•18

6K 700 437
                                    

minho's pov

"eğer birisi seni rahatsız ederse ya da kötü hissedersen bana göz kırpman yeterli," büyük ve gösterişli otele girmeden önce jisung saçlarımı düzeltti. bu hareketi kalbimin hızlanmasına neden olurken başımı salladım.

"istemediğin kimseyle konuşmak zorunda değilsin," bana sanki bir çocukmuş gibi arabada söylediği şeyleri tekrarlarken ofladım. "biliyorum, üçüncü kez söylüyorsun."

"çünkü senin için endişeleniyorum," göz devirdim, tamam bu ortamlara alışık değildim ama saçma bir şey de yapacak değildim. ona rahatlaması için büyük bir gülümseme sundum ve otelin girişine doğru ilerlemeye başladım.

"beni hiç dinlemiyorsun, cidden..." arkamdan söylendi fakat umrumda değildi. ona ne kadar profesyonel olabileceğimi gösterecektim. han jisung, sadece kendi yetenekliymiş gibi davranıyordu.

hemen arkamda adımlarını hissederken yüksek tavan ve kadeh çarpıştırma sesleriyle dolu devasa parti salonuna giriş yaparken yutkundum.

belki de bu gece jisung'un yanından ayrılmasam çok daha iyi olurdu.

gözler hızlı bir şekilde arkamda olan ateşli beden dönerken sinirle dudaklarımı birbirine bastırdım. bu kadar dikkat çekici olmak zorunda mıydı?

"hoşgeldin, asıl beklediğim kişi!" birinin omzuma dokunmasıyla jisung'un arkamda olduğunu söyleyecektim ki tanıdık sarışın çocuğu görmemle gözbebeklerim istemsizce büyüdü.

"hyunjin?"sorar bir şekilde hala eli omzumda olan takım elbiseli bedene tek kaşımı kaldırdım. "selam, minho!"

"hyung demen gerekiyor, senden büyük olduğumu unutma."onu uyarırken gözlerim aynı zamanda siyah saçlı bedeni arıyordu. iki dakika içinde nasıl görüş alanımdan çıkabilirdi ki?

"hadi ama! jisung da sana hyung demiyor,"demesiyle omuzlarımı silktim. jisung ile aynı kademede değillerdi, ayrıca o bana hyung diyordu. her ne kadar bazı zamanlarda olsa da.

"ayrıca eğer onu arıyorsan,"diyerek yanıma geçerek gözleriyle sağ tarafımı işaret etti. "orada, şirketin yeni ortaklarının kızı ve babasıyla konuşuyor." cidden öyleydi, resmi bir şekilde gülümsediğini ve tane tane konuştuğunu görebiliyordum.

"kız onu baya beğenmiş gözüküyor, huh?" onaylamamı istercesine ve alay içeren sesiyle bana sorarken dişlerimi sıktım. beni kışkırtıyordu, jisung kesinlikle ona bir şeyler söylemişti ve o da bunu kullanıyordu.

şaşırmamalıydı, zeki birine benziyordu. jeongin'e üzüldüm. böyle birinde takılı kalmamalıydı. "jisung biseksüeldi sanırım. gerçi bay han varken bunu nasıl belli edebilir bilinmez," gülerek elindeki kokteylden bir yudum aldı.

konu ilgimi çekerken changbin'in ve felix'in, bay han hakkında söylediklerini hatırladım ve merakla ona döndüm. jisung'un dikkati benden uzaktayken gereken şeyleri öğrenebilirdim.

"homofobik biri olarak mı biliniyor?" zaten açık olan bir şeyi sordum. hyunjin umursamaz bir tavırla başını salladı. "hem de nasıl, jisung'a ilk defa kadınlar hakkında düşündüğünü sorduğunu hatırlıyorum da..."ardından gözleri yere döndü.

"cidden, o sadece berbat bir baba değil, berbat bir adam da." üstü kapalı konuşsa da hiç iyi şeyler olmadığını anlayabiliyordum.

jisung'un neler yaşadığını düşünmek bile istemiyordum. homofobik bir ülkede yaşıyor sayılırdık, yani gidip bir erkekle sevgiliyim deseniz destekleyenlerden önce aşağılayanlarla karşılaşırdınız.

sevmek için cinsiyete ihtiyaç yoktu halbuki. sevgi bu kadar basit bir kalıba sığdırılmamalıydı. birini sevdiğin sürece hiçbir şey önemli olmamalıydı. benim ailem onunkinin aksine anlayışlıydı. annem ve babam çoktan vefat etmiş olsalarda, onlarla kötü bir anım yoktu.

bottom bitch •minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin