8. Bölüm

807 35 11
                                    

Genç kadın, çalan telefonunu açtı ve "alo?" dedi.

"Eskort İclal ile mi görüşüyorum?"

İclal, bir müşterinin aradığını anladı ve işve yapma gereği duydu. Tatlı bir sesle e sesini uzatarak "evet aşkım." dedi.

"Gazi mahallesindeki oteli biliyor musun?"

İclal gülümsedi ve tekrar "evet aşkım." dedi.

"O zaman bir saat sonra orada seni bekliyor olacağım bebek."

İclal, güldü ve "ücretim ne olacak peki?" diye sordu.

"Geceye kadar beş bin lira yeter mi?"

İclal, ücreti duyunca ağzı açık kaldı. Duyduğu fiyat onun için dudak uçuklatan bir fiyattı. Bir süre sonra kendine geldi ve gülümseyerek "yeter aşkım." dedi. Telefonun diğer ucundaki adam telefonu kapatınca telefonu koltuğun üzerine attı ve banyoya doğru ilerledi. Bir yandan da kafasında düşünceler oluştu.  Geceye kadar kaç saat sevişeceklerini ve neden geceden sabaha kadar değil de öğleden sabaha kadar olduğunu düşümdü. Banyoda, üzerindeki geceliği çıkardı ve banyonun boy aynasından kendisine baktı. Ne kadar güzel olduğunu fark etti.

Çok genç ve çok güzel bir kadındı. On altı yaşından beri eskortluk mesleğini icra ediyordu. Babası, onu kumar borçlarına karşılık satmıştı. Başlarda fahişeliğe razı olmasa da işkencelerle, dayaklarla ve tecavüzle fahişeliğe alıştırılmıştı. Bir süre sonra pezevenginin elinden kurtulmuş ama yine eskortluk yapmıştı. Çünkü başka bir iş bilmezdi. Satılması sebebiyle okuyamamış, bir iş öğrenememişti.

İclal, uzun boylu ve esmer tenliydi. Bacakları uzun, sportif ve güzeldi. Fiziği kendisini herkesin isteyeceği kadar güzeldi. Manken olup, eskortluktan daha fazla para kazanacak kadar güzel bir fiziği vardı. Göğüsleri küçük, kalçası büyüktü. Uzun, siyah saçları vardı ama saçlarının bazı kısımlarını sarıya boyatmıştı. Geniş ağızılı, ince dudaklı, beyaz dişliydi. Gözleri siyah, ve küçüktü. Burnu uzun ve inceydi.

İclal, kendisini duşun altına attı ve sular bedenine değip kendisini okşarken alacağı parayı düşünerek kafasından kötü düşünceleri attı ve mutlu oldu. Başını şampunladı ve vücudunu lifle temizledi. Duş kabinini derleyip topladıktan sonra duştan çıktı. Üzerine çok kısa ve dar, göğüs dekolteli, bağrını ve omuzlarını açık bırakan ince askılı bir elbise giydi. Hafif makyajla ağır makyaj arasında kaldı ve hafif bir makyaj yapıp kahverengi bir ruj sürdü. Salona döndü ve koltuğun üzerine attığı telefonunu çantasının içine koydu ve çantasını da alıp evden çıktı. Apartmanın önündeki taksi durağının taksilerinden ilk sıradakine bindi ve "Gazi mahallesine." dedi.

Taksici "tamam kızım." dedi ve taksiyi sürmeye başladı.

İclal, taksiyle yoldayken Hülagü ve iki kişilik ekibi de Hülagü'nün kendi arabasıyla yol alıyordu.

Hülagü, arabayı yavaş ve düşünceli bir şekilde sürüyor, etrafına hiç bakmıyor ve radyonun açılan sesini bile duymuyordu.

Börte, Hülagü'nün bu halini fark etti ve onu dürttü. "Amirim kendinize gelin." dedi.

Hülagü, Börte'nin sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı ve "katil birini daha öldürecek." dedi.

"Bizim bir şey yapmamız lazım. O adamı bulmamız lazım ama bu şerefsizi yakalayacak bir tane bile kanıt yok."

Börte, gülümseyerek "buluruz." dedi. Sonra açıklamak istedi.

"Katil, elbette bir yerde hata yapacak, kanıt bırakacak. Biz de o gün gelince katili kıskıvrak yakalayacağız!"

Hülagü, güldü.

"O güne kadar daha kaç kişi ölür, Tanrı bilir."

Börte, pes etti. Daha doğrusu Hülagü'nün üzüntülü ve haklı olduğunu kabul etti. "Haklısınız amirim." dedi. Sonra gülümsedi.

"Ama biraz moralleri yüksek tutsak olmaz mı?"

Hülagü, tebessüm etti ve "olur." dedi.

Cengizhan, ikisinin arasında yakınlaşma olduğunu düşündü. Kıskandı. İkisi arasındaki yakınlaşmayı yok etmek için bir şeyler düşündü ve en basitinden "şimdi ne yapacağız amirim?" diye sordu.

Hülagü, "yapacak bir şey yok." dedi.

"Katilin Sinan olması için dua edeceğiz. Katil oysa şu an ekipler takipte. Birisini öldürmeye kalktığı an enseleriz."

Cengizhan, bu sefer de "katil Sinan değilse?" diye sordu.

"Katil Sinan değilse katilin kanıt bırakmasını umut edeceğiz."

Cengizhan, güldü ve "bu egolu orospu çocuğu çabuk kanıt bırakır." dedi.

Börte, Cengizhan'ın sözleriyle arkasına döndü ve işaret parmağını bir hemşire gibi dudağına götürdü ve "şşt, küfür yok!" dedi.

Cengizhan, "ne yapayım?" diyerek kollarını iki yana açıp bıraktı.

"Hayat, özellikle de polis hayatı küfürsüz yaşamaya hiç uygun değil."

Hülagü, gülerek "Cengizhan haklı kızım." dedi.

Börte, Hülagü'ye bir şey demeyerek gülümsedi ve Cengizhan'a bakmaya devam etti.

"Peki ben nasıl küfretmiyorum?"

Cengizhan, pes ederek, daha doğrusu Börte'nin gözünde kötü bir imaj bırakmak istemeyerek "haklısın." dedi. Acıktığını fark etti ve "ben acıktım." dedi.

"Siz acıkmadınız mı ya?"

Hülagü, "ben de acıktım." dedi ve arabayı bir kebapçının önünde durdurdu.

"Güzel bir kebap yiyelim mi?"

Börte, anında şaşırarak ve kaşlarını kaldırarak "bu saatte mi?" diye sordu.

Cengiz, saatine baktı ve kebap yemek için normal bir saat diliminde oldukları kanaatine vardı. "Saatte ne varmış?" diye sordu.

Börte, güldü ve "hiçbir şey." dedi.

Cengizhan, "haydi o zaman kebap yiyelim artık." dedi. 

Börte, gülerek "tamam." dedi ve radyoyu kapattı. Arabadan çıktı ve ardından Hülagü, ile Cengizhan da arabadan çıktı ve Hülagü kapıları kilitledi. Beraber kebapçıya girdiler.

⭕Bölüm Sonu⭕

Hayalet okuyucu istemiyorum. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. :) 🙂🙃😊

Ölüm Fotoğrafı Koleksiyoncusu (+18) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin