𓍼on bir

1K 91 147
                                    

"jackson'ı yine rezil etmişsin. onunla uğraşmayı ne zaman bırakacaksın?" jisoo odaya girip söyledi.

"onunla uğraştığım falan yok. aslında kendi kazdığı kuyuya düştü." omuz silktim. "bana yine saçma nedenlerle geldiğini söyleme, bugün halletmem gereken önemli işlerim var." söyleyip sabırsızca yüzüne bakmaya başladım.

"sanırım tek çalışanın sen olduğunu düşünüyorsun," önüme dosyayı bırakıp, "imzala da gideyim." söyledi.

dosyayı alıp incelemeye başladım.

"sadece bir defa da olsa direkt imzala." bıkkınlıkla söylediğinde dil çıkarıp dosyayı okumaya devam ettim.

okumayı bitirdiğimde sorun görmeyip imzaladım. dosyayı uzattım.

"dün yüzüme kapattığın telefon için kendini affettirme zamanın geldi." dosyayı alırken söyledi.

"ne istiyorsun?" arkama yaslanıp sordum.

"jimin'in evinde buluşacağız, yeniden seni de davet etmemi istediler." yeniden kısmını bastırıp söyledi. anlaşılan jisoo beni davet etme taraftarı değildi. konuşmak için ağzımı açmıştım ki beni durdurdu.

"sen sormadan– evet, jennie de geliyor." yüzümde beliren gülümseme gözlerini devirmesine neden oldu.

"ne jennie'ymiş ya." başını iki yana sallayarak kapıya adımladı.

"işten çıkınca geçeriz." söyleyip odadan çıktı.

***

sözleşmeyi son kez inceledikten sonra sorunsuz olduğuna karar verdim. çekmeceye koyup kilitledim. ceketimi de aldıktan sonra odadan çıktım.

"iyi akşamlar, bayan manoban." taehyung söyleyip hafifçe eğildi.

"uzun zamandır beraber vakit geçiremedik. sen de gelmek ister misin?" sorduğumda kaşları havaya kalktı. bir süre düşündü.

"rahatsızlık vermeyeyim." elini ensesine atıp gülümsedi. başımı iki yana salladım.

"rahatsızlık verecek son insansın. diğerlerinin de sorun etmeyeceğine eminim." kolumu omzuna atıp cevap vermesine izin vermeden benimle yürümesini sağladım. "ayrıca en kötü ihtimalle başka bir yere geçeriz." söyledim. itiraz etmeden onu yönlendirmeme izin verdi.

jisoo ve chaeyoung, bizi bekliyordu.

"nerede kaldın? taehyung da mı geliyor?" jisoo sordu.

"bu," jisoo'yu işaret ettim, "her zaman bu kadar meraklı mıydı?" chaeyoung'a dönüp sorduğumda bu onu gülümsetti, chaeng'in aksine jisoo'yu sinirlendirmişti.

"neden beklediniz ki? zaten ayrı ayrı gideceğiz." söylediğim şey jisoo'yu daha çok kızdırmış gibi görünüyordu.

"binayı en sonunda içinde sen varken yakacağım ve bunu yapmama ne kadar az kaldığını tahmin bile edemezsin." büyüyen gözleriyle ne kadar korkunç bir şekilde söylediğini anca hayal edersiniz ama bu hayal ettiğinizden bile daha kötüsü, yaşamadan asla bilemeyeceksiniz.

"daha fazla muhatap olursam dediğini yapacak gibi, gidelim taehyung." taehyung gülerek beni onayladı.

arabaya bindikten sonra camdan dışarıya doğru çıktım.

"orada görüşürüz, kaybeden!" bağırıp jisoo'ya bir şey söyleme fırsatı vermeden içeriye girdim ve sürmeye başladım.

"hâlâ çocuk gibisin." taehyung söylediğinde güldüm.

sonunda resmiyeti bırakabilmişti.

"inkar edilemez bir gerçeği yüzüme vurduğun için mutlu olmalısın." söylediğimde beni onayladı.

cingulomania | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin