"Tek bir kötü hamle kırk iyi hamleyi boşa çıkarır."
~HorowitzHayır. Bu sefer regulusa karşı değil zamana karşı oynuyordu. Boş siyah oda ve büyük bir satranç tahtası. Yorgun olan bedeni istese bile hareket edemiyordu. Sadece bazı belirli zamanlarda elini kaldırıp taşları hareket ettiriyordu.
Yanlış seçimler,
Stres,
Bilinmeyenlik,
Düşünmeden hareket etme,
Durgunluk
Kaybetmesinde bir sürü sebep varken doğru düzgün düşünemiyordu bile. Kendini oyuna vermesi epey zamanını almıştı. Bu zaman onun yenilgiye uğramasına yetmiş,artmıştı bile. Anlık kararları oyunu mahvetmiş, döngüye sokmuştu. Piyonları kurtarmak için önemli taşları değersiz piyonların önüne atmıştı. Karşısında kimse yokken bile böyle berbat bir oyun çıkarmıştı. Karşısında biri olsaydı ne kadar iğrenç bir oyun çıkaracağını kendisi de biliyordu.
Evet, sadece bir oyundu,belkide yalnızca öyle düşünüyordu...
Fakat bunu kendi hayatına uyarlamıştı. Daha dikkatli olmalı, kendini oyuna vermeliydi. Tekrar tekrar denedi sonuç degişmedi. Başaramadı. Buz kesen vücudu, bulunduğu alanın stresi, farklı düşüncelere dalması kaybetmesinde büyük rol oynamıştı. Düşününce bir oyunda kaybetmek ne kadar kötü olabilirdi ki değil mi? Küçük bir oyun bazen tahmin ettigimizden çok daha kötü olabilirdi. Bir şeyi hayatınıza uyarlıyorsanız o şeyi doğru ve düzgün yapabilmeniz gerekir. Çok denedi. Kendini oyuna vermeye çalıştı fakat tekrar yapamadı. Kafasında dönen binlerce soru ve düşünce oyunu daha karışık hale getirdi. Sesleri susturmak için elinden geleni yapıyordu sizce Başarabiliyor mu? Pek sayılmaz...
Başarmak mı? denemek mi? Bence denemek,denerseniz yada yanlış yaparsanız yanlışınızı ögrenirsiniz. Denemeden de başaramazsınız.Aslında pek de oyunu kaybetmiş sayılmaz...
***
Gözlerimi zifiri karanlık odamda açınca rahatladım. Sadece bir rüyaydı. Gereksiz bir rüya... belki de gereksiz değildi ama bunu düşünmek istemiyorum. kafamda zaten binlerce soru varken aklımı bide buna yoramam. Belkide aklımı yormam gereken tek sey budur. Derin bir nefes alıp yatağımdan dogruldum. Siyah perdeleri açtım. Güneş çoktan gökyüzündeki yerini almış, her yeri ışıldatıyordu. Her şeyi kafamdan sildim bu rüyayı düşünmeye zamanımı bile harcamadım, gökyüzünün güzelligini izledim bi süre Nasıl bir gün geçecek bilmem ama güneş fazlaca güzeldi. Harry'nin eve dönmesine yaklaşık 3 gün vardı. Sadece 1 sınavı kalmıştı. Kötü haber bu sınav iksir... Severus'un, Jamesin tabiriyle sümsükusun dersi. O adamdan nefret etmek için bir sürü sebep vardı aslında ama harry azda olsa seviyordu... Remus'un işi gayet iyi gidiyordu. Severus Remus'un kurt adam olduğunu herkese söyleyene kadar. Remus işini fazlasıyla severken artık hiçbir yerde işe girememe olasılığı var. 2 gecedir yan odada sessiz olmaya çalışarak ağlama seslerini duyabiliyorum. Erken gelmişti. Dumbledore erken göndermişti... Iş teklifi aldığı gece mutluluktan uyuyamamıştı şu an ise ağlamaktan uyuyamıyor... sirius ve james oldukça destek olmaya çalışıyordu. Fakat onlarda bir yere kadar mutlu edebiliyordu. Evet, artık oda Severus'tan nefret ediyordu. Ailemde onu seven kimse yoktu.
Sevmemekte gayet haklılar aslında. Lily'e olan takıntısını küçük çocuklardan çıkarıyordu. Her neyse. Böyle güzel bir günde ondan bahsedip hem sizi hem de kendimi yormayacağım. Hiç yorgun değilmişim, değilmişiz gibi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duygular ve Hogwarts
Fanfiction🤞 Umut dalını kesen baltanın sapı da ben olmuştum. Suç bizimdi ancak kuşlar da saftı, hangi kuş kanatları yerine dala güvenirdi? . 1- #Çapulcular 3- #Wolfstar