1

249 17 5
                                    

3. Kişi ağzından
O gün her zamanki gibi 1A sınıfı öğrencilerinin staja gitmeleri gerekiyordu. Tabi ki iki öğrenci hariç; Bu öğrencilerden birisi olan Bakugou her zamankinden aksi bir şekilde odasından çıkarak alt kattaki ortak mutfağa gitti. En nefret ettiği şeyde bu ortak alanlardı fakat mecburdu buraları kullanmaya. Mutfağın kapısını açar açmaz onun hitabıyla "extralar" olan sınıf arkadaşlarından birkaçını gördü. Kendisi için bir şeyler hazırlayıp yemeye başlamıştı ki iki tane salağın sesi duyulmaya başladı. Kirishima ve Kaminari çok enerjik bir şekilde mutfakta gülüşmeye devam ettikleri sırada Bakugou o ikisinin - ona göre- sinir bozucu olan seslerine daha fazla dayanamayarak bağırdı. "Kapayın artık şu s*kik çenenizi! Sabah sabah kafa s*kmekten başka bir boka yaradığını yok!" Kaminari arkadaşının bağırışını artık takmamayı öğrendiği için pek umursamamıştı. Fakat Kirishima, Bakugou'nun çıkardıkları seslere dayanma süresinin daha kısa olduğunu düşünerek biraz daha sakin olmaya çalıştı. Sakin olacak olması yüzündeki gülümsemesinin gitmesi gerektiği anlamına gelmiyordu nede olsa.
Tüm yurt kahvaltı faslını bitirdikten sonra herkes sırayla stajyer oldukları ajansın yolunu tutmaya başlamıştı.
Bakugounun ağzından
S*kik yarım p*çi beklemek zorunda olmak iyice tepemi attırmaya başlamıştı. Ben hazırlanabiliyorsam onunda şuan hazır olması gerekirdi. Diğer kapı açılmalarında kapıya baktığım gibi bu seferde bakmıştım. Kırmızı bir kafa gördüğümde tam çıkan kişiye sövmeye başlıyordum ki o kişinin boktan saçlı olduğunu fark ettim. Küçük bir duraklamadan sonra yine de çıkan kişi o yarım p*ç olmadı için sinirlenmiştim. "Ulan a*ına k*duğumun yarımı neredesin lan!" Ben söylenmeye ve bağırmaya devam ederken boktan saçlı yanıma kadar gelmiş ve durmuştu. Ardından ne var diye baktığımı anlayınca s*kik sırıtmasını daha da büyütebilirmiş gibi büyüttü ve konuşmaya başladı. "Selam Bakubro bir sorun yok değil mi? Fazla sinirli gibisin." "Ne s*kim saçmalıyorsun seni boktan saçlı" "Hiç... hiçbir şey sanırım ben yanlış düşündüm." diyerek elini ensesine götürdü. O sırada boktan saçlı ile aynı ajansta stajyer olan ahmak göründü. Onu görünce o herif bu utangaçlıkla büyük üçlüdense işim gerçekten s*kik bir şekilde kolay diye düşünmeden edemedim. Boktan saçlı onu görür görmez el salladı ve ona doğru adım atmaya başladı. "Günaydın senpai" "G-günaydın...". Ahh hadi ama bu boktan saçlı dan bile utanıyor muydu yani?
Göz devirerek yarım p*çi görebilmek umuduyla yurda doğru baktım ama hâlâ ortalıkta görünmüyordu. Yapacak daha iyi bir işim olmadığı için kafamı tekrar boktan saçlılara doğru çevirmiştim ki çoktan yola koyulduklarını gördüm. Ne yani bu boktan saçlı o ahmağı görünce gerçekten benim varlığımı mı unutmuştu?
Tch layarak tekrardan kapıya döndüm. Sanki çokta s*kimdeydi o boktan saçlının görüşürüz diyip demediği. O demeyince sanki görüşemeyecektik daha da önemlisi görüşmek isteyen de yoktu zaten.
