𓍼yedi

1K 93 130
                                    

istediğim yere geldiğimde şoförün kapımı açmasına izin verdim.

"beş-on dakikaya döneceğim." söylediğimde eğilerek beni onayladı.

arabadan indiğimden beri üzerimde olan gözleri görmezden gelip güneş gözlüğümü taktım. girişe doğru adımlarken üzerimdeki gözler bir an olsun beni rahat bırakmamıştı.

kapıdan girdiğimde sağa sola bakınıp nereye gitmem gerektiğini anlamamı sağlayan yazıları gördüm ve direkt oraya doğru adımladım.

kapıya geldiğimde kısaca tıklayıp cevap gelmesini beklemeden içeriye girdim.

"kimsiniz?" sinirlendiğinden kaba bir şekilde sordu.

"lalisa manoban." soyadımı duyar duymaz yerinden kalkıp endişeli bir şekilde bana bakmaya başladı ve önündeki sandalyeyi gösterdi.

"sizi buraya ne getirdi bayan manoban?" oturmadan sordu. koltuğunu işaret ettiğimde hafifçe selam verip yerine oturdu.

"seungmin kim'in sınıfındaki minho'yu ve ailesini görmeye geldim." müdür bir süre öylece yüzüme bakmaya devam ettikten sonra ciddiyetimi fark edip telefonunu açıp minho'yu çağırdı. ardından da bilgisayarıyla bir şeyler yaptıktan sonra yeniden telefonu eline alıp ailesinin odasına gelmesini istedi.

"ailesi zaten dışarıdaymış, minho da dersinden çıkarıldı. birazdan burada olurlar." müdür söylediğinde başımla onayladım.

iki dakika geçmeden kapı tıklatıldı. içeriye seungmin'in iki katı bir çocuk girdi. ya seungmin çok küçük görünüyordu ya da bu çocuk çok hızlı gelişiyordu.

müdür çocuğa oturmasını söylediğinde çocuk bir şey söylemeden gösterilen yere oturdu.

bu sırada kapı yeniden tıklatıldı. müdür gelmesini söyleyince içeriye otuzlu yaşlarda bir adam girdi. müdürü hafifçe selamlayıp her birimize tuhaf bakışlar attı. ne olduğunu çözmeye çalışır bir hali vardı.

"beni minho ve babasıyla yalnız bırakır mısınız?" söylediğimde müdür her ne kadar gönüllü olmasa da bir şey söylemeyip odadan çıktı.

adamın yüzünden ne kadar şaşkın olduğu okunuyordu.

"uzatmak istemiyorum. oğlunuzun yanına oturun lütfen." söylediğimde kaşlarını çattı.

"derdiniz ne?" söylediğinde gözlüklerimi çıkarıp yakama astım.

"oturun dedim." adam bir süre yüzüme baktıktan sonra aniden irkilip dediğimi yaptı.

"dediğim gibi uzatmak istemiyorum." bir süre durdum ve ayağa kalktım.

"oğlunuz terbiyeden yoksun büyüyor. henüz 5 yaşında olmasına rağmen sınıf arkadaşına zorbalık yapıyor." adamın gözleri endişeli bir şekilde gerildi.

"bayan manoban, bunun hakkında en ufak fikrim yoktu. lütfen oğlumu affedin, onunla konuşacağım." adam ayağa kalkıp korkuyla söyledi.

beni tanıdığını anlamıştım zaten. belki de şirketlerimizin çalışanlardan biridir.

"bu uyarıyı sadece bir defaya mahsus yapıyorum ve bunu da sadece daha çok küçük olduğu için. ikinci bir hadisede konuşma gereği duymam." adamın gözlerinin içine baktığımda arka arkaya birkaç kez teşekkür etmişti.

gözlerim bu kez minho'yu buldu. adamı es geçip minho'nun önünde eğildim.

"insanlardan bunun hakkında ne duydun bilmiyorum ama insanların eksikleriyle dalga geçmek doğru bir şey değil, özellikle de elinde olmayan şeyler yüzünden dalga geçmek hiç doğru bir şey değil." anlamamış bir şekilde gözlerini kırpıştırdı. gözleri ayaktaki babasına döndü ve ardından yeniden beni buldu.

cingulomania | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin