𓍼kırk

1.2K 102 230
                                    

"silahı bana doğrultmaya devam etmek konusunda emin misin?" alayla gülüp elini işaret etti.

silahı yavaşça indirip şarjörü silahtan ayırdım, farklı köşelere attıktan sonra içeriye adımladım.

"seungmin iyi mi?" doğruca sordum.

"şimdilik."

asıl sen şimdilik iyisin.

aniden kolumdan tutup ceplerimi aradılar. telefon ve yedek şarjörleri bulduklarında omzumdan bastırıldım ama direnince dizimin arkasına vurup dizlerimin üstüne düşmemi sağladılar. iki yanımdaki adamlara sinirli bir şekilde baktıktan sonra mino'ya döndüm.

"ne istiyorsun?" sorduğumda omuzlarını silkti.

"geçen olanlar onurumu, gururumu gerçekten çok kırdı." sahte bir üzüntüyle söyleyip seungmin'in başına dayalı olan silahı indirip ayağa kalktı, "sana nasıl zarar verebilirim diye düşünmeye başladım. kendinin zarar görmesinden korkuyor gibi değildin. jennie'ye zarar vermek benim de işime gelmez ama piç oğlu aklıma geldiğinde aydınlandım. ikinize de aynı anda zarar verebilirdim. bilirsin bir taşla iki kuş." heyecanlı bir şekilde anlatıp güldü.

"sadece beni öldür!" önerdiğimde gözlerini devirdi.

"seni öldürmem bir şeylere hizmet etmiyor. ölüyorsun ve bitiyor. hiç eğlenceli değil." onaylamaz bir şekilde başını iki yana salladı.

"ama bunu öldürmek öyle mi?" silahla seungmin'i işaret etti, "hayatlarınız alt üst oluyor, ne kadar da eğlenceli!" yeniden heyecanlı bir şekilde söyledi.

iğrenç biri olduğunu biliyordum ama psikopat olabileceğini bilmiyordum.

"ayrıca seni buraya boş yere getirmedim." bana doğru adımlayıp önümde eğilip göz teması kurdu, "sadece öldüğünü bilmek etkili olmazdı. kendi gözünle gör ki ömür boyu unutama ve bunun vicdan azabıyla yaşa çünkü piçin ölme nedeni sadece ve sadece sensin!" silahı gözümün önünde sallayıp beni işaret ederken güldü.

sinirle öne atıldığımda iki yanımdaki adamlar beni sertçe geriye çektiklerinde sırt üstü düştüm. ilk tekme darbesiyle dizlerimi karnıma çekip savunma pozisyonu aldım. arka arkaya vurduklarında acıyı hissetmeye başlasam da yüz ifademi sabit tutup pozisyonumu korudum. sonunda mino onları durdurdu. gömleğimin yakasından tutup beni eski halime getirdiler. mino ise ayağa kalkıp inanamayarak bana baktı.

"gözlerinin önünde olan silahtan bile korkmuyor musun? ya yanlışlıkla ateşleseydim?" bir süre durduktan sonra başını yana yatırdı, "yoksa blöf yaptığımı mı düşünüyorsun?" yüzüme baktıktan sonra aniden silahı havaya kaldırıp ateşledi. kendi ateşlediği silahtan irkildiğinde yeniden inanamayarak yüzüme baktı.

"woah! gerçekten hiç korkun yok!" güldükten sonra uzaklaştı.

"mino." sakince söylediğimde bana döndü.

"ne istersen yaparım, sadece seungmin'i bırak."

elimden geldiğince duygularımı saklamaya çalışıyordum çünkü mino gibi insanların herhangi bir duygu gösterdiğimde mutlu olduklarını ve bunun onları daha çok heyecanlandıracağını biliyordum ama seungmin'e bir şey olacağı korkusu iyice bedenimi sardığından gözlerim dolmuştu.

"az önce anlattıklarımı dinlemedin mi? senden istediğim tek şey izlemen." ruh hali çok hızlı değişiyordu. cümlenin başında sinirliyken sonunda gülüyordu.

gerçekten delirmiş olmalıydı.

yeniden sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı ve benimle, seungmin üstünde gözlerini gezdirirken bir anda silahı seungmin'e doğrulttu.

cingulomania | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin