"ne demek bisiklet sürmeyi bilmiyorum?" şaşkınca yüzüne bakarken sordum.
"gerçekten ne demek olduğunu bilmiyor musun?" alayla söylediğinde gözlerimi devirdim.
"nasıl bisiklet sürmeyi bilmiyor olabilirsin? inanamıyorum gerçekten." söylediğimde kollarını önünde birleştirip sinirli bakışlar atmaya başladı.
"asıl ben sana inanamıyorum. bana bisiklet sürmemiz gerektiğini söylemedin, şimdiyse suçlu benmişim gibi davranıyorsun." kırgınlığını kızgınlığıyla gizlediğini fark edince hemen ifademi düzelttim.
"seni suçlamıyorum, sadece şaşırdım. gel buraya." kollarımı iki yana açıp bana sarılmasını bekledim. jennie ise aksine diğer tarafa döndü. sevimliliğine gülüp kollarımı kapatmadan ona doğru gittim ve kollarımı etrafına sardım.
"özür dilerim, amacım seni kırmak değildi. doğuştan edinilen yetenek gibi geliyor, bu yüzden şaşırdım." üzgünce söylediğimde kollarımın arasında dönüp bana sarıldı.
"önemli değil." söylediğinde yanağına öpücük bıraktım.
"e, ne yapacağız?" başımı başına yaslarken sordum.
"yürüyelim?" söyledi.
"bisiklet sürmeyi öğrenmek istemez misin?" sorduğumda başını çekip anlamlı bir bakış attı.
"yürüyelim." söylediğimde gülümseyip beni onayladı.
han nehrinin kenarında yürümeye başladık.
"bugün olmasa da bisiklet sürmeyi öğreneceksin değil mi?" söylediğimde durup bana baktı.
"lisa." uyarır bir şekilde söylese de umursamayıp eline uzandım. parmaklarımızı birbirine geçirdikten sonra yürümeye devam ettim.
"üzgünüm ama bundan kaçamazsın. ayrıca ben öğreteceğim, benimle daha fazla vakit geçirmek için iyi bir bahane değil mi?"
"bunun için bahaneye ihtiyacım olduğunu mu düşüyorsun?" bana daha çok yaklaştı, diğer elini de koluma sardı.
"bahanelere ihtiyaç duyduğumuz zamanı geçtik, öyle mi? bunu bildiğim iyi oldu." gülerek söyledim.
"senin bahanelere ihtiyaç duyduğun bir zaman yoktu ki, olduğu gibi seni görmeye geldim, özledim diyordun ve ben aklımı kaybedecek gibi oluyordum. ne kadar zor zamanlar yaşadığım hakkında en ufak bir fikrin yok." koluma sardığı eliyle hafifçe vurdu.
"iyi bir yalancı değilim." omuzlarımı silktim.
bir süre yürüdükten sonra söylediği şeyi ancak anlamıştım. şaşkınlıkla durup ona döndüm.
"aklını kaybedecek gibi mi oluyordun?" söylediğimde soğukkanlı bir şekilde beni onayladı.
"aklını kaybedecek gibi oluyordun." gülerek tekrarlayıp yeniden yürümeye başladım.
"aptal." gülerek söyledi.
"ama sen-" araya girdi.
"benim aptalım."
bu kadını ne kadar sevdiğimi tarif etmeye kelimelerin yetmediğini söylemek abartı olmazdı.
"birbirimizin hayatına dahil olmadığımızın farkında mısın?" söylediği şeyi anlamamıştım.
"benim hayatım sensin, daha ne kadar dahil olabilirsin ki?" şakayla karışık söylesem de doğruydu.
benim için şu anda önemli tek şey vardı, o da jennie'ydi. ah- düzeltmeliyim iki şey.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cingulomania | jenlisa
Fanfictionbir 𝓼𝓮𝔂 tesadüfen tanışmamıza neden olmuştu ve hem 𝓼𝓮𝔂 hem de sen hayatımın en güzel anılarını biriktirmemi sağladınız. [300521]