𝕬𝖓𝖉 𝖒𝖆𝖞𝖇𝖊 𝖙𝖔𝖓𝖎𝖌𝖍𝖙, 𝖜𝖊'𝖑𝖑 𝖋𝖑𝖞 𝖘𝖔 𝖋𝖆𝖗 𝖆𝖜𝖆𝖞..''
Bu cümleleri hala sindiremeyen zihnim, aklım belki de bana oyun oynuyor diye düşünürken gözlerini gözlerimden bir saniye olsun çekmeyen Bay Brien ceketini omuzuna geçirerek arabasına doğru yürürken benim onu cevapsız bırakmamdan rahatsız olduğunu fark etmiştim.
Ama ne yapayım? Kolay mıydı bu cümleleri duymak, sindirmek, cevap verebilmek...Kalbimin sesini duysa belki bana hak verir, diye düşünürken o sırada tempolu adımlarla Bay o'brien'ın yanına gittim;
"Hey, bekleyin lütfen."
Sonunda ağzımı açabilmenin vermiş rahatlamasını yaşarken aynı zamanda Bay Brien'nin beni duymamazlıktan gelmiş olmasının üzüntüsünü yaşıyordum...
Derken sonunda Bay Brien bana acıyıp durmuştu...
"Seni dinliyorum Nia"
Nia...adımla...senin sen söyleyeceksen adımı sonsuza kadar send-sizden duymaya razıyım...
"Ş-şey ben cevap veremedim çünkü şaşırdım yani böyle düşünmenizde, sizi cevapsız bıraktığım için özür dilerim.Ama bilerek yapmadım."
Yüzümü inceleyen gözlerini üstümden çekip etrafa bakındıktan sonra;
"Özür dilemene gerek yok küçük hanım, ne diyebilirdin ki zaten? Bir şey söylememen en doğrusu zaten...Asıl bunları benim sana söylemem yanlıştı, unut gitsin lütfen..."
Ne ve neden yanlıştı?...Tanrım yine sorularımı cevapsız bırakmaya meyillisin.
"Anlamadım efendim, ne yanlış?"
"17 yaşındaki bir kız çocuğunun bu saatte ertesi gün okulu olmasına rağmen uyumaması küçük hanım"
Yine yaşımdan vuruyordu, cevap veremediği için sürekli yaşımdan vuruyordu- vuracaktı.Neden ama neden ben onu bu kadar anlarken, hissederken onun beni küçük görmesinin nedeni neydi?
"A-ama.."
"Saat çok geç oldu benim gitmem gerekiyor, yarın çekimlerim seninde okulun var.Pazar günü beyzbol maçında görüşürüz.."
Deyip omzuma dökülen saçlarımı hafifçe, parmakları ile sevip gülümsedikten sonra gitti...
Gidişi bile güzelken, benim oluşu nasıl olurdu acaba?
Unut ve sus Nia...
"İyi geceler, efendim."
Arkası bana dönük olmasına rağmen gülümsediğini anlamam pek zor değildi.
Arabasına binip gitti...
...
07.30...Ah bu alarm sesinden nefret ediyordum ama okulu seviyordum.Yine gözlerimi açar açmaz zihnim kendi kendine konuşmasına başlamıştı.Tabiri caizse mesai başlamıştı zihnimde.Yoruyordu ama yapacak başka bir şey yok, alışmıştım...
Hemen kalkıp kısa bir duş alıp üstümü giyinip, tostumu kapıp hemen servisime binip hemen arkayı kaparak yolu izlemeye başlamıştım.
Sınıfa çıktığımda Nega ve Drew ateşli bir şekilde kavga ediyorlardı.Aslında çok yakışırlar ama Nega...Ah be kızım...
Poei ve Tei ise baygın ve bıkkın bakışları beni bulduklarında ''sonunda'' bakışı atarak Poei çantasını yerimden alarak oturmamı işaret etti.
"Neler oluyor çocuklar sabah sabah" sonunda Nega ve Drew'den başkası ağzını açmıştı ve o kişi bendim.
Poei; Ne olacak her zaman ki gibi Nega'nın başına buyruk işleri yüzünden tartışma çıktı.