Yazın son günlerinden ne kadar nefret etsem de Hogwarts'a dönecek olmanın heyecanı şeyi geride bırakıyordu. Küçükken Harry'i izliyordum sürekli bu günlerde, neşe saçıyor ve sürekli yeni derslerinden bahsediyordu. Şimdi onunla beraber bende gidiyordum ancak aklımda olan şeyler derslerden çok... Sarı saçlı ve gri gözlü bir şeydi. Her ne kadar yanımda oturmuş bizimle beraber kahvaltı yapıyor olsa da.
Narcissa bizi öğrendiğinden beri daha fazla gelebiliyordu, tabii yanında şam şeytanını da getirerek. Sanırım ona her şeyi anlatmıştı çünkü ikide bir bize dönüp imalı bir bakış atmayı ihmal etmiyordu.
Ben ise hala ne Sirius'a ne de Remus'a bir şey anlatmamıştım ki anlatmayı da pek düşünmüyorum.
Ne diyecektim ki? Merhaba babalarım! Daha 17 yaşıma girmeme aylar var ve bakireliğim çoktan ellerimden kanatlanıp uçtu. Ne çabuk büyüyorlar değil mi?
Bir çok kez Lily'e anlatma girişimim sabote edilince tamamen kaçmıştı umudum. Gölgeyle bile konuyu zar zor konuşmuştum ki o olayı biliyordu.
Kahvaltıdan sonra herkes görev dağılımına göre ayrıldığında babam Dracoyu yanıma bırakmamak için ona Harry'i dışarı çıkarma görevini vermişti. Fred ve George'un yeni açtığı mekana gittiğimizden beri Harry'nin Dracoya karşı olan tavrı değişmişti. Ölüm yiyen olduğunu zaten biliyorduk ama yine de saçma sapan davranmaya devam ediyordu. Canımı sıktığını onlarca kez söylesem de Draco'dan hoşlanmadığını ve sözlerimin veya düşündüklerimin bunu değiştirmeyeceğini söylemişti.
Tabii, kendisi için kolaydı. Ginny Weasleyden hoşlanmak kolay işti, James ve Lily tarafından seviliyordu ayrıca babamlar tarafından da kabul görüyordu. Draco için ise işler karışıktı...
Onu zaten Ginny kadar sevmelerini beklemiyordum ancak babam ve James'in içinde hala şüpheler vardı, bunu gizlemeye de pek niyetli gibi değillerdi açıkcası. Lily ve Remus'un onu sevdiğini bilmek güzeldi çünkü en azından birileri normal bakıyordu olanlara.
Şimdi onun da buna kötü baktığını öğrenmek berbattı, zaten olay yeterince boktandı bir de bu çıktı başıma.
Her neyse,
Harry için küçük -Küçük dediğime bakmayın onlarca kişi gelecek gibi duruyor- bir doğum günü hazırlıyorlardı.
Şansa bakın ki benim görevim de Regulus Black ile birlikte! Daha fazla belli edemezdiniz.
Sirius ve James iç tarafı süslerken bize de bahçeyi süslemek kalmıştı. Hepsini büyü ile yapabileceğimizi söylesem de komşularımızın hepsi muggle olduğundan görme ihtimalleri çok yüksekti.
Beraber kolileri dışarı çıkardık, bahçede oturulacak güzel bir çardak ve sallanan koltuklardan başka pek bir şey yoktu. Masa kurulacağını da hesaba katarsak süslenecek pek bir yer olduğu söylenemezdi. Beraber sallanan koltuklara oturup balonları şişirmeye başladığımızda sessizliği o bozdu.
"Çıkar ağzındaki baklayı." Bir bacağını altına kıvırarak bana döndüğünde bacaklarımı kendime çekip bağdaş kurdum.
"Nerden çıkardın bir şey diyeceğimi?" Aslında haklıydım, ona diyecek bir şeyim yoktu. Tamamen babamlarla konuşmam gerekti ki zor kısım da orası.
"Sen beni tanımıyor olabilirsin Meissa ancak ben senin her hareketini ezbere biliyorum. Bana diyecek bir şeyin yoksa da abimlere diyeceklerin var ve söyleyemiyorsun. Beni çoktan gözden çıkardın, yani konuşabilirsin. Sorun yok." Burada da o haklıydı, onunla konuşmaktan çekinmezdim. En azından babamlara söylemek için alıştırma olabilirdi.
"Sanırım yanlış bir şey yaptım ama öyle yapmış gibi hissetmiyorum." Bir balon daha şişirdikten sonra bağlamaya başladım. "Konuşmaya çalıştım ama sürekli bir şeyler olup konu değişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duygular ve Hogwarts
Fanfiction🤞 Umut dalını kesen baltanın sapı da ben olmuştum. Suç bizimdi ancak kuşlar da saftı, hangi kuş kanatları yerine dala güvenirdi? . 1- #Çapulcular 3- #Wolfstar