•23

5.3K 649 210
                                    

hyunjin's pov

"alacaklı gibi kapımı çalacak kadar kimi sinirlendirdim acaba..." kendi kendime mırıldanarak okuduğum kitabı masaya bıraktım ve ayağa kalktım. çalan kapıya doğru ilerlerken zil sesi başımı ağrıtmıştı. gelen her kimse, bana bir masaj borçluydu.

kapı kulpunu derin bir nefes vererek çevirdim ve gördüğüm mavi saçlarla diyeceğim her şey ağzıma tıkıldı.

jeongin'in burada ne işi vardı?

"bu gece sende kalabilir miyim, lütfen?" ağladığı ıslanmış yanaklarından ve kızarmış gözlerinden belli oluyordu, hemen kendime gelerek başımı salladım. kapıyı iyice açtım ve onu içeri aldım.

burnunu çekerek içeri girmesiyle gülümsedim ve ardından kapıyı kapattım. ona oturma odasını işaret ederken arkasından ilerledim. saçları gibi mavi koltuğa oturduğunda amerikan tarzı mutfağa yöneldim.

"sıcak çikolata mı süt mü?" diye sormamla güldü ve gözlerini sildi. "fark etmez." demesiyle ben de seçimimi sıcak çikolatadan kullandım. suyu ısıtmaya koyarken bardaklara da tozu boşalttım.

jeongin'e hafifçe göz attığımda yere bakarak oturduğunu gördüm. bir şey sorarak onu rahatsız etmek istemiyordum. üzüldüğünü görebiliyordum ve tek istediğim bunu engellemekti.

suyun kaynadığını farkedince hızlı bir şekilde kupalara döktüm. ortamdaki tek ses kaşığın bardağa çarpan tınısı olurken tozun iyice karıştığına emin oldum. ardından aldığım kupayı koltuğa doğru ilerleyerek jeongin'e uzattım.

"teşekkür ederim, hyung." diyerek eline aldı kupayı. yanına oturdum ve ona döndüm. "hyunjin diyebilirsin, sanırım kendimi yaşlı hissediyorum." yine gülüşmeye başladık. buna sevinmiştim ama yeterli değildi.

onu anlatması için zorlamak istemiyordum fakat sorunları çözmek istiyorsak konuşmak zorundaydık. bu yüzden öksürdüm ve sıcak çikolatadan bir yudum aldım.

aldığı titrek bir nefesle konuşmaya başlarken tüm dikkatini ona verdim. "babam, minho hyung ve abimle akşam yemeği yerken eve geldi ve hiç hoş şeyler olmadı."

siktir, eğer bay han işin içine girdiyse işler zordu. şu ikilinin ilişkilerini öğrenmiş olmalıydı. ya da farklı bir şey miydi? biraz daha beklemeye ve devam etmesine izin verdim.

"minho hyung'u çağırmamın sebebi, okuldaki zorbalardan beni kurtarmasıydı, bir bakıma özür dilemek için." dediklerini sindirmek için bir süre bekledim. ardından dolgun dudaklarımı birbirine bastırıp nefes verdim.

"bir saniye, sana zorbalık mı yapıldı dedin?" gözlerini yeniden kaçırmasıyla kupamı masaya bıraktım ve elimi nazik bir şekilde çenesine koyarak yüzünü bana çevirdim. "jeongin, bana cevap verir misin lütfen?"

"evet. paramı istemek için beni sıkıştırdılar ve o sırada minho hyung geldi ve onu," durdu ve gözlerini kapattı. düşen bir göz yaşını çenesindeki elimi çekerek parmağımla sildim. "ona vurdular, sonrası karışık. ama abim onları şikayet etti. merak etme," bir süre duraksadım. cidden neler kaçırmıştım?

"baban ne dedi peki? bunu mu öğrendi yoksa," diyerek yeni bir seçenek sundum. şu ailede o kadar çok sorun vardı ki, hangisini çözmeye başlamalı bir fikrim yoktu.

"minho hyung yemek yerken, ki o ara babam yoktu. bana üniversitede ne yapmak istediğimi sordu." konu kendisine gelirken ona gülümsedim. jeongin'i o kadar çok tanımasamda bana olan sevgisini biliyordum, ayrıca sesinin fazlaca huzur verici olduğunu da.

"ona işletme okuyacağımı söyledim, babamın bunu istediğini. sonuçta abimden sonra benim de şirkette yönetim sahibi olmamı istiyor," göz devirdim ve onun iyice düşen suratına karşı dudaklarımı büktüm.

"ama sen ne istiyorsun, bu daha önemli değil mi? çünkü senin hayatın, baban hayatının tüm saniyelerinde yanında olamaz, innie." başını olumsuzca salladı ve o da birkaç yudum aldığı kupayı masaya geri bıraktı.

"konservatuar alanında ilerlemek istediğimi söyledim." sözünü kestim ama amacım kaba olmak değildi. "bu harika bir şey ve cidden seninle bağdaştırabiliyorum. sesinin güzelliğinin farkında olmalısın."

yanaklarının kızardığını görebiliyordum, yine de bunu dile vurmayarak görmezden geldim. onu daha fazla uyandırmak istemezdim.

"teşekkür ederim, hyunjin." diyerek bir saniyeliğine gözlerimizi birleştirdi. devam etmesi için elimle işaret ettim. "ayrıca birkaç müzik aleti çalabiliyorum. piyanoda ileri seviyedeyim ve gitarda da iyi gitmeye başladım."

onunla gurur duyduğumu hissetim, kalbim sıcacık olurken yutkundum. böyle hissetmem normal değildi, ona umut veremezdim. gelip geçici lise hoşlantısı olduğumu biliyordum. kendimi kaptıramazdım.

odağımı yine değiştirerek bekledim. "tam bundan bahsederken babam geldi ve bana hiç çalmamamı söyledi." sinirli bir şekilde dilimi dişlerimde gezdirdim ve edeceğim küfürleri engelledim. jeongin'in yanında bunları söyleyemezdim.

"ardından abim ona karışmamasını söyledi. babam da ona kızdı, bağırdı ve bunun minho hyung'u cidden korkuttuğuna eminim." minho'yu az çok tanıdığım için aslında korktuğunu düşünmüyordum.

aksine, jisung'a kızan bay han'a oldukça sinirlenmiş olmalıydı. o ikisi bunları halledebilirdi ama jeongin şu an öyle bir güce sahip değildi.

"ben de o bağırırken birden ayağa kalktım ve benim babam olmadığını söyledim." elleriyle bir anda yüzünü kapatırken hıçkırdı. ne yapacağımı bilemezken o devam etti. "bana gitmemi söyledi. ben de buraya geldim."

hızlı bir şekilde ona sarılırken çok düşünmedim. saçlarını hafifçe okşarken gözlerimin dolmasına engel olamadım. hıçkırıklarının dinmesini beklerken güzel şeyler fısıldıyordum. ne jisung ne de jeongin bu baskıyı hak ediyordu. onlar için bir şey yapmak istiyordum.

hatta, yapabilirdim de.


hyunin odakli bi bolum olsa da onemliydi ^^ best boy hwang hyunjin sahalara dondu!!

bottom bitch •minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin