𓍼kırk bir

1.3K 110 204
                                    

kaburgalarım gerçekten ağrıyordu. elimi kaburgama koyup masaj yaptım ama bir işe yaradığını söylemek yalan olurdu.

seungmin'i alıp dışarıya çıkmak hem çok zor hem de çok tehlikeli olacağı için en iyisinin tae'yi aramak olacağına karar verdim.

cebime uzandığım sırada kapı sert bir şekilde açıldı. hızlıca silaha uzansam da içeriye giren kişinin taehyung olduğunu görünce güldüm.

"burada ne işin var? artık telepatiyle mi iletişim kurmaya başladık?" alayla söylediğimde göz devirip silahı beline koydu.

arkasındaki adamlara mino'yu işaret ettiğinde tae'yi dinleyip mino'ya gittiler. taehyung büyük adımlarla yanıma geldiğinde yüzüme tekme atıyormuş gibi yaptığında tepki vermediğimi görünce yanıma oturdu.

"bir gün seni başkalarına bırakmadan ben öldüreceğim!"

"yah! ben neden ölüyormuşum? henüz ölmeye niyetim yok, yapmam gereken şeyler var." söylediğimde derin bir nefes verip başını iki yana salladı.

"beni nasıl buldun?" merakla sordum.

"telefon." anlamamış bir şekilde yüzüne baktığımda devam etti, "bir gün böyle bir şey olacağını tahmin etmiştim, tam olarak bu değil ama başına bir şey geleceğine emindim. bu yüzden telefonuna uygulama kurdum. anahtarları almamış olsaydın çoktan gelmiştim." sonuna doğru sinirle koluma vurmuştu. elimi kaburgalarımdan çekip vurduğu yere koydum.

"acıdı."

"acısın diye vurdum zaten." ayağa kalktığında gözleri mino'yu buldu. adamlar mino'yu ayağa kaldırmış ne yapmalarını söylemesi için taehyung'u bekliyorlardı.

"onunla ben ilgileneceğim." taehyung söylediğinde onaylayıp odadan çıktılar.

elini uzattığında elini tutup kalkmayı denediğimde kaburgalarım acıdı. düşündüğüm tek şey seungmin olduğu için kaburgamın bu kadar zarar gördüğünü bile fark etmemiştim.

"acıyor." dudaklarımı öne çıkarıp söylediğimde elimi bıraktı. belime sarılıp ona yardımcı olmama izin vermeden beni ayağa kaldırdı.

"siz lalisa ile ilgilenin." kapının önünde bekleyen adamlara söylediğinde hızlıca yanıma gelip kollarımı omuzlarına attılar.

"seungmin ile ben ilgileneceğim." bana güven vermek istercesine başını salladığında onu onayladım. yürümeye başlamıştım ki aklıma gelen şeyle durdum.

"jennie-" sinirle araya girdi.

"yah! ben ilgileneceğim! sen kendinle ilgilen!" bazen gerçekten korkunç olabiliyordu. korkuyla onayladığımda adamlara gitmemizi işaret etti.

"gel bakalım ufaklık, seni annenle buluşturayım."

***

yavaşça gözümü açtığımda gördüğüm tavanın tanıdık olmadığını fark ettim. doğrulmak için hareketlenmiştim ki tavanla arama giren kişi beni engelledi.

"dinlenmeye devam et." endişeli bir şekilde söylediğinde gülümsedim.

birkaç kafa daha gözümün önüne geldi.

"yah! kalksana artık, kaç saattir ölü gibi yatıyorsun." jisoo söylediğinde yüzümü buruşturdum.

hayatımın aşkıyla çocukluk arkadaşımın arasındaki fark tam olarak buydu.

"iyiyim." jennie'ye güven verici bir şekilde söyledikten sonra yatağın kontrolleriyle yatağın pozisyonunu değiştirdim.

şimdi hepsi karşımdaydı.

cingulomania | jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin