𓍼kırk dört

728 48 28
                                    

okul sınırları içinde uslu durmak için elimden geleni yaparak sakince jennie'nin yanında yürüdüm.

"lisa-ya? suji-ya?" henüz okulun bahçesinden çıkmadığımız halde bana dönüp sinirini gülerek gizlemeye çalışarak söyledi ama başarılı olduğunu söyleyemem.

"yani?" anlamamış gibi davrandım. sinirle gülüp önüne döndü.

"sakinim." sessizce kendine söylediği halde duymuştum.

"değilsin." sadece onun duyabileceği bir tonda söylediğimde bakışları hızlı bir şekilde beni buldu.

"ne dedin?" duyduğu halde tekrarlamaya cesaret edemeyeceğimi düşünerek tehdit eder bir şekilde söyledi.

"hiçbir şey."

haklıydı, cesaret edemedim.

bir süre daha yüzüme baktıktan sonra adımlarını hızlandırdı. adımlarına yetişmek kolay olduğu için çoktan yanında yürümeye başlamıştım.

"başka dersin var mı yoksa sadece teneffüsün bitmesine kadar mı zamanımız var?" okulun bahçesinden çıkarken sordum.

"şanslısın ki dersim boş-" duraksadı, "ah!" aklına unuttuğu bir şey gelmiş gibiydi.

"ne oldu?" merakla sorduğumda ifadesini düzeltip bir şey olmamış gibi davranıp başını iki yana salladıktan sonra yeniden yürümeye başlamıştı ama aklından bir şey geçtiğini çoktan fark ettiğim için öylece bırakamazdım. kolundan tutup durdurdum.

"ne oldu?" göz teması kurduğumuzda sakince kendimi tekrarladım. öylece bırakmayacağımı fark edince pes etmişti.

"bir şeyi unuttum ama önemli değil."

normalde olsa onu rahat bırakırdım ama bir şeyler doğru hissettirmediği için öylece durup yüzüne bakmaya devam ettim.

"tamam, söyleyeceğim ama kızmayacaksın." hiçbir tepki vermeden yüzüne bakmaya devam edince konuşmaya devam etmek zorunda kaldı, "bay kim'in de dersi boşmuş, ona kahve içme sözü vermiş olabilirim." cümlesi bittiğinde gergin bir şekilde tepki vermemi beklemeye başladı. sakince başımla onaylayıp yürümeye başlamıştım ki jennie'nin gelmediğini fark ettim.

"hâlâ onunla kahve içmeye gitmeyeceksin değil mi?"

"sen gelmişken mi? tabiki de hayır." aptalca bir şey söylemişim gibi yüzüme baktığında gülümsedim.

"o halde neyi bekliyorsun? gidelim." yürümesi için ileriyi işaret ettiğimde şaşırmıştı. yine de yürümeye başlamış ve yanıma gelmişti.

"hiçbir şey söylemeyecek misin?" kafası karışmış görünüyordu.

okulun bahçesinden çıktığımızda kendimi daha özgür hissetmiştim ve eline uzanıp elimin içine aldım.

"ikinizin içeriye gülerek girdiğini görünce kıskanmadığımı söylersem yalan olur ama kiminle görüşüp görüşmeyeceğine karar verebilecek birisin. ayrıca bir kahve içmenin zararı olmaz diye düşünüyorum, sonuçta bunu uzun zamandır bekliyor." alayla güldüğümde başını iki yana sallayarak bana eşlik etti, "neyse ki gelmişim." boştaki elimi kalbime götürüp rahatlamış bir şekilde nefes verdim."

"aptal." gülerek söylediğinde ağzımı açmıştım ki devam etti, "biliyorum biliyorum." bıkkınlıkla söyledi.

arabanın yanına geldiğimizde elini bırakıp ellerimi iki yana koyarak bana dönmesini sağladım ve beklemeden sıkıca sarıldım.

"daha dün beraberdik biliyorum ama çok özledim." yapabilirmişim gibi sarılmamızı daha da sıkılaştırarak söyledim.

"ben de özledim." sonunda sarılmama karşılık vererek söyledi.

cingulomania | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin