Şaşkınlık ben onu izlerken, o ise yolu izliyordu. Şaşkınlığımın farkındaydı. Bunu hissedebiliyordum.Neden böyle bir şey yapacaktı? Beni nasıl çocukluğuna götürecekti? Beni neden çocukluğuna götürecekti?
Kafamda bin tane kuyruğu birbirine değmeyen düşünceler geziniyordu.
''Gittiğimizde neden seni oraya götürdüğümü anlayacaksın, Nia''
''Sabret ve korkma'' dedi düşüncelerimi hissederek.
Ben de kafamı salladım.
Ve yolu izlemeye koyuldum. Çok heyecanlıydım. Merak ediyordum. Nasıl bir yerdi, çocukluğunu oraya nasıl saklamış diye.
Yolculuğumuzun ne kadar süreceğini sorduğumda ''3,5 saat'' cevabını almıştım. Bunun üzerine hemen anneme mesaj attım.
''Yemeğini ye, beni bekleme. Ben Nega'da kalacağım.''
''Annen umarım endişelenmez,Nia'' diye söze karıştı.
''Şimdi kısa bir mesaj attım.'' dedim kısık bir sesle.
Ve yolu izlemeye devam ettim.
Arabaya binişimden tam olarak 1,5 saat geçmişti.Fakat hala kokusu arabanın içini donatıyordu. Çok hoş ve kaba bir kokuydu. Hep duymak isteyeceğim bir kokuydu. Heyecan vericiydi.
...
Ben yine uyuya kalmıştım. Ve Dylan O'Brien'nin beni uyandırması ile gözlerimi yavaşça açtım. O Arabadan inmiş, kapımı açmış ve elini bana uzatmıştı.
''Nereye geldik'' şeklinde bakışlarımı etrafa gezdirirken, Bay Brien'nin elinin hala havada kaldığını hatırladım.
Ve hemen kafamı ona çevirip elini tuttum.
Ve beraber yürümeye başladık. Onun arkasından yürüyordum. Gerçek gerilimi hissediyordum. Omzumda kocaman bir sızı başlamıştı. Gerildiğim de hep oluyordu bu.
''Gözlerini kapatmam gerekiyor'' dedi ciddi bir ses tonuyla.
Şaşırmıştım.
''N-ne, neden?'' diye sordum merakla.
''Hissetmeni güçlendirmek ve keskinleştirmek için. Korkma, Nia. Senin saçının teline bile zarar veremem. Bana güven '' diye konuştu aynı ses tonuyla.
Ona inanıyordum, ona inanmasam buraya gelemezdim. Hele en yakın arkadaşlarıma yalan söyleyerek.
''Size güveniyorum'' dedim ona arkamı dönüp gözüme elindekini bağlamasını sağlamak için.
Bağladıktan sonra beni önüme döndürüp elimi tutarak bir odaya soktu.
Yavaş yavaş yürüyorduk.Burası çok garip kokuyordu. Toz kokusu falan değildi bu. Çok garipti.
Elinin arasında olan sağ elimi tutup, duvara sürterek yürümeye devam ettik.
Ve vazo diyebileceğim bir şeye dokunmaya başladık. Daha sonra çerçeve, perde, pencere. Odadaki her nesneye elimi sürtmüştü.
En son başka bir odaya geçtik.
Elimi kalbine götürerek;
''Burayı da hisset,Nia'' demişti sesi kırılarak.
...
'"Burayı hissetmen lazım. Kırgınlığımı, acılarımı, heyecanımı, sevincimi, çocukluğumu, elimden kayıp giden her şeyimi hissetmen lazım'' dedi elimi sol göğsüne daha fazla bastırarak.
