"sapık mısın yoksa aptal mısın karar veremiyorum." yerde olan bakışlarını bana yönlendirdi, "bu yüzden her ikisisin de diyeceğim." söyledi. gözlerimi devirdiğimde başını iki yana sallayıp nefesini verdi.
"neden öylece jennie'yi öptün ki?" sordu. cevabını bilmediğim bir soru sorduğundan bakışlarımı dışarıya yönlendirdim.
"aptal sapık!" söyledi, "eğer jennie ile görüşmeye devam etmek istiyorsan özür dilemelisin." uzaklaşan ayak sesinden anladığım kadarıyla kapıya doğru gitmişti. kapının sesini duyunca başım aşağıya indi.
cidden aptalca davranmıştım.
jennie ile bir daha görüşmesek bile ona bir özür borçluydum. akşam gidip özür dilesem iyi olacaktı. kararımı verdiğime göre artık kendimi işe verebilirim diye düşünüyordum ki kapım açıldı.
"bana daha fazla hakaret etmeye geldiysen kendini yorma. jennie'den özür dileyeceğim." başımı kaldırmadan söyledim.
"jennie kim?" uzun zamandır duymadığım sesi duyduğumda kalbim hızla çarpmaya başladı. topuk sesleri yaklaşırken bunun şaka olmasını dilemekten başka bir şey yapamıyordum.
bacakları görüş alanıma girdi. kendini masama yasladığında hâlâ başımı kaldırmamıştım.
"ben yokmuşum gibi mi davranacaksın?" sordu. aynı pozisyonda kalıp cevap vermediğimde masaya yaslanmayı bıraktı.
bana daha da yaklaşıp kulağıma doğru eğildi.
"ama bu bana daha çok cesaret verir." bir elini omzuma, diğerini bacağıma koyarken fısıltıyla söyledi. hissettiğim elektriklenmeyle sıkıca gözlerimi yumup dişlerimi birbirine bastırdım.
tanrım! hâlâ ondan etkilendiğime inanamıyorum.
yutkunup derin bir nefes aldım ve bacağımdaki elini tutup kendimden uzaklaştırdım. bu onun gülmesine neden oldu.
"demek sonunda yeniden görünür oldum." alayla söyledi.
gözlerimi açtım, bu kadar kolay yenilecek biri değilim.
"ah..." bakışlarım onu buldu, "sen miydin?" soğuk bir şekilde söyledim.
"beklediğim karşılama bu değildi ama evet, benim." gülümseyip kollarını açıp bana doğru eğildi ve sarıldı. sarılışına kısaca karşılık verip koltuğumu geri ittim ve uzaklaştım.
"burada ne işin var?" oyuncu bir şekilde dudaklarını büzdü.
"beni gördüğüne sevinmiş görünmüyorsun."
"sevinmemek değil de haber vermeden gelmene şaşırdım." söylediğimde bana doğru bir adım attı. bana yaklaşmasını istemediğim için ayağa kalktım ve masanın diğer tarafına geçtim, bu hareketim bakışlarını bir anlığına benden çekip gülmesine neden oldu.
"o halde şaşırmayı bırak ve buna alış. uzun süre buralarda olmayı planlıyorum." bana doğru adımlarken söyledi.
ondan kaçmaya devam etmem onun hoşuna gideceği için bu kez durdum ve bakışlarımı ayırmadım. yanıma geldiğinde gözlerimin içine bakarak parmağını boynumda gezdirdi. kasılan bedenim onun gülmesine neden oldu.
benimle oynamaya bayılıyordu.
kendime çekilmemem gerektiğini hatırlatıp bileğini tuttum.
"jackson burada olduğunu biliyor mu?" soğuk bir şekilde söylediğimde gözlerini devirdi ve elimdeki bileğini kurtardı.
"ondan önce seni görmek istedim," benden uzaklaşıp kapıya doğru adımladı, "şimdi de onu görmeye gidiyorum," kapıyı açtı ve yüzündeki gülümsemeyle bana döndü, "akşam seni görmeye gelirim." göz kırptı ve bir şey söylememe izin vermeden çıktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/246345773-288-k427763.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cingulomania | jenlisa
Fanfictionbir 𝓼𝓮𝔂 tesadüfen tanışmamıza neden olmuştu ve hem 𝓼𝓮𝔂 hem de sen hayatımın en güzel anılarını biriktirmemi sağladınız. [300521]