ekip daha gitsin oraya! Hâlâ evin etrafında olabilirler. Kartal'ın bitiremediği işi onlar bitirmeye çalışacaklardır."

Börte, "emredersiniz." dedi ve telefonu kapatıp Hasan'ın odasına girdi.

Hülagü, ise gülümseyerek Dokuz'a baktı.

"Senden ayrılmak istemiyorum ama yakalanması gereken bir adet orospu çocuğu mevcut. Çıkmalıyım."

Dokuz, Hülagü'nün dudağına bir öpücük kondurdu ve "ben seni polis olduğunu bilerek sevdim." dedi.

"Yani demem o ki bir yere çıkarken bana açıklama yapmak zorunda değilsin. Bana sağ salim dön yeter."

Hülagü, "döneceğim." dedi. Vişne suyunu bitirdi ve kadehi sehpanın üzerine koydu. Elini Dokuz'un bacağında aşağı yukarı gezdirdi. Çenesine bir öpücük kondurduktan sonra "ama gitmek istemiyorum." dedi. Elini kızlığının üzerinde oval bir şekilde gezdirmeye başladı.

"Seni şu an o kadar arzuluyorum ki... Şu Tyler'ı bir yakalayayım bu mesleği bırakacağım. Babamdan kalanlarla yeni bir iş kuracağım ve yanından hiç ayrılmayacağım. İstediğimiz zaman beraber olacağımız bir iş olacak bu."

Dokuz, gülümsedi ve "bunları düşünme!" dedi.

"Ben seni her türlü seviyorum ve seveceğim. Senin de beni sevdiğini biliyorum ya bu bana yeter. Senin mesleğin ne olursa olsun, senin vaktin olsun ya da olmasın. Ben seninle olmayı hiçbir şeye değişmem."

Hülagü, Dokuz'un ellerini tuttu ve yüzüne baktı.

"İyi ki benimsin, iyi ki çocuğumuzun annesisin."

Dokuz, gülümsedi ve "haydi git artık." diyerek Hülagü'yü son bir kez daha öptü.

Hülagü, istemeye istemeye evden çıktı.

"Beni dışarıda bırakamazsın İşkenceci. Ben olmadan siz bir hiçsiniz. Bu bedeni ben ayakta tutuyorum."

İşkenceci, "beni hafife alıyorsun." dedi. Tyler'ın konuşarak Sena'ya işkence yapmayı önlemesine çok sinirlenmişti.

"Biz senin gibi bir korkak olmadan da gayet iyi idare ediyoruz."

Tyler, kontrolü almaya çalıştı ama yapamadı. Kontrol bir İşkenceciye, bir Tyler'a bir Cellada geçerken birden Adriana ortaya çıktı. Etrafına bakındı ve Sena'yı fark etti. 

"Yine bizimkiler birisini kaçırmış."

Adriana, Sena'ya yaklaştı ve elini yanağına götürdü. Gözlerine baktı.

"Zavallı, ne kadar da korkmuş."

Adriana, elindeki kerpeteni fark etti ve nefretle yere attı.

"Merak etme! Seni bu canilerin eline bırakmayacağım. Sana kimse zarar veremeyecek."

Adriana, Sena'nın dudağına bir öpücük kondurdu ve bileklerindeki kelepçeyi çıkardı. "Haydi git!" dedi.

Sena, olanları idrak edemiyordu. Korkmuştu, kafası çok karışıktı. İşkencecinin çıkardığı pantolonu ile gömleğini hızlı bir şekilde, elleri korkudan titreyerek giydi. Ayakkabılarını bulamayarak Adirana'ya baktı.

"Kontrolü kaybetmeden kaç hemen!"

Sena, ayakkabıları bulmakla uğraşmayarak, çıplak ayakla koşmaya başladı.

Kartal, salonda volta atarak sinirle "nasıl ulaşamazsınız?" diye bağırdı.

"Tyler'ın olması gereken yer belliydi. Beni kurtaramadınız, Tyler'ı kaybettiniz. Bunun hesabını Oruç reise vereceksiniz!"

Barış Alper, ayağa kalktı ve "bizim veremeyeceğimiz hesap yok." diye cevap verdi.

Kartal, Barış Alper'e öfke içinde baktı. Yumruklarını sıktığı için avuç içleri bembeyaz olmuştu.

"Hem suçlusun hem güçlüsün bakıyorum da."

Barış Alper, Kartal'ın haklılığı ve haklı öfkesi karşısında sessiz kalmak zorunda kaldı ve başını önüne eğdi.

"Bizim Tyler'ı hemen bulmamız gerek. Yoksa çok kötü şeyler olacak. Olur da bulamazsak şehir dışına kaçacağız."

İşkenceci, bedenin kontrolünü yeniden eline geçirince etrafına bakındı ve Sena'nın kaçtığını fark etti. "Burada ne oldu?" diye hırladı.

"Sena'yı sen mi kaçırdın Tyler?"

"Hayır. Ben niye kaçırayım? O kaçarsa yakalanacağımızı bilecek kadar akıllıyım."

İşkenceci, yerdeki kerpeteni aldı. Masanın üzerine koyarken "kim kaçırdı o zaman amına koyayım?" diye sordu.

"Onu bilmiyorum ama sen kontrolü bana vermezsen hepimizin yakalanacağını biliyorum."

İşkenceci, büyük bir kibirle "ben varken yakalanmayız." dedi ve işkence aletlerinden bazılarını alarak depodan çıktı.

Bölüm Sonu 

Ölüm Fotoğrafı Koleksiyoncusu (+18) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin