burada ki varlığımı sorgulamadan edemiyorum. şu anda iş yerimde olup aylık değerlendirme adına çalışmalara devam etmem lazımdı ama onun yerine ergenlere işimi anlatmaya gelmiştim.
jennie'nin beni bu derece etkileyip normal şartlarda yapmayacağım bir şeyi yaptırması, onun üstümdeki gücünü gösteriyordu ve ben bundan en ufak hoşlanmadım.
kendimin, bana ait olmasını seviyorum ama şimdiden yönetiliyor gibiyim.
her neyse, daha fazla düşünüp canımı sıkmamalıyım. işimi anlatıp hemen geri döneceğim. bunu kendime tekrarlarken sonunda jennie'yi ve sınıfını bulabilmiştim.
kapının dışından jennie'yi izlerken az önce söylediğim her şeyi unuttum. iyi ki gelmişim.
aklımdan geçenlerin hoş şeyler olduğunu söyleyemezdim. üstündeki siyah dar elbisesi ve topuklu ayakkabılarıyla içerideki çoğu kişinin de düşüneceği şeyi düşündüğüme emindim ama sorun şu ki onlar ergenken ben iş kadınıydım.
jennie'nin beni ergenliğime döndürmesi cidden dünyanın en saçma şeyi.
jennie bir anlığına kapıya döndüğünde gözlerimiz buluştu. hemen gülümseyip içeri gelmemi işaret etti. iki saniye soluklanıp kendime geldim ve ardından kapıyı açıp içeriye girdim.
içeriden yükselen uğultu gözlerimi devirme isteği uyandırmıştı ama kendimi durdurmayı başarmıştım.
"sessiz olun." jennie uyardığında bir süre daha devam ettikten sonra susmuşlardı. yanıma doğru adımlayıp sevimlice gülümsedi. elini belime koyup hafifçe öne itti. elini çekmeyip yanımda durdu.
önümde oturan ergenlerden farkım olmaması utanç kaynağından başka bir şey değil.
kendine gel manoban!
"gençler, size arkadaşım lalisa'yı tanıtmak istiyorum. kendisi bir iş kadını, bugün de size işi hakkında bilgi verecek." sınıfa konuştuktan sonra bana döndü. "sınıf senindir." göz kırpıp sınıfın arka tarafına yürüdü.
şimdi herkesin odağı ben olmuştum.
"merhaba, ben lalisa manoban." soyadımı söylemem ile öğrenciler birbirleriyle konuşup uğultuların çoğalmasına neden oldular ve aralarından birkaç tanesi şaşkınlık ile direkt bana soru sordu.
"manoban şirketiyle bir alakanız var mı?" şaşkınlığı gizlemeksizin konuştuğunda onu onayladım.
"aile şirketimiz." bu kez uğultuların yerini büyük bir gürültü aldı.
"gençler lütfen sessiz olalım. bırakın da lalisa konuşsun. konuşması bittiğinde soru sormanıza izin vereceğine eminim." beklentiyle bana bakıp gülümsedi.
seni nasıl kırabilirim ki?
sınafta yeniden sessizlik hakim olduğunda işim hakkında iş yükü ve sorumluluktan bahsettim. birçoğu sorumluluğu görmeksizin şanslı doğduğumu söylemişti. herkesin böyle düşündüğünü bildiğimden bunu kabullenmiş ve düzeltmeye çalışmayı bırakmıştım.
"efendim tüm alt şirketlerinizi bir elden mi yönetiyorsunuz yoksa hepsinden bir başkası mı sorumlu?" güzel soru karşısında şaşırmıştım.
öğrenciler daha çok ne kadar zengin olduğuma odaklandığından işim hakkında konuşmuyordu.
"her birinin kendi alanında sorumluları var ama günün sonunda hesap verdikleri hatta verdiğimiz kişi adam manoban, yani babam oluyor." söylediğimde anlamış bir şekilde başını salladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cingulomania | jenlisa
Fanficbir 𝓼𝓮𝔂 tesadüfen tanışmamıza neden olmuştu ve hem 𝓼𝓮𝔂 hem de sen hayatımın en güzel anılarını biriktirmemi sağladınız. [300521]