30.BÖLÜM- "FİNAL"

147 20 181
                                    

Helüğğ! Nasılsınız? Ben çok duygusal bir pandayım şuan. Medyadaki gibi :)

Ah o final yazısı... Her neyse bölüm sonunda konuşuruz :)

İyi okumalar herkese!

***

30.Bölüm- "FİNAL"

"Her güzel şeyin bir sonu vardı. Bizim elimizde olan o sonu nasıl yazdığımızdı..."

Bir yıl, bir ay sonra:

Son dersten çıkar çıkmaz kendimi adeta üniversite binasından dışarı atmıştım. Hoca blok ders yapmış, üstelik sayfalarca not aldırmıştı. Tabiri caizse suyum çıkmıştı. Fakat mezun olmama çok az kaldığından her ne kadar zorlansam da bu yıllarımı özleyeceğimi biliyordum ve derslerden zor da olsa zevk almaya çalışıyordum.

Beklemeden telefonumu çıkarıp Yiğit'i aradım, onunla bahçede buluşacaktık. Aramayı yanıtladığında, "On dakikaya yanındayım, canım. Hocayla bir şey görüşmem gerek." dedi. Kafamı görmese de sallayıp, "Tamam, ben bekliyorum bahçede seni." dedikten sonra telefonu kapatmıştım. Sonrasında da pek bir kimsenin olmadığı yere geçip boş banka oturmuş, başımı geriye doğru yaslayıp gözlerimi kapatmıştım.

Normal günlerime kavuştuğumdan bu yana bir yıl, bir ay geçmişti. Bu süre zarfında çoğu şey benim açımdan harika ilerlemişti. Okul hayatıma ve derslerime daha çok vakit ayırmıştım, aynı zamanda kaldığım derslerden de geçebilmiştim. Bu beni hem vicdanen iyi hissettirmişti hem de sorumluluk duygumu geliştirmişti.

Ailemle aramı da düzeltmiştim bunun yanında. Her gün olmasa da sıklıkla annemle, babamla ya da Enes ile konuşuyordum. Geçtiğimiz aylar içerisinde de İstanbul'a dört veya beş kez de onları ziyaret etmek için gitmiştim ve bu ziyaretlerin birinde babamla önceki evliliğini bildiğimi söylemiştim. İlk başta afallasa da hemen sonrasında bana her zamanki gibi gülümsemiş ve doğruları anlatmıştı. Kısaca babamla aramda bir sırrımız olmuştu. Boşuna anneme ve Enes'e bahsedip gereksiz gerginlik çıkarmamıza gerek yoktu. Ne de olsa geçmiş, geride kalmıştı. Kendimize bir de bunu sorun edecek olursak geleceğimizi çizeceğimiz yollarda hep bir engel olurdu.

Bunlara ek olarak Enes'in de yolunda giden bir ilişkisi vardı ve çok yüksek olmasa da notları ve dersleri iyiydi. Sık sık görüşüyorduk onunla da. İstanbul'da olduğumuz bir dönemde beni kız arkadaşıyla da tanıştırmıştı. Çok tatlı bir kızdı o da.

Arkadaş grubumuzla da zaman geçtikçe aramızda daha iyi bağlar oluşmuştu. Aynı şekilde duruyorduk. Alp, Melis, Hasan, Yaren ve Zeynep olarak hiç değişmemişlerdi. Tek değişen sayımızın artmasıydı. O kişi de Zeynep'in yeni sevgilisi Egemen'di. Sanal ortamdan başlayan konuşmalarını zamanla ilerletmişlerdi ve sonucunda da birbirlerini sevmeleri kaçınılmaz olmuştu.

Egemen ise tıpkı Zeynep gibi deli dolu, sakin ve efendi bir çocuktu. Aramıza ilk geldiği zamanlarda Alp ve Hasan'ın iğneleyici laflarına ve şakalarına maruz, kalsa da kısa zamanda kendini sevdirmeyi başarmıştı. Biz de onu dışlamamış, birbirimizden ayırmamıştık.

Ve en önemli olaylardan bir tanesi de Alp ile Melis'in nişanlanmış olmasıydı!

Her şey Hasan ve Alp'in zıtlaşması sonucu olmuştu tabi. Bir gece yine hep beraber sohbet muhabbet ederken bir anda Hasan'ın, "Acaba aramızdan ilk kim evlenir?" demesiyle etraf kızışmıştı. Sonuç olarak yok sen, yok ben derken Alp ertesi günün akşamı takıvermişti yüzüğü. Sonrası malum zaten. Davetiyeler, halaylar ve daha niceleri...

Tüm bunların yanında ettiğimiz kavgalar haricinde Yiğit ile de güzel giden bir ilişkimiz vardı. Aramıza en fazla bir hafta kadar soğukluk girmişti. Tabi sonrasında tekrardan bir araya gelmiştik. Daha büyük bağlarla. Ancak asla birbirimize olan saygı ve sevgimizden ödün vermemiştik. Aksine bu duygular geçen yıllarda daha da artmış, giderek katlanmıştı.

ODAMDAKİ SIR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin