Dylan bu güne sete gitmişti.
Son 3 aylık çekimleri kalmıştı.En kısa sürede tamamlayıp-filmi vizyona vermeyi düşünüyordu.Gala döneminde ise Drew'in yanına gidecektik.Belki orası bize daha iyi gelirse hamileliğimin son dönemlerini orada geçirebilirdik diye konuştuk.Aslında bu bize fena gelmezdi.Sakin ve temiz bir ülke,
Düşüncelerimin arasında kaybolup giderken bir anda telefonumun çalmasıyla irkildim.
"Alo" diye cevapladım.
Arayan Drew idi.
"Alo,nasılsın güzelim?"
"Ah,iyiyim canım.Sen nasılsın,ne yapıyorsun?"
"Fena değil.Bavul topluyordum.Eğer müsaitsen alayım seni,bize geçelim.Hem bana yardım edersin hem de biraz sohbet ederiz." dedi.
Bavul mu...
O zaman geldi mi yani?...
Hayır...
"M-müsaitim,müsaitim de...Bu kadar erken mi gideceksin Drew? Nega ne olacak peki?"dedim titreyen ses tonumla.
"Alıyorum seni o zaman?"
"Tamam,bekliyorum." deyip onay verdikten sonra kahvaltı masasını toplayıp üstümü giymek için odaya gittim.
...
Gelen mesajla banyodan çıkmıştım.
"Binanın önündeyim."
Hemen ayakkabılarımı ayağıma geçirip evden ayrıldım.
"Geldiiim!" diye hafif bağırarak Drew'in boynuna atladım.
Beni sıkıca sarıp yanağıma öpücük kondurdu.
"Papatya yağı kokundan tanımıştım zaten." dedi...
Hafif gülümseyerek arabaya atladım.
"Eve gitmeden önce birkaç parça bir şey alalım mı? Ben yarın gideceğim için hiç bir şey yok evde."
"Olur..." dedim gözlerim dolarken.
Direksiyondaki sağ elinin baş parmağını kirpiklerimin yanına götürerek düştü düşecek olan gözyaşımı sildi.
Onun bu davranışına karşı gözlerim daha çok dolmuştu.Bu sefer beni sinesine çekip başımı göğsüne yasladı.Gözyaşlarım gömleğini mahvetmişti.
"Ah siz kadınlar...Kızlık hormonu,regl bilmem neyi falan dedik anladık da...Bir de hamilelik hormonu çıktı başımıza." dedi beni güldürmeye çalışarak.
Ama ben gülememiştim.
Çünkü onsuz halim,halimiz,hali çok kötü olacaktı.
Drew grubun babası,abisi,yol göstereni gibiydi.O gittikten sonra grubun ayağı kırılacaktı.
...
Atıştırmalık ve içecek almak için benzincinin yakınındaki markete girdik.
Çocukluğumda yaptığım gibi koluna girerek raf raf dolaşmaya başladık.
"Ne istersin-ah pardon,istersiniz?" diye sordu gülümseyerek.
Elim şişmiş karnıma giderken;
"Çilekli pastaaa!" diye bağırdım heyecanla.
Uzun zamandır pasta yememiştim özelikle de çilekli.Bu marketin tatlıları çok güzel ve taze olurdu.
Kısa bir alışveriş yapıp arabaya geri bindik.
...
Eve varmıştık.Odasına geçip pasta ve kurabiyeleri atıştırmaya başladık.
"Hooop uçak geliyooor!" deyip elindeki damla çikolatalı kurabiyeyi ağzıma tıktı.
O sırada telefonum çaldı.Arayan Dylan idi.Ağzım kurabiye doluydu ve bu halde konuşmam imkansızdı.
Drew bu halime kahkaha patlatmıştı.
El mecbur açtım.
"OLO" diyebildim zar zor.
"Alo,nasılsın güzelim?"
"Oyo,son?" dedim nefes nefese ağzımdaki yutmaya çalışırken.
"Canım sen iyi misin,neler oluyor?" diye telaşla sordu.
"Ayh, iyiyim.Drew'e geçtim de,kurabiye tıktı ağzıma.Onun üstüne de sen aradın o yüzden sesim öyle geliyordu."
"Anladım,Drew nasıl? Selam söyle lütfen." dedi.
"İlettim.O da iyi.Valizini topluyor işte."
"Valiz mi? O kadar erken mi ya?" diye sordu o da aynı şokun etkisiyle.
"Maalesef..." diyebilmiştim.
"Tamam canım.Ben 3-5 saate çıkacağım setten.Seni almaya gelirim,biraz beraber kafa dağıtın siz de." dedi.
"Tamam canım" deyip kapattık.
...
Valizlerini toplamıştık.Yazlık,kışlık kıyafetlerini de ayarlardıktan sonra salona geçtik.
Yazlık ve kışlık kıyafet ayıracak kadar ayrı kalacaktık...
"Drew gitmekte kararlı mısın?" diye sordum bir daha emin olmak için.
Onaylar anlamda başını salladı.
"Peki,Nega?..."
"Nega diye bir şey yok Nia. O da hayatına bakacak.Kendi düzenini kuracak.Tabi ailesi ile sorunları biterse."dedi net bir sesle.
Onun Nega'ya karşı bu net ve sert halleri beni çok üzüyordu.
Neden bu hale geldiler?...
"Drew ona şu an kızgın olabilirsin -ki hakkında fakat öyle kestirip hemen arkanı dönüp gidemezsin.Çünkü sen bu değilsin.Acımasız,umursamaz,katı değilsin.Ona karşı hayal kırıklığın ve öfken seni bu kalıba sokuyor olabilir ama buna izin verme.O senin her şeyin,arkadaşın,sevgilin,kardeşin,dostun...İnsan arkadaşını bu kadar kolay silemez Drew,silmemeli.Tamam o korkak,kendisini düşünmüyor ve her şeyden kaçıyor,peki sen? Onun en ufak hatasında hemen kaçıyorsan -ki onun kaçabildiği tek alan diğer oda en fazla.Sen ise de ülke değiştiriyorsun o zaman bu halde korkak olan kim onu sorgulamak lazım." dedim net bir ses tonuyla.