49. Bölüm

109 21 8
                                    

Dokuz, Hülagü'ye baktı ve "şimdi ne yapacağız?" diye sordu.

Hülagü, birkaç adım atmıştı ki gözü bir dükkana takıldı. "Gel bakayım." diyerek Dokuz'un elini tuttu ve onunla birlikte içeri girdi.

"Hoş geldiniz."

Hülagü, gülümseyerek "hoş bulduk." dedi. Oyuncaklara bakmaya başladı.

"Kız mı erkek mi?"

Hülagü, tekrar gülümsedi ve "henüz belli değil." diyerek oyuncaklara bakmaya devam etti.

"Bu yüzden hem kız çocuklarının hem de erkek çocuklarının oynayabileceği oyuncakları tercih ediyorum ben şahsen."

Hülagü, Dokuz'a döndü ve "sen ne düşünüyorsun hayatım?" diye sordu.

Dokuz, oyuncaklara bir göz attıktan sonra "bence henüz erken." dedi.

"Çocuğumuz daha bir aylık bile değil hayatım."

Hülagü, Dokuz'un haklı olduğunu bilse de suratını astı ve sadece "tamam." dedi. Ardından bebek kıyafetlerini görüp gülümsedi ve onlara yaklaştı.

"Oyuncak için erken olabilir ama kıyafet için erken değil bence."

Hülagü, iki çift bebek çorabını eline aldı ve Dokuz'a gösterdi. Onları almak için Dokuz'dan izin ister gibiydi.

Dokuz, gülümseyerek çorapları tuttu ve Hülagü'ye bakarak "çok güzeller." dedi.

"Şu an kız mı erkek mi olduğunu bilmediğimiz için yeşil ve beyaz renklerini alalım bence."

Hülagü, gülümseyerek "öyle yapalım." dedi ve tekrar oyuncak reyonuna yaklaştı. Dokuz'un da kendisine yaklaştığını hissetti.

"Senin oyuncaklarda aklın kaldı, belli. Belki de sadece bir oyuncakta aklın kaldı."

Hülagü, o oyuncağa bakarak gülümsedi ve "evet, kaldı." diye cevap verdi. Akülü arabayı incelemeye başladı.

"Bunun beyaz renklisini alacağım."

Hülagü, Dokuz'a döndü ve onun yüzünde değişik bir ifade gördü. Kendisine darılmış gibiydi. Gözleri dolmuştu. Ağlamak üzereydi.

Hülagü, kaşlarını çattı ve "ne oldu hayatım?" diye sordu.

"Yok bir şey."

Hülagü, Dokuz'a yaklaştı ve onun ellerini tuttu. "Var bir şey." diye karşılık verdi.

"Şimdi bana ne olduğunu anlatıyorsun!"

"Ya bebeğimize bir şey olursa? Ya onu doğuramazsam ya şu katil onu bizden alırsa? Bebeğimize yapacağımız oda eşyalarla birlikte öylece kalırsa?"

Hülagü, Dokuz'un ellerini öptü ve yüzüne bakarak "bebeğimize bir şey olmayacak." dedikten sonra ona sarıldı.

"Onu her zaman koruyup kollayacağıma emin olabilirsin. Sana yemin ediyorum."

Dokuz, "sana güveniyorum." dedi ve Hülagü'yü sımsıkı sarmaladı. Ardından geri çekildi ve gülümsedi.

"O zaman yürüteçlere de bakalım mı?"

Hülagü, güldü ve Dokuz'un elini tutarak "bakalım." dedi. Dokuz'un kırmızı bir yürüteci beğendiğini fark etti.

"Hemen alalım hayatım istiyorsan."

Dokuz, yürütece bakarken gülümseyerek başını salladı.

Hülagü, yürüteci de aldı ve birkaç parça bir şey daha aldıktan sonra mağazadan çıktılar. Hülagü, Dokuz'a baktı ve "acıktın mı hayatım?" diye sordu.

Dokuz, gülümsedi ve "şimdi bir şey yiyemem." dedi. Hülagü'nün soran gözlerini fark edince açıkladı.

"Daha elbise deneyeceğim. Yemek yersem elbiseyi denerken sıkıntı çıkar. Yani demem o ki elbisenin içine sığmak isterim."

