İpek eve bu halde gitmek istemedi. Ağlamaktan helak olmuş gözleri ile oğlunun karşısına çıkmak istemedi. Tesadüfen tolga aramıştı onu.
" İpek nerdesin"
" Tolga sonra konuşalım mı."
" Niye ağlıyorsun sen"
" .........."
" Okulun orada bir park var oraya gel çabuk. Ben şimdi evden çıkıyorum. Beni bekletme bozuşuruz"Tolga telefonu kapatır kapatmaz merti aradı.
" Nerdesin"
" Evdeyim"
" İpek nerde"
" Evindedir"
" Ters bir şey mi söyledin kıza neden ağlıyor."
" Ağlıyor mu. Nasıl ağlıyo. Neredeymiş"
" Okulun ordaki parka gelecek şimdi"
" Abi sen alelacele bize gel. Çabuk. Ben gidicem ipeğin yanına."
" Beraber gidelim işte"
" Olmaz. Sana emanet etmem gereken biri var"
" Kim"
" Gelince görürsün çabuk gel"
" Tamam"Tolga yolu yarılamıştı telefonda konuşurken zaten. İpek ise ordaki bir banka oturup tolgayı bekliyordu. Mert kapıdan bir araba sesi duyunca kapıya koştu. Tolga içeri geldi ve koltukta oturan oğuzu gördü.
" Bu kim abicim"
" Fırsat olmadı hiç. Kendisi söylese daha iyi olurdu ama ben söyleyeyim. İpeğin oğlu"
" Ne. Ne diyon amk"
" Lan. Çocuğun yanında küfür etme sikicem belanı şimdi ya"
" İpek evli değil ki"
" Detayları gelince anlatırım. Yanlız beni babası biliyor sakın pot kırma sıçarım ağzına."
" Hiç bir şey anlamadım amk"
" Gelince anlatırım. Sen çocuğa iyi bak. Bak emanet ha. İpekle papaz etme beni."
" Tamam hadi git bekletme daha fazla"
" Tamam"Mert arabanın anahtarını alır almaz arabaya koştu. İpeği arıyordu ama açmıyordu. 10 15 dakika sonra parkın oraya gelmişti. Hava kararmak üzereydi ve soğuktu. Arabayı park edip koşarak yanına gitti. Hali perişan görünüyordu. Kötü bir konuşma geçmişti belli ki.
" İpek"
Kafasını kaldırıp merte baktı. Gözleri hala doluydu. Mert bir şey demeden yanına geçti oturdu.
" Bu durumu kabullenmek onlar içinde zor. Annenin bu tavrı gayet normal."
" Evden kovdu beni"
" Olsun. Bak hayattaysan, sağlıklıysan bu hayatta düzelmeyecek hiçbir şey yok biliyor musun. Hiçbir şey. İlla ki bir yolu bulunuyor. Annen evden kovdu diye sen onun evladı olmaktan çıkmadın değil mi? Sinir harbiyle söylenmiş sözler. Hem kendini onun yerine koy. Oğuz birgün böyle bir şeyle karşına çıksa ne dersin. Tamam evden kovmazsın belki ama tepkin sert olur değil mi"İpek sessizliğe bürünmüştü.
" Tamam. Susalım. O da bir şeydir. Ama burda susmayalım. Hava soğudu üşürsün arabada istediğin kadar susarız."
" Olur"Beraber arabaya geçtiler. Mert arabayı çalıştırmadı. Oturdular sadece. İpek kafasını cama dayamış dışarıya bakıyordu anlamsızca. Mert ise gözünü ondan ayırmıyordu. Yaşadığı acıyı kalbinde hissetmişti. Küçük bir kız çocuğuymuş meğer dedi içinden.
" Eve gidelim mi"
" İyi gözükmüyorsun. Eve gidemeyiz."
" Ama eve gitmek istiyorum."
" Ama iyi değilsin"
" Oğuzu görürsem iyi olurum. Eve götür beni lütfen. Birde kendime bir ev bulacağım."
" Ne-neden"
" Oğlumla rahat rahat yaşamak için"
" Şimdi rahat değil misin"
" Mert bu seninle ilgili değil. Ben oğlumu alıp kendime bir dünya yaratacağım. Sana daha fazla yük olamam. Oğuzun sana alışmasını istemiyorum"
" Neden"
" Birgün bu yalan ortaya çıkacak"
" İstemezsek çıkmaz"
" Fatih gelirse ya. Hamileydin ne oldu bu mu benim çocuğum derse sen ne diyeceksin"
" O da adam olsaymış yediği boku kabul edip sahip çıksaymış"
" Bu bir cevap değil. Birgün oğuza her şeyi söyleyeceğim. Anlayabileceği zaman. O zamana kadar sana ihtiyacım var evet."
" Oğuz demeyecek mi babamın yanından neden gidiyoruz diye"
" Mert... Yapma lütfen. Bizim orda kalmamız senin içinde iyi olmaz"
" Neden"
" Okula gidiyorsun, baban görür, üstelik bana....."
" Neyi değiştirir ki"
" Birçok şeyi. Orda kalarak bana daha çok bağlanacaksın. Bunu istemiyorum."
" Ben sana daha fazla bağlanamam çünkü dahası yok."Sinirlenip arabayı çalıştırdı mert. Sinirinden kaçla gittiğini bile bilmiyordu. Basmıştı gaza çoktan. İpek mertin kontrolü kaybettiğini görüyordu.
" Mert yavaşla"
Ama mert onu duymadı bile. Devam ediyordu sürate.
" Mert dur dedim mert."
Aklı yerine gelince hızlı gittiğini, ipeğin ona yavaş gitmesi gerektiğini söylediğini duyuyordu. Ani bir fren yaparak durdular. Hızlı hızlı nefes alıyordu. Elleri titriyordu. Kafasını ipeğe çevirince onun da kendisine şaşkınca baktığını gördü.
" Özür dilerim. Ben ben kontrolü kaybettim. Özür dilerim."
" Tamam önemli değil."Tekrar yola devam ettiler. Eve gelmişlerdi bile. Mert arabadan inip denizin dibine gitti. İpek içeri girecekken mertin yanında olmadığını görünce peşinden gitti. Denize doğru gittiğini görünce koşarak gitti yanına. Omzundan çekip kendine çekti. Birbirlerine baktılar sadece. Ama bu bakışlar boş değildi. İkisininde.
Mertin acı çektiğini, üzüldüğünü görünce kendinden biraz uzun olan bu koca adama sıkıca sarıldı. Omuzlarına kadar gelebiliyordu ancak. Saçlarını okşadı.
" Yapma bunu lütfen. Gözlerindeki acıyı görünce kendime çok kızıyorum. Lütfen yapma."
" Gitme"Ağladığı sesinden belliydi.
" Evimden gidebilirsin. Oğlunla kendine bir dünya kurabilirsin bende yardım edeceğim buna ama lütfen benden gitme. Biliyorum beni sevmiyorsun en azından benimki gibi bir sevgi değil. Ama birgün aşkın yaşta değilde kalpte olduğunu anlayacaksın. Ben o güne kadar seni bekleyeceğim. Bu sevgi aşk değil diyorsun ya yanlış diyorsun. Ben hiç aşık olmadım ama birgün biri öğretirse öğrenirim dedim. Bana birgün aşkı öğreteceksin. Alenen ya da değil. Birgün öğreteceksin. Sen sadece kalbi benim için atan bir mert var de varolduğumu bil yeter. Beni gör yeter. Bana aşık ol birlikte olalım demiyorum. Senin işin gereği bunlar zor biliyorum ama en azından kalbimi görürsen beni mutlu edersin"
Mertin bu duygusal konuşması ipeği de ağlatmıştı. Mert kendini geri çekip onun yüzüne baktı. Ellerini yüzüne koydu.
" Ağlama. Toparla kendini hadi. Oğuz bekler seni."
Ellerini ipeğin yüzünden çekip kendi gözlerindeki yaşı sildikten sonra denizin kenarından mis gibi bir deniz kokusu çekti içine. Huzur doluydu.
Beraber içeri girdiklerinde oğuz ve tolga telefonda oyun oynuyor, önündeki masada ise lahmacun kola kutuları duruyordu. İkiside tolgaya imalı imalı bakıyordu. Oğuz telefondan başını kaldırıp annesini görünce telefonu koltuğa atıp annesine koştu. Küçük oğuz annesinin ona sarılışından anlamıştı bir şey olduğunu. Şefkatli bir şekilde saçlarını okşayıp öpüyordu.
" Mis kokulu annem"
Onlar sarılırken eliyle tolganın omzuna sertçe vurdu mert.
" Ne vuruyorsun abicim ya"
" Sığır. 2 yaşındaki çocuğa lahmacun kola mı yedirdin"
" Ne yapsaydım mis gibiydi. Hem doydu da"
" Sus bak vurucam suratına şimdi"Oğuz annesinin kucağından ayrılıp merte babam diye sarıldı. Tolga gülecek de gülemiyormuş gibi şekile girdi. İpek de onu görünce biraz neşesi yerine gelmişti.
" Annecim gel yatalım seninle biz"
" Tamam"
" Hadi iyi geceler de onlara"
" Hepinize iyi gecelerrr"
" Sanada iyi geceler aslannn"İpekle oğuz odalarına gittiğinde mert kendini koltuğa fırlatmıştı resmen. Manevi yorgunluk vardı üstünde.
" Noldu lan ne bu halin"
" Yoruldum"
" Anlat bakalım artık şu işi. Bugün çocuğa ne diyeceğimi şaşırdım"
" Ya oğlum neyi anlatayım işte. İpeğin üniversitedeki sevgilisinden olma çocuk. Kimse bilmiyor annesine söyledi bugün evden kovmuş kabul etmemiş. Ben önceden öğrenmiştim. Bizi tanıştırdı. Yavrum ya beni babası sandı sarıldı bana. Baban değilim diyemedim. Babası biliyor beni işte"
" Senden de güzel baba olur ha. Senden bahsetti hep bugün"
" Valla :) ne diyor"
" Babam nasıl biri, oyun oynar mı, beni seviyor mu gibi gibi. Çocuk işte"
" İçimden diyorum ki keşke gerçekten oğuzun babası ben olsaydım. İpekle erken tanışsaydım. Yaşıtı olsaydım. O zaman bu kadar acı çekmezdim herhalde. Öğretmen öğrenci olmasaydık hiç. Dışarda herhangi bir yerde tanıştığım biri olsaydı."
" Ne güzel seviyorsun sen amk ya"
" Bak gerçekten sikicem ağzını en sonunda çocuk burdayken küfür etme amk ya"
" Diyene bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçüğüm
ChickLitİmkânsız gözüyle bakılanlar belki de bakıldığı gibi imkansız değildir. #Rehberlik 1. 30.11.2021 #Ders 2. 11.05.2022