"bunu yine söylemek istemiyorum ama çocukları sevmiyorum, seungmin hariç." yüzümü buruşturup kalabalığa bakarken söyledim.
"bu sesten ben de hoşlanmıyorum."
"ama öğretmensin." bakışlarımı jennie'ye çevirdim.
"lise öğretmeniyim." lisenin üstünü bastırdı.
"daha kötü." iğrenir bir şekilde yüzüne baktım, "bunlar en azından çocuk, onlar ise ergen." söyledim.
"tanrım! lafı uzatmayıp direkt insanları sevmediğini söylesene." jennie bıkkınlıkla söyledi. mantıklı geldiği için onu onayladım. onaylamam şaşırmış bir şekilde yüzüme bakmasına neden oldu.
"en azından seni sevdiğimi ve bunu insanları sevmediğim halde yaptığımı biliyorsun." kulağına eğilip söylediğimde kızarmış ve elini yanağıma koyup beni kendinden uzaklaştırmıştı.
"anne!" seungmin kollarını iki yanına açıp koşarken ikisinin arasına girip seungmin'i kucakladım ve ayağa kalktım.
"yah!" jennie kendine gelip bağırdığında ona dönüp dil çıkardım.
"beni daha çok sevdiğini kabul et, seungmin." gözlerimi seungmin'e çevirdiğimde bakışlarını benden çekti.
"seungmin? hani arkadaştık?" üzgün bir şekilde söylediğimde jennie seungmin'i kucağımdan aldı.
"hâlâ benim oğlum." oğlum kısmını bastırıp imayla söyledi. ardından seungmin'i öptü.
en azından dalgasını geçmişti, bir de bunun ciddi bir tartışmasını yapmak istemezdim.
"seni de seviyorum ama annemi daha çok." annesini öperken gülümsedim ve yanlarına adımlayıp seungmin'in başına öpücük bıraktım.
"şaka yapıyorum, doğrusu anneni daha çok sevmek zaten." geri çekilirken ellerini boynuma doladı.
"ama seni de seviyorum." yanağımı öptü.
daha fazlasına gerek yok, tam şu anda dünyanın en mutlu insanıyım.
"anne, beni indir!" seungmin yere inmeye çalışarak söylediğinde jennie şaşkınca seungmin'i kucağından indirdi.
bir yere bakıp gülümsedi ve el salladı. seungmin'in bakışlarını takip ettiğimde kız çocuğuyla karşılaştım. şimdi niye böyle davrandığını anlamıştım.
"ah– şimdiden başka bir kızı bana tercih ediyor, buna üzülmeli miyim?" jennie gözlerini bana çevirdiğinde gülme isteğimi daha fazla bastıramayıp güldüm.
"ne gülüyorsun? ciddiyim."
ciddi olduğunu biliyordum ve zaten buna gülüyordum.
arkasına geçerek kollarımı kollarının etrafına doladım. bu onu şaşırtmış ve irkilmesine neden olmuştu.
"bence kimse seni bir başkasına tercih edemez. diyelim ki öyle bir aptallık yaptılar, önemli değil. çünkü ben öyle bir aptallık yapmayacağım." bir süre öyle kalmamıza izin verdikten sonra ellerini kollarıma koyup kendine boşluk açtı ve kollarımdan kurtuldu.
"yah! daha aramızda hiçbir şey yok. bana istediğin gibi dokunamazsın." seungmin duymasın diye sessizce söylediğinde güldüm.
"bunu bir meydan okuma olarak saymamı istemiyorsan beni bu şekilde uyarma. bu daha çok dokunma isteği uyandırıyor." işaret parmağımı açık omzundan aşağı doğru kaydırırken söyledim.
"sapık!" yüzünü buruşturup kolunu kendine doğru çekerken söyledi.
"belki biraz." baş parmağım ve işaret parmağımı birbirine yakınlaştırırken söyledim. yüzünü daha da buruşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cingulomania | jenlisa
Fanfictionbir 𝓼𝓮𝔂 tesadüfen tanışmamıza neden olmuştu ve hem 𝓼𝓮𝔂 hem de sen hayatımın en güzel anılarını biriktirmemi sağladınız. [300521]