Hülagü, güldü ve Dokuz'a onu süzercesine baktı.

"Senin öyle bir fiziğin var ki içine sığamayacağın elbise yok."

Dokuz, güldü ve teşekkür ederek Hülagü'nün dudağına bir öpücük kondurduktan sonra Hülagü ile birlikte bir lokantaya kadar yürüdü.

Birlikte yemek yedikten sonra ise birbirlerinden ayrıldılar.

1 Ekim 2020 20.00 Ankara

Hülagü, yüzünde güller açar bir şekilde çiçek ve çikolatayı sahibine verdi ve Müjde'nin elini öptü. Hep beraber salona geçtiler. Beş dakika sonra da kahveler hazırdı.

Hülagü, kahvesinden bir yudum aldı ve Dokuz'a bakmaya başladı. Ona olan aşkı tarif edilemezdi.

Dokuz, bu bakışı gördü ve gülümseyerek başını yere eğdi. Sanki karşı karşıya gelişleri kız istemedeymiş gibi...

"Efendim sözün kısası makbuldür diyerek Allah'ın emri, peygamberin kavliyle kızınız Dokuz'u oğlumuz Hülagü'ye istiyoruz."

"Kızım benim için her şeyden önemli. O Hülagü ile bir gelecek kurmak istiyor ve ben de Hülagü ile çok mutlu bir aile olacaklarından eminim. Bu yüzden kızımı Hülagü'ye emanet ediyorum. Tabi burada erkek olan benim kocam olduğu için..."

Müjde'nin kocası Hulusi, "Dokuz senin öz be öz kızın." diyerek araya girdi.

"Benden çok senin sözün ve en önemlisi de Dokuz'un sözü önemli."

Rukiye, tebessüm etti. Bir süre sonra da ayağa kalktı.

"Çocuklar zaten birbirlerine deli divane gibi aşıklar. Siz de olur dediğinize göre artık yüzükleri takabiliriz."

Hülagü, yüzükleri çıkardı ve Rukiye de yüzükleri takıp kurdeleyi kesti. Gülümseyerek "hayırlı olsun." dedi. Dokuz ile Hülagü'ye elini öptürdü.

2 Ekim 2020 01.00 Ankara

Cengizhan, içtiği şarabın kadehini sehpanın üzerine koydu ve gülümseyerek Sena'ya baktı.

"Sence Börte ile bir geleceğimiz olabilir mi?"

Sena, tebessüm başını yanındaki Cengizhan'a çevirdi.

"Geleceğimiz derken evlilikten mi bahsediyorsun?"

Cengizhan başını aşağı yukarı salladı.

"Ama sen evlilikten korkarsın. Börte senin korkunu yenmeni mi sağladı yoksa?"

Hülagü, gülerek "pek sayılmaz." dedi.

"Sana da bu yüzden sordum ya. Hâlâ evlenme taraftarı değilim ama Börte bunu hak ediyor. Onunla ömrümün sonuna kadar evlenmeden beraber olamam. Börte çok güzel şeyler hak ediyor. Güzel bir çocuğa sahip olmayı hak ediyor mesela."

Sena, "sen de hak ediyorsun." dedi ve pencereyi açtı ve dışarı baktı.

"Yarın ilk işim bir ev bakmak olacak."

Cengizhan, "saçmalama." dedi ve televizyonu kapattı.

"Burası senin de evin sayılır."

Sena, gülümseyerek teşekkür etti ve tekrar Cengizhan'a baktı.

"Sen evlilikten neden korkuyorsun?"

Cengizhan, derin bir nefes aldı ve "sebebi çok." dedi.

"Ben seni dinlerim. Henüz çok vaktimiz var."

Cengizhan, tebessüm etti. "Biliyorum, dinlersin." dedi. Derdini anlatmaya başladı. 

"Ben evliliği yürütebilecek bir insan değilim. Bilirsin, yalnız gezen kurtların sürülere katılması bir hayli zor olur. Benim de öyle. Ve en önemlisi de benim bir çocuğum olmayacak Sena."

Bölüm Sonu

Ölüm Fotoğrafı Koleksiyoncusu (+18) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin