partiden 1 gün sonra
minho's pov
"hayır, başıma ne geldiyse hep partilerde geldi." başımı şiddetle iki yana salladım. "gitmeyeceğim diyorum sana!"
bana bıkmışçasına bakan iki çift göze sert bir şekilde bakmaya çalıştım. "partiyi ben düzenliyorum, hiçbir şey olmayacak." hyunjin dudaklarını büküp söylerken yüzümü ekşittim. seungmin de ona destek çıktı. "tema zaten maske, çoğu kişi seni tanımayacak bile."
tamam, bu doğru olabilirdi ve konsept hoşuma gitmiş de olabilirdi. ama yine de risk almaya niyetim yoktu. gittiğim her parti de bir şey olmuştu, sonuncusu hakkında ise...konuşmak bile istemiyordum.
parti sonrası, jisung minho'yu araba ile eve bırakırken, 23.40
"özür dilerim." kısık bir sesle söylediğim cümleyle arabayı sakince süren jisung şaşırmış olmalıydı ki, başını hafifçe bana doğru döndürdü. ardından yola bakmaya devam etti.
"sen neden özür diliyorsun?" ses tonu suçlayıcı değildi, belki de hala aklı babasıyla konuştuğu şeylerdeydi. odaklandığını sanmıyordum. "onu tanımıyordun, seni yalnız bırakmak da benim hatamdı. özür dilemesi gereken benim."
hızlı bir şekilde değişen görüntü, bakışlarımı cama sabitlememe neden oldu. jisung'un şu an ne düşündüğünü bilmiyordum, merak ediyordum ama sorarsam onu incitmekten korkuyordum.
"hyunjin'e teşekkür borçluyum." ben düşüncelerimle boğuşurken o alayla güldü. "seni o ortamdan kurtardığı için ona yemek ısmarlamam gerekecek."
bu beni güldürdü. kıkırtım arabanın içini doldururken ben de konuşmaya devam ettim. "orada olmasını beklemiyordum." başını salladı. "bana da gelmeyeceğini söylemişti, normalde böyle resmi partilere katılmaz."
jeongin ile olan durumu aklıma geldi ve konuyu değiştirmeye karar verdim. "yarın ne yapıyorsun?" klasik bir soru sorarak cevap vermesini bekledim.
yanaklarını şişirdi ve derin bir nefes verdi. bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken o konuşmaya başladı. "yeni ortaklık için sözleşmelerde düzenleme yapmamız gerekecek, biraz meşgul olacağım sanırım." bana kısa bir bakış attı. "sen?"
"yarın hafta sonu, okul olmadığına göre seungmin ile bir yerlere gidebiliriz sanırım." aklıma gelen şeyle gözlerimi ona çevirdim. "galeri gezmek istediğini söylemişti, muhtemelen bunu yaparız."
"böyle şeyler hoşuna gider mi?" ani sorusuyla irkildim ve cevap vermek için duraksadım. "ne?"
"galeri gezmek senin de hoşuna gidiyor mu, bunu sormuştum." diyerek direksiyonu sağa çevirdi. evime yaklaşıyorduk bu yüzden daha fazla beklemeden cevapladım. "yani, çok fazla aradığım bir aktivite değil."
onaylar birkaç mırıltı çıkardı ve apartmanın önüne geldiğinde park edecek yer bulmaya çalıştı. o bu hallederken yanaklarımın ısınmasına engel olamadım. benim hakkımda merak edip bir şeyler sorması hoşuma gitmişti.
han jisung, bedenim dışında bir şeyle ilgilenmişti ve bu ona bir puanı çoktan kazandırmıştı. sevgim daha çok artmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. hepsi o ve lanet cazibesinin suçuydu.
"bugün için teşekkür ederim," arabadan inmeye hazırlanırken söylediğimde duraksadım. "her ne kadar sadece orada durmuş olduğunu düşünsen bile orada olman bile benim için çok şey ifade ediyordu."
gözlerim kısıldı ve yutkundum. siyah saçları sıcaktan olsa gerek ıslak görünüyordu. gülümsemesiyle kalbime daha çok işkence ederken 'sorun yok' anlamında ellerimi salladım.
"buna sevindim," en azından güzel bir şey yapabilmiştim, o homofobik ihtiyarla tanışmasam daha iyi olurdu ama şanssızlık ile donatılan geleceğim ile bu isteğim pek uyuşmuyordu.
"iyi geceler, minho." yumuşak bir sesle dileklerini iletti ve arabadan inmem adına kilitleri açtı. "iyi geceler, jisung."
şimdi, parti günü sonrası
"sana ne oluyor?" seungmin'e kaşlarımı çatarak sordum. "kaç senelik arkadaşına daha bugün tanıştığın sarışını mı tercih ediyorsun?"
"ne alaka ya!" diyerek isyan etti seungmin ve hyunjin şaşırmış bir şekilde ağzını açtı. "sanki kötü bir şey teklif ettik, alt tarafı akşamki partime gel diyorum."
"maskeler falan da hazır bak," diyerek telefonunu gösterdi hyunjin. "tek aramama tüm kıyafetlerimiz kapıda, daha eğlenceli olması için gelmenizi istiyorum zaten." ona güvenebilir miydim bilmiyordum.
dün ben ve jisung'u birkaç sorundan kurtarmış olabilirdi, ilişkim için birkaç tane de tavsiye vermiş olabilirdi, jisung'u tanımama vesile olmuş olabilirdi—tamam belki de güvenmeliydim.
"çok kalmayacağız ama," diyerek beklentilerini azaltmayı umdum. ama aksine ikisi de heyecanla ayağa kalkıp beşlik çaktı. telefonlarına uzandılar.
"ben chan'i arayıp hazırlanmasını söylüyorum, buraya geldiğinde birlikte gideriz." dedi en yakın arkadaşım ve sarışın olan da onu onayladı. "ben de çalışanlara söylüyorum buraya getirsinler kıyafetleri."
ikisinin uyumuna şaşkın bir şekilde bakmaya devam ederken aklımda olan soruyu sordum. "jisung gelecek mi?" hyunjin telefonu ile ilgilenmeyi kesti ve üzgünce bana baktı.
"hayır diye biliyorum, onunla uğraşmadan partinin eğlencesi azalacak." ardından gülümsedi ve beni gösterdi. "neyseki yerine uğraşabileceğim biri daha var."
sinirim bozulmuş bir şekilde güldüm. "şaka bir yana şirkette cidden yoğun bir şekilde çalışıyor diye biliyorum, jeongin partiye gelecek ama jisung'un gelme ihtimali baya düşük."
ofladım, kesinlikle partide bir saatten fazla kalmayacaktım. "jeongin de mi gelecek dedin?" yakaladığım ayrıntıyla tek kaşımı kaldırdım. anlatmak için seungmin'e göz attı ve hala telefonda olduğunu gördü.
"onunla bugün konuşabilir miyim emin değilim..." uzun sarı saçlarını geriye attı. "benden nefret etmediğinin garantisi yok."
düşünceli görünüyordu. "karşındakinden önce kendi duygularını çözümlersen daha rahat edersin," diye söyledim. bunu iğneleme anlamıyla belirtmemiş olsam bile buna göz devirdi. "sen kendi duygularını çözümle."
kaşlarım çatıldı ve yanımdaki yastığı omzuna yapıştırdım. sanki demir saplamışım gibi tepki vererek üç metre öteme giderken gülmeden edemedim. abartmakta üstüne yoktu.
"beni öldürmeye çalıştın! jisung bitti sen mi başladın yani?" ikimizden de bıkmışçasına söylenirken ben hala kahkaha atıyordum. seungmin ise sonunda sevgilisiyle konuşmasını bitirmiş olacak ki yanımıza geri geldi.
"acıktınız mı? bir şeyler hazırlayayım mı?" sorduğu soruyla cidden karnımın aç olduğunun farkına vardım. hyunjin ile bakıştık ve aynı anda başımızı salladık. seungmin ise biliyormuşçasına ofladı.
"tamam, ben sandviçlerinizi hazırlayan kadar birbirinizi öldürmeyin." elimdeki yastığa bakarak söylediği şeyle gözlerimi kaçırdım ve yastığı bıraktım.
"teşekkür ederim seungmin, şimdi can güvenliğim var." diyerek drama oyunculuğunu konuşturdu. koltukta iyice gömülüp telefonunu eline alarak bağlantısını bizimle kesti.
seungmin de mutfağa giderken dudaklarımın kıvrılmasına izin verdim. güzel bir ortamdı. daha önce böyle bir arkadaş ortamım olmamıştı, daha geçen gün sıkça konuşmama başladığım kişi bile en yakın arkadaşımla anlaşmıştı.
belki de bazı şeyler için sadece bir olay gerekiyordur. çabalamak yetmiyordur ve akışına bırakmak gerekiyordur. her şey de böyle olamasa da, bunu denememiz gerektiğine inanıyordum.
hayır, bunu biliyordum.
—-
evt maske ve parti diyoruz ne kaoslar cikacak ne kaoslar🥰
saka saka
bu arada hyunin'i birlestirmeyi dusunmuyodum ki hala emin degilim ne diosunuz??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bottom bitch •minsung
Приключения"o sorun yaratmıyor ve bir model gibi. bu yüzden o benim sürtüğüm." top! jisung bottom¡ minho -minsung.