En nihayetinde yarım p*ç kapıdan çıktığında güzelce bir sövmeye başladım ve eğitim için yola koyulduk.
Kirishimanın dilinden
Fat ajansa uğrayarak kostümlerimizi giydikten sonra Tamaki senpai ile devriyeye çıkmıştık. Birkaç vatandaşa yardım etmek dışında pek bir şey yapmamıştık.
Arada festivallerden ve haberlerden adımızı duyan kişiler yanımıza geliyor ve fotoğraf veya imza istiyorlardı. Tam bir grup bizimle konuşurken yaşlı bir kadının elindeki poşetleri taşıyamadığını fark ederek senpai ve kalabalıktan ayrıldım. Yaşlı kadına poşetleri evine kadar taşıyabileceğimi söylediğimde gerçekten çok sevinmişe benziyordu. Bu da benim daha da neşelenmeme neden oldu. Kahraman olmayı, erdemli bir yüreğe sahip olduğumu hissetmeyi gerçekten çok seviyordum. Ben bunları düşünürken bir yandan da yaşlı kadının sorularını cevaplıyordum.
Evine vardığımızda devriye bölgemizin biraz dışına çıktığımı fark ettim. Senpai yi endişelendirmemek için tam telefonuma uzanıyordum ki o beni aramıştı. Nerede olduğumu ve biran önce Fat Gum a haber vererek gelmem gerektiğini çünkü bir kötünün ortaya çıktığını söyledi.
Hemen Fat Guma haber vererek koşmaya başladım oraya vardığında kötü adamın bir kişiyi rehine aldığını ve senpai nin de bugün yeterince yemeklerden yemediği için kullansa bile özgürlüğünü çok uzun kullanamayacağını gördüm.
Kötü adam beni görür görmez rehin aldığı kişiye doğru özgünlüğünü kullanmak üzere döndü. Bir iki saniyeliğine harekete geçemediğimde senpai ahtapot kolları adama yöneltti. Adamın üzerinde az bir etkisi olmuştu, sonunda kendime gelerek rehineye karşı kendimi siper ettim ve kötü adamın ateşe dayalı olan özgünlüğü benim omzuma doğru geldi. Özgünlüğüm sayesinde bana bir şey olmazken dayanmaya devam ettim.
O sıra Fat Gum gizlice kötü adama yaklaşıp onu içine aldı. Bende özgünlüğümü kullanmayı bırakarak rehini omuzlarından tuttum. "İyi misiniz? Ben çok özür dilerim geç kaldım saldıraya geçemedim." Benim yaşlarımda kız yüzündeki korku hiç azalmadan bana cevap verdi. "Ö-önemli değil. Sanırım..." "Eğer iyiyseniz hiçbir sorum yok." Diyerek onu sakinleştireceğini düşünerek tekrardan gülümsememi takındım. Teşekkür edip kontrol için görevlilerin yayına gittiğinde Fat Gum elini omzuma attı. " Red Riot harika bir iş çıkarttın. Omzun nasıl?" "Hiçte iyi bir iş çıkartamadım Fat Gum. Yine harekete geçmeden önce tereddüt ettim, her şey daha kötü olabilirdi..." "Zamanla tüm bunları halledeceksin Red Riot ben sana inanıyorum... Ah kolun yanmış sende görevlilerin oraya git de yardımcı olsunlar. Sonrasında yurda dönebilirsin bugünlük bu kadar macera yeterli zaten devriye zamanı bitmek üzere." "Tamamdır Fat Gum. Teşekkürler" Görevlilerin yanına giderken istemsizce düşündüm. Ben kendime inanıyor muydum? Neden hâlâ daha tereddüt ediyordum? Tereddüt eden birisi kahraman olabilir miydi?
Yurda girene kadar bu tarz düşünceler beynimde dolanıp duruyordu. Kapıyı açtığımda salonda Denki ve Sero'nun oyunu yeni bitmişti. Sero sevinçle yanıma gelirken Denki arkasından takip ediyordu. "Hey dostum iki dakika daha erken gelsen bizim pikacuyu nasıl ezdiğimi izleyebilirdin." "Hadi ama adamım bilerek dikkatimi dağıttın. Allahtan bir sır verdim her şeyde onunla ilgili konuşuyorsunuz." diyen denki kolunu omzuma attı. Acı ile ses çıkattığım da ikisi de meraklı gözlerle bana bakıyordu.
Bakugonun ağzından
Her ne kadar aptal pikacu ile bant kafanın oyunu s*kimde olmasa da çoktan dersleri bitirdiğim için daha iyi bir seçeneğim yoktu. Yurdun kapısı açıldığında içeriye boktan saçlı girdi. Diğer aptallar neden geç kaldığını sormadan direkt kendi oyunları ile ilgili konuşmaya başladılar. Boktan saçlı nın acı sesi ve refleksinden sonra istemsizce çatık olan kaçarım daha da çatıldı.
Ne konuştuklarını duymadığım için yanlarına gitmeye karar verdim nede olsa bunu önemsemezlerdi. Başkası olsa belki sorgulayabilir ama bu aptallardan sorgulayacak kadar beyin olmadığına emindim. "Oi. Boktan saçlı ne s*kim yiyorsun kapının önünde." "Sana da merhaba Bakubro. Görevden geldim de kolum ufak yanmış." "Senin s*kik özgünlüğün ne güne duruyor ya gerizekalı!" "Aniden korumak için sivilin önüne geçince bir iki saniye kullanamadım o zaman olmuş olmalı." "Bana ne açıklama yapıyorsun be aptal! Çokta tındı senin yaraların." diyerek dışarı çıktığımda aptalların arkamdan baktığına emindim ama kimsenin beni durdurmak için gelmeyeceğini de farkındaydım. Benim gibi bir herifi kim ne yapsındı ki.
Sabah
Yan odadaki seslerle uyandığımda gözlerim duvardaki saate kaydı. NE!! Saat sabahın beşinde bu s*kik ne yapıyor olabilir?
Hışımla odamdan çıkıp s*kik saçlının kapısını yumruklarken söyleniyordum. "S*ktimin manyağı horozlar bile a*cık gagalarıyla ötmüyorken bu sesler de ne?" Belki cevap verir diye düşünerek bir iki saniye beklemiştim. Cevap niteliğinde hiçbir s*k gelmediği için tam tekrar bağırmaya başlıyorum ki boktan saçlı bağırdı. "A-afedersin Bakugou bir anlık kabus gördüm de o kadar önemli bir şey yok." Tch layarak kendi odama yöneldiğimde yalan söyledinden o pikacunun aptal kulaklığı sevdiği kadar çok emindim.
Yatağıma yattığımda hiç şüphesiz ki o gerizekalı başkası ile konuşuyordu ama bu saatte kimle ve neden konuşacaktı ki. Kendi kendime o salak için düşünmeyi bırakarak uyumaya çalıştım.
Alarmım ile uyandığımda hazırlanıp odanın kapısını açtım. Salak pikacu beni görünce yaslandığı duvardan doğrularak yanıma geldi. "Hey Kaccahn hadi okula gidelim." "Niye buradasın lan sen? Hem boktan saçlıyı beklemicek misin?" " Sabah bana mesaj atmış kendini iyi hissetmediğini ve okula geç geleceği yazıyordu." "Hağ?... Her neyse" önden yürümeye başladığımda bir türlü bu olayın saçmalığını düşünmeden edemiyordum. Akşamki sesler ve şimdi de bu diye düşündüm. Yoksa bir kabus onu bu denli mi etkilemişti.

Talking To The MoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin