𓍼dokuz

1K 91 149
                                    

victoria'yı beni rahat bırakması konusunda ikna edemesem de bir şekilde evden göndermiştim.

victoria yaptığı her şeyle jackson ve beni her yönden etkiliyor.

jackson'a yaptığı, yaptığımız ihanet, benimle görüşmeye devam etmek istemesi ama aynı zaman da jackson'ın nişanlısı olması.

victoria'nın kötü biri olduğunu düşünmüyorum ama istediğini elde etmeyi seven biri. kime karşı ne hissettiğini bilemesem de beni de kendisi için istediğini biliyorum ve bir yanım da öyle olsun istiyor. yine de bunu yapamayacağımı biliyorum. her ne olursa olsun jackson kardeşim. ayrıca ben de insanların hayatında ikinciliği kabullenecek biri değilim.

bunu daha fazla düşünmemeliyim. düşünürsem delirebilirim. başka bir şeylerle ilgilenmeye çalışırken telefonum çaldı. arayan jisoo'ydu.

"efendim?"

"chaeyoung ve arkadaşlarıyla mekana gidiyoruz, gelmek ister misin diye sormamı istediler." söylediğinde sağ dudağımın kenarı yukarıya kalktı.

"hangi arkadaşlarından söz ediyoruz?" sordum.

"jennie yok." söylediğinde yüzüm düz bir ifade aldı.

"e, o zaman neden çağırıyorsun?" beklemeden yüzüne kapattım.

eminim şu anda bildiği en iyi küfürleri ediyordur. kulaklarımın anında çınlamaya başlaması bunu kanıtlar nitelikte.

jennie'yi bu saatte rahatsız etmek doğru olur mu bilmiyorum ama kendime bir neden bulamasam da onu görmek istiyorum.

hızla odama çıkıp hazırlandım.

umarım beni öldürmez.

kısa sürece sitesine vardım. ne söylemem gerektiğini bilmesem de binaya girip asansörü çağırdım.

asansör hareket etmeye başlayınca mantıklı bir neden bulmaya çalıştım ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

öyleyse dürüst olmalıyım.

nasıl tepki vereceğini bilmesem de dürüst olmaya karar verdim. onu görmek istiyordum. bu yüzden gelmiştim.

asansörün kapısı açılınca, beni anında baştan aşağıya sinir dalgasıyla kaplayacak bir şeyle karşılaştım.

"aç kapıyı!" sinirle bağırıp kapı yumrukluyordu.

resmen dayak yemek için yalvarıyordu. birkaç komşu kapı aralığından ne olduğunu görmek için meraklı gözlerle kolidoru seyrediyordu.

"görecek bir şey yok. rahatsızlık için özür dileriz. arkadaşımı da alıp gideceğim." hepsine tek tek ciddi bir ifadeyle baktığımda evlerine girdiler.

adımlarımı hızla jennie'nin kapısına yönlendirip kapıya vurmaya devam eden kolunu tutup arkasına çevirdim. acıyla inleyip küfür etti ve gözleri beni buldu.

"yine mi sen? bu sürtük daha önce görüştükleriyle tekrar mı görüşüyor?" histerik bir şekilde güldü.

son söylediği kendimi daha fazla tutmamam için bir işaretti.

ensesinden tutup başını hızla kapıya vurdum. yüksek bir çığlık attığında ensesinden tutup ayağa kaldırdım ve merdivenlere yönlendirdim. bu sırada jennie'nin dairesinin kapısı açılmıştı.

"içeriye girebilirsin. arkadaşla özel konuşacağım." ağzını açmıştı ki içeri girmesini işaret ettim. bir şey söylemeyip kapıyı kapattı.

merdivenlerden inerken mino'yu da peşimden sürüklüyordum. sürekli küfürler ediyor ve kendini kurtarmaya çalışıyordu ama başına aldığı darbe ona pek yardımcı olmadığından dengesini kaybedip yeniden kendini bana bırakıyordu.

cingulomania | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin