Belçika'ya geleli 2 hafta olmuştu.
"Bugün ne yapalım?" diye sordu Drew.
Bize erkenden kalkıp güzel bir pazar kahvaltısı hazırlanmıştı."Biliyorsun,yarın gala var.Nia'nın giyecek pek bir elbisesi yok.Onun için alışverişe çıkalım diyorum.Sen de geleceksin galaya,sen de katıl bize sana da alalım birkaç parça bir şeyler."dedi Dylan.
"Aaa,Dylaaan! Sen kime ne teklif ediyorsun?Drew okulda ve çevrede smokin fabrikatörü diye tanınır.Onun alışverişe çıkmasına gerek bile yok." dedim şen bir sesle.
İkisi de kıkırdamıştı.
"Abartma Nia." dedi Drew gülerek.
"Aslında şaka bir yana çok iyi olur alışverişe çıkmamız.Galaya uygun pek bir takımım yok.Çoğunu Amerika'da bıraktım.Ne bok varsa,aptal gibi..." ekledi Drew yakınırken.
"Birileri kokunu içine çeksin diye mi acabaaaa" dalga geçerek konuştu Dylan.
"Sen Yosef'le fazla mı takılıyorsun acaba?" dedi Drew ironisine sinirlenirmiş gibi yaparak:
"Ay,hayır.Tanrı beni Yosef'ten korusun.Zor kurtardım yakamı ondan."
Büyük bir kahkaha koptu.
....
Çoktan alışveriş merkezine ulaşmıştık bile.
Yol boyunca şişmiş karnımı sevip durdum,aklıma sürekli annem geliyordu.
Acaba şu an nasıldı,ne yapıyordu,beni özlüyor muydu?
Bin tane sorular kafamın içinde dönerken araba durmuştu.Dylan elini uzatarak inmemi sağladı.
Dolmuş gözlerimi gördüğünde sorgulamadan düşmek üzere olan gözyaşlarıma parmağını dokundurup düşmemesini sağladı.
O hep bu hareketi yapardı.
Aramızda imza hareketi olmuştu.Elimi sıkıca tuttuğunda Drew'de yanımıza gelmişti.
Arabayı o kullanmıştı.
...
"Bence bu gayet güzel olur sana" elindeki sahte kürklü,60° sıcaklığına tekabül eden buz mavisi elbiseyi üstüme tutarak konuştu Dylan.
"Dylan saçmalama,kalp krizi geçiririm sıcaktan bunun içinde."
"Asıl sen abartma.Belçika'dayız farkında mısın? Kışın ortasında...çocukta üşür hem."dedi mızmızlanarak.
"Dylan,bırak ne giyeceğime ben karar vereyim.Ayrıca ben anneyim.Çocuğuma ne iyi gelir ne iyi gelmez ben daha iyi bilirim."
"Ne alakaymış o?"
"Çocuğu taşıyan benim çünkü." deyip göz kırpıp gittim.
...
Bana ve Dylan'a gala için kıyafetleri aldıktan sonra sıra Drew'e gelmişti...
"Bence Valéntina markasından seçelim smokini."
"Hayır, Drope en iyisi." diye atladım Drew'in sözüne.
"Gloo?" bu sefer atlayan Dylan olmuştu.
"Yahu arkadaşlar,ben yıllardır Valétina'dan giyiniyorum.Zamanımızı harcamayalım boşu boşuna.Gidip alalım,eve dönelim."
Drew'e katılarak üst kata çıktık.
...
"Peki bu nasıl oldu" diyerek kabinden çıkarak yanımıza geldi Drew.
Çok şık kadife,lacivert bir takım giymişti....Yakışıklı oğlum...
Gözlerim dolmuştu onun bu güzelliğine